İNFAK
Fatih Perihan'dan Kıssadan Hisseler...
Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça "iyi" ye eremezsiniz. Her ne harcarsanız, Allah onu hakkıyla bilir.[1]
Dinî anlamıyla infak, genel olarak insanın dünyada kazandığı, kendisine rızık olarak verilen şeyleri, mal ve mülkünü Allah rızası için başkalarına vermek suretiyle elden çıkarmasıdır.
İslam'ın İnfak Anlayışı:
İslam Dinine göre; Mülk Allah'ındır, insanlar ise sadece mülkün mutasarrıfıdırlar. Yâni mülk üzerinde tasarrufta bulunma yetkisine sahiptirler. Mülkün sahibi (Allah), tasarrufta bulunana (kula), tasarrufu altındaki malda fakirlerin de haklarının bulunduğunu bildirmiştir.
"Onların (zenginlerin) mallarında muhtaç ve yoksullar için bir hak vardır."[2]
Şu halde infak aslında sadece bir "ihsan" (iyilik) değil, aynı zamanda bir görevdir. Görevi yerine getiren kimse ise karşılığını görevi veren Allah'tan alır.
Bundan dolayı, insan ruhunun derinliklerinde yatan "beğenilme", "takdir edilme" ihtiyacı, kulluk görevleri noktasında pasif konumdandır.
İnfakın Hikmeti:
Birincisi, muhtaç olana yardım ve onu kendine yeterli bir hâle getirmektir. Yani düşkünün elinden tutup kaldırmaktır.
Diğeri ise, zekat gibi ön şartları olmadığı için infak, malî durumu nasıl olursa olsun, herkese iyilikte ve yardımda bulunma imkânı vermektedir. Böylece zekâtla mükellef olmayanlar da, Allah rızası için vermenin maddî ve manevî gelirinden istifade ederler. İnfak vasıtasıyla, kendilerine zekât verilmeyen anne-baba ve evlât gibi yakınlara da yardım edilmiş olur.
İnfakın Psikolojik Faydaları
İnsanın dünyevileşmesinde mühim noktalardan birisi, dünyevî şeylerin, özellikle de servetin insan psikolojisi üzerindeki etkisidir.
Kur'an, bu durumu "istiğna", yani kendini yeterli görme, Allah'a muhtaç hmeme olarak tasvir eder. Bu his ve kabul, bir başkaldırıyı, tuğyanı, fesadı ve neticede inkârı sinesinde barındırır.
Negatif anlamda insan-metâ' ilişkisine değinen pek çok âyetler vardır.
"Hayır, insan kendisini müstağni görerek azıp haddi aştı" (Alâk Sûresi, 96/6-7) âyeti, insanın, kendini yeterli görmekle, Allah'ı ve Âhiret'i unuttuğu, neticede dünyevileşme batağına saplandığını belirtir.
"Malının kendisini ebedileştirdiğini zanneder." (Hümeze Sûresi, 104/3) âyeti, mal ve mülkün insanı ebediyet vehmine sürüklediği, fakat herkes gibi onu da ölümden kurtaramaması bir yana, dünyada onu hapsettiği maddenin boğucu duvarlarının Âhiret'te de Cehennem olarak tecelli edeceği ikazında bulunur.
İşte, dünya metâ'ının insan üzerindeki söz konusu menfî, boğucu baskısına karşı, insanın sinesini imana ve yüzünü uhrevî âleme yöneltici en mühim faktörlerden birisi infaktır.
İnfakın Sosyolojik Faydaları
Fertleri, manevî hasletlerini yitirmiş, cimrilik, istiğnâ ve inkâr gibi şeylerle köreltip dünyevileşmiş bir toplumda, fert-toplum, toplum-fert münasebeti ve etkileşmesi sebebiyle dünya hırsı, bencillik, israf, lüks ve servetle şımarma ön plana çıkar; özellikle bu menfî sıfatlarda öne çıkan kimseler, toplumu daha bir yozlaşmaya ve çöküşe götürür.
Allah yolunda, insanlığın yararına yapılan infakın, toplumların varlıklarını idamede, sosyal yapılanmaları üzerinde etkileri vardır. Sosyal dayanışma ve yardımlaşma hem içtimaî hayatın kalitesini yükseltir, hem de umumî huzura büyük ölçüde zemin hazırlar. Medeniyetlerin ve milletlerin gerek inşasında, gerekse çöküşünde verme kültürünün (infak) rolü büyüktür.
