İKİ HİKAYEDEKİLER!

Bahri Yıldızbaş yazdı...

ASALET, SONRADAN VERİLEMEZ!..

Hikyedir ya!..

———

Bir gün Sultan, saraydaki bahçıvanın yanına uğrayıp, kendisine hediye edilen tayı sorar.

………

— Bahçıvan efendi! Nasıl, bizim tay?

Asluhû nesluhû (Aslı neyse, nesli de odur), sultanım.

…….

— Nesi var ki?

Sultanım, asil bir tayın sırtına sinek böcek konduğunda bunları kuyruğuyla kovar. Bizim tay, adeta bir inek gibi kafasını çevirip ağzıyla sinekleri kovuyor.

…….

— Sultan, bunun nedenini öğrenmek için tayı hediye eden adamı çağırtır. Tayın, bu davranışının sebebi hakkında bilgi ister.

Tayı hediye eden adam der ki:

Sultanım, bizim tay doğduktan hemen sonra, annesi öldüğü için onu, ineğe emzirttik.

…….

— Böylece meselenin sırrı çözülmüş olur...

Sultan adamlarına emreder.

'Verin bahçıvana, fazladan bir kap yemek!'

……..

— Başka bir zaman sultana, güzel görünüşlü, iri bir hindi hediye edilir.

Bir müddet sonra sultan, bahçıvanın yanına varır ve hindiyi sorar.

Asluhû nesluhû, sultanım.

— Bahçıvan efendi, bunun neyi var?

Sultanım, asil olan bir hindi öteceği zaman kabarır, ibiği masmavi olunca başlar ötmeğe.

Bizim hindi iyice kabarıyor, ibiği masmavi olup tam öteceği zaman kafasını suya daldırıyor.

Galiba, bunun da soyunda bir bozukluk var!..

……..

— Sultan, işin aslını öğrenmek için hindiyi hediye eden kişiyi çağırtır.

O kişi, hindinin yumurtasını ördeğin altına koyduklarını ve hindinin, ördek yavrularıyla birlikte büyüdüğünü anlatır.

— Bu meselenin de sırrı böylece anlaşılmış olur...

— Padişah emreder:

'Verin bahçıvana, fazladan bir kap yemek!..'

…….

— Sultan, güzel bir günün sabahında bahçede yalnız başına dolaşırken, bahçıvan gözüne ilişir ve ona doğru yaklaşarak:

— Bahçıvan efendi, bende de bir sıkıntı var mı? der.

Asluhû nesluhû, efendim.

— Bende de mi? der ve hemen son demlerini yaşayan annesine koşar.

…….

— Anacığım, inan sana kırılıp küsmem, kızmam da...

— Bende bir sıkıntı var mı?

Annesi durur, sıkıla sıkıla başlar anlatmaya:

'Oğul, babanla evlendiğimizde baban çok yaşlıydı, ben daha 15-16 yaşlarında genç, güzel bir kızdım. Gençliğimin duygularına kapılıp, bir hata ettim. Sen, bizim sarayın aşçısının oğlusun...

……..

— Hakikati öğrenen sultan, bahçıvana seslenir:

— Ey olayların perde arkasından, bizlere sırlar sunan değerli insan!

Tay ve hindinin durumlarına vakıf oldun... Anladık da, benim durumumu nasıl anladın?

Bu nasıl bir bilgeliktir? Söyle bakalım bana? Deyince:

………

Bahçivan da:

— Ey yüce Sultan!..

Bunu anlamaktan, daha kolay ne var?

— Benim bildiğim sultanlar, ödül verirken:

'Verin, bir kese altın!' der. Sen ise, 'verin fazladan, bir kap yemek!' diyorsun.

…….

— Sultan adamlarına seslenir:

— Verin bahçıvana, fazladan bir kap yemek!

!!!!!

[] Asalet, önemlidir...

}{ Nesiller, aslına çeker!..

!!!!!

'Asil azmaz, bal kokmaz; kokarsa yağ kokar, aslı ayrandır!'

