İnsan doğduğu yerin cıvasıdır
İnsanın memleketi doğduğu yer mi, doyduğu yer mi sorusuna zaman zaman hepimiz denk gelmişizdir. Kimisi doğduğum yer derken, bazısı da doyduğum yer der.
İnsanın memleketi doğduğu yer mi, doyduğu yer mi sorusuna zaman zaman hepimiz denk gelmişizdir. Kimisi doğduğum yer derken, bazısı da doyduğum yer der.
Kimi bu soruyu yüreğine sordu, kimi aklına. Kimi yüreğiyle cevapladı bu soruyu kimi diliyle. Neden böyle bir ayrım olsun; ben hem doğduğum yeri hem de doyduğum yeri memleketim olarak görüyorum diyenlerde az değildi hani.
Doğduğu yerden uzakta olanların gözleri nemlendi, anılara sarıldı, gurbet dedi, sıla dedi, özlem dedi, çocukluğum dedi ve toprağım diye bildi uzaklara bakarak.
Doğduğumuz yer; ayağımız orada olmasa da aklımız oradadır, ruhumuz ve sevdiklerimiz oradadır. İlk orada vücut bulduk ve hep ilkleri orada yaşadık. Kısacası ata ocağımız , ana kucağımız, anavatanımız çocukluğumuzun geçtiği, yaşama karıştığımız, birey olarak sayıldığımız topraklarımız değil midir?
Ne kadar uzakta olsan da yürekte taşınır sevdalar, özlemle beklenir kavuşmalar. Doğduğun yeri özlersin acı vurur yüreğine burnunun direği sızlar ve bir iğde çiçeği kokusunu teninde hissedersin. Bir milyon kere çoğalır içinde hüzünler.
Bir kayısı çiçeğinde hatırlarsın, bir kanalda serinlerken yürürsün çocukluğuna, bir yıldızlı gecede yıllar öncesinden küçük bir kasabanın küçük penceresinden yıldızları saydığını anımsarsın. Doğduğun yerin cıvası olmak budur işte. Bu koku, hücrelerine işlemiştir, benliğine sinmiştir. Hiç beklenmedik bir anda binlerce kilometre öteden bu kokuyu duyarsın seni anavatanın olan çocukluğuna, bağına bahçene çağırır bu koku. Zaman tünelinde yolculuk yaparsın adeta öyle güzel bir yolculuktur ki o, ruhun doyuma ulaşır. Bin yıllık kavuşmanın coşkusunu yaşarsın ruhunda. Ayağın basmasa da elin değmese de bedeninle değil ruhunla oradasın.
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