Toplumlardaki dünyevileşmeyi, dolayısıyla da yozlaşmayı ve çürümeyi hazırlayan temel faktörlerden birisi, israf ve lükstür. Bu durum, ya infakın ihmaliyle ve terkiyle, ya da onun gerektiği yere, gerektiği şekilde ve gereken niyetle verme olmaktan çıkıp, lükse, israfa ve savurganlığa dönüşmesiyle meydana gelir. Bir toplumda, infak terk edilirse o cemiyet helâk sürecine girmiş demektir.
Nitekim Peygamber Efendimiz, cimriliğe (şuhh) karşı inananları uyarmış ve onu toplumların helâk sebebi/sebeplerinden biri olarak nitelemiştir.
Rasulullah buyurdu ki:
Zulümden sakının! Çünkü zulüm kıyamet gününde karanlıklar olacaktır. Cimrilikten de sakının! Çünkü cimrilik sizden öncekileri helak etmiş, onları birbirlerinin kanlarını dökmeye, haramlarını helâl saymaya sevk etmiştir.[3]
Toplumun ekonomik gücünün belli bir kesimin tekelinde toplanması ve bunun bir yol hâline gelmesi, sosyal dengesizlikleri, dolayısıyla da toplumun bölünüp parçalanmasını beraberinde getirir.
İnsanlık tarihinin her döneminde, Allah'ın kendilerine verdiği bol mal-mülkten dolayı şımarıp israfa ve inkâra sapanlar, diğer insanlara yardım etmeyi düşünmeyen müsrif ve mütref (lüks ve refahtan şımarmış) kişiler, toplumların çöküşünü hazırlamışlardır. Gerçekten gerek cimrilik, gerekse israf ve mütref olma, medeniyetleri içten içe çökerten, mukavemetlerini kıran ölümcül bir illettir.
Bu husus Kur'an'da şöyle vurgulanır:
Herhangi bir beldeyi helâk etmek istediğimizde, oranın lüks içinde yaşayan şımarıklarına (mütrefîn) emrederiz de orada onlar itaatten çıkarlar. Bu sebeple o belde hakkında cezalandırma hükmü kesinleşir. Biz de orayı yerle bir ederiz.[4]
Kur'an sermayenin belli ellerde, mutlu bir azınlıkta toplanmaması için insanları uyarıyor:
Mal, içinizde zenginlerin arasında dolaşan bir devlet olmasın.[5]
Sermayenin belli ellerde kalmasını önleyip imkanların en azından makul düzeyde paylaşımının yolu, herkesin çalıştığının ve kabiliyetinin karşılığını aldığı bir sistemden geçer. Bu da iyi yetişmiş, birbirine saygı duyan ve birbirine ihtiyacı olduğuna inanan insanlardan oluşan toplumların işidir.
Rasulullah buyurdular ki:
"Bir adam 'bu gece sadaka vereceğim' dedi ve gidip sadakasını bir fahişeye verdi. Halk, 'Bu gece bir fahişeye sadaka verildi' diye dedikodu etti.
Sadaka veren adam ise, 'Allah'ım! Fahişeye verdiğim sadakadan dolayı sana hamd olsun. Bu gece de bir sadaka vereceğim' dedi ve gidip sadakayı bir zengine verdi. Bu sefer de, 'Bir zengine sadaka verildi' diye dedikodu ettiler.
Adam, 'Allah'ım! Zengine verdiğim sadakadan dolayı sana hamd olsun. Bu gece de sadaka vereceğim' dedi ve gidip sadakayı bir hırsıza verdi. Yine, 'Hırsıza sadaka verildi' diye dedikodu yaptılar.
Adam, 'Allah'ım! Hırsıza verdiğim sadakadan dolayı sana hamd olsun" dedi.
Kendisine şöyle denildi: Verdiğin sadakalar kabul edildi. Zira, belki verdiğin sadakalar sayesinde o fahişe fuhuştan vazgeçecek, belki o zengin senden ibret alacak ve Allah'ın kendisine verdiği maldan infak edecek, belki de o hırsız hırsızlıktan vazgeçecek."[6]