!!!!!

— Ve 'Bal ile katranı kaynatırsan olur mu şeker, atası ne ise evlat ona çeker.' demiş atalarımız.

!!!!!

— Hafta sonu güzeldir, sağlıklı olmak daha güzeldir.

— Oku demek güzeldir, okuyarak örnek olmak daha da güzeldir.

— Okumak güzeldir, ailece okumak daha daha güzeldir.

……

Okuyan, bilgili, birikimli, nezaketli, alçak gönüllü, evrensel düşünen entelektüel insanları izleyin ve dinleyin, konuşmalarıyla, davranışlarına doyamazsınız.

…….

— Birde okumadan, bilmeden her şeyi bilen, nezaketsiz, cahil ve kibirli insanları izleyin ve dinleyin. Kaçıp, kurtulmak istersiniz.

……

'Otu çek, köküne bak!..' derler...

…….

— 'Asluhû ve neslihu' nedir? ortaya çıkar.

……

Sevgiyle, saygıyla selamlar.

——&&&&&&&——-

DİLENCİLER (Haftanın, Kıssadan Hissesi.)

— Bir gün bir kilisenin kapısında iki dilenci peydah oluyor... Biri temiz, pak nur yüzlü. Diğeri pasaklı, karanlık suratlı, insanların yüzüne bakmaktan kaçındıkları cinsten.

Temiz, pak olanın önünde bir yazı; 'ben yoksul bir Hristiyanım, lütfen yardım edin.'

Karanlık suratlı olanın da, önünde bir yazı var; 'Bütün varlığını kumarda ve zinada kaybetmiş bir Yahudiyim. Paraya ihtiyacım var.'

— Pazar ayininden çıkanların hepsi, öfkeyle Yahudi dilencinin önünden geçip, nur yüzlü Hristiyan dilenciye sadaka veriyorlar... Haftalarca böyle sürüp gidiyor bu iş...

Sonunda papaz Yahudi dilenciye acıyor, yanına yaklaşıp diyor ki;

'Bak, haftalardır avuç açıyorsun burada, tek kuruş sadaka toplayabilmiş değilsin. Seni gören hiddetleniyor, parayı diğer dilenciye veriyor. Şu önündeki yazıyı kaldırsan, Yahudi olduğunu söylemesen, kumarı ve zinayı falan işe karıştırmasan, üç beş de sen kazanırsın, karnın doyar.'

— Yahudi dilenci gülümsüyor, diğer dilenciye dönüp şöyle diyor;

'İşittin mi Salomon? Papaz bize ticaret öğretor'...

Yani, ilk bakışta bize taban tabana zıt gelen seçenekler arasında, hayal bile edemediğiniz bağlar olabilir... Siyaset veya büyük ortaklıklar da böyle olmuş. İçerideki pazarlıkları bilmeden, bizler saf düşüncelerle vatan millet derdindeyiz.

— 'Siyasetçiler ve bebek bezleri sık sık değiştirilmeli, aynı sebeple!' Mark Twain

Mark Twain, böyle diyor. İdrak etmek ya da elimizin tersi ile itmek insanlığa ait.

Zira her tercih aslında bir vazgeçişi simgeler. İşte o tercihler nasıl, ne şekilde ve de ne rahatlıkta yaşayacağınızı size sunar.

— Özgürlük ve demokrasi, ya da hak, hukuk dediğimizde akla gelen ilk isim Fransız filozof Montesquieu 'dur.

Onun çok sevdiğim bir sözü ile yazımı bitirmek isterim...

— ''Her toplum, layık olduğu şekilde yönetilir.''

— 'Dünyanın her tarafında; 'Vatan seven' veya 'vatan düşmanı' diye bildiğimiz, yanlarında veyahut hayranları olduğumuz nicelerinin çark dişlileri ve dolaplarının birlikte, ibadethanelerin kapısında ve de içinde, ortak olduklarını bir bilsek…'

Sevgiyle.

Bakmadan Geçme