İnsan olmak
Ah şu insanoğlu! Bir bardak suda ne fırtınalar koparır. Çıkarı için nice değerleri çiğneyip geçer.
Ah şu insanoğlu!
Bir bardak suda ne fırtınalar koparır. Çıkarı için nice değerleri çiğneyip geçer.
Oysa evren dediğimiz sonsuzlukta bir toz zerresi kadar değildir.
Kibir, bencillik kuşattı mı yüreğini içindeki güzellikler bir bir kopup düşer.
Çatışmaların başlangıcıdır benlik. Hep benim olsun dedikleriyle kaybeder sevinçlerini. Kaybettikçe kayıplarının yerine yalnızlık oturur. Yalnızlık ki gün gelir uzak tepelere bağırdığı sesi bile yankı olup dönmez.
Görmez yaşadığı dünyadaki güzellikleri. Bir çocuğun usul usul büyüdüğünü… Yuva yapan kuşların telaşını fark etmez. Fark etmez saksıda tomurcuk büyüten dalı, bahçede gelin olmuş erik ağacını.
Kimi zaman ticarettir hırsının başlangıcı. Kimi zaman makam, mevkii… Bazen de siyasi gücün ardında koşan tıknefes olmuş çirkin siyasetçi.
Her şeye ulaşır. Paraya… Şaşaaya… Sarayların göz kamaştıran hayhulesine…
Unutur doğanın o muhteşem devinimi diyalektiği. Her şeyi değiştiğinin ve değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu…
Ve bir gün durulunca içinde dalgalanan deniz… Dinince fırtınaları ihtiraslarının… Artık etrafında kalanlar bir avuç dalkavuktur. Kopup gitmiştir kan bağları, dostlukları, arkadaşlıkları. Mal da yalandır, mülk de yalandır, geride kalan makamlar, mevkiiler de yalandır. Gerçek olan sıcacık bir gülümseme, içten bir merhaba olsa da yitirdikleridir.
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