İtinayla çocuk büyütülür!
18 yaşında anne olmanın gururunu ve sevincini yaşadım. Bebek beklediğim haberi ailede bomba etkisi yarattı. Bolca kutlamalar ve 9 ay 10 günlük bekleyiş. Bazen heyecan bazen korku bazen hüzün bazen de panik. İlk kez bende bir evlat yetiştirecektim ve anne oluyordum.
Günler haftaları kovaladı ve beklediğimiz gün 7 Kasım'da geldi. Büyük panikle hastaneye koşmaca ve yaygara koparma. Bütün ailem yanımda çünkü ben anne oluyordum.
Kızıma ilk dokunduğumda tarifsiz bir sevinç sonrasında korku yaşadım. Çünkü ben daha çok küçüktüm, tecrübesizdim. Bir hafta sonra hastanedeki aile fertleriyle birlikte eve geldik. Çok mutluydum, bütün büyüklerim yanımda, onların tecrübeleriyle kızımı çok rahat büyütecektim.
Artık kızım büyüyor emekliyor yürüyor, koşuyor. Yardımcımız Nazire Hanım ben ve babaanne de küçük bir ordu halinde onun peşinde her arzusu kayıtsız yerine getiriliyor, her oyuncağın her kıyafetin en iyisi alınıyor. Biz yokuz artık .
Bu sırada bende çaktırmadan büyüyor düşünüyor ve kendimi sorguluyorum. Çünkü kızım çok şımarık, gittikçe küstahlaşan bir şeyleri beğenmeyen mutsuz ve isteksiz bir çocuk olma yolunda ilerliyor.
Ailede herkes mutluyken benim mutsuzluğum ve korkularım her gecen gün dahada büyüyor. Bir akşam dede ve babaannenin yanına gittim. Bundan böyle kızımın her isteğinin yerine getirilmemesini istedim. Bizim sunduklarımızın ilerde ona zarar vereceğini anlatmaya çalıştım. Fakat onlara bunu anlatmak ne mümkün, her şeyin en doğrusunu kayıtsız şartsız onlar biliyor. Ben ne anlarmışım çocuk büyütmekten. Onlar 6 tane çocuk büyütmenin tecrübesiyle sürekli kendi fikirlerini savunarak benim fikirlerimi çürütmeye çalıştılar ve konuyu bir daha konuşmamak üzere kapadılar.
Okul zamanı geldiği vakit dedesi okul öncesi ilk okul ve orta okulu okuyacağı özel bir okula kaydını yaptırdı. Kızım büyüdükçe maneviyattan uzak, maddesel düşünen, kimseleri beğenmeyen, dönem dönem mutsuzluklarla boğuşan genç bir kız olma yolunda ilerliyordu. Buna rağmen her şey dede ve babaanneye göre normaldi. İçime fenalıklar geliyor, içim içimi yiyordu. Beynimde düşünceler benim kızım böyle olmamalıydı diyordu. Biz itinayla kızımı mutsuzluklara doğru itiyorduk.
Orta sonda artık kararımı verdim. Liseyi devlet okulunda okumalı ve kaybettiği bütün doğal duyguları orada kazanmalıydı. Hiç kimseye haber vermeden lise birde kaydını devlet okuluna aldırdım. Güzel bir tatilden sonra okulumuz açıldı ve ilk gün ben onu okuluna götürdüm. Çok şaşırdı, şaka yapılıyor sandı ve beni dedesine şikayet edeceğini söyleyerek sınıfına gitti. Ben kızımdan ayrılır ayrılmaz müdür beyin yanına gittim ve konuyu anlatarak yardım etmesini rica ettim.
Bizi sıkıntılı bir süreç bekliyordu. Akşam evde kıyametler koptu. Ben nasıl büyüklerime danışmazmışım, nasıl böyle bir karar alırmışım. Derhal okuldan kızımı almamı, eski okuluna göndermemi istediler. O akşam iplerin koptuğu geceydi. Ben kızımdan çaldığımız duyguları ona geri vermek istiyordum, bütün olay buydu, bu kadar basitti.
Tabiki okuldan almadım. İlk sene çok problemli eğitim dönemi geçti. İkinci sene daha sakindik. Üçüncü senemizde sabrımızın, doğru karar vermemizin meyvelerini almaya başladık. Kızım alçak gönüllü, yardımsever, çevresine ve ülkesine duyarlı, sorumluluğunu bilen, olayları doğru analiz eden, maddeyi ikinci plana atan ve hayatı gülerek olduğu gibi kabul eden mütevazi bir genç kız olarak karşımda duruyordu. Biz kazanmıştık. Bu sırada üniversiteye hazırlanıyordu. İkimiz içinde müthiş heyecanlı bir dönemdi. Devlet okulundan mezun olan kızımız sağlam kişilik sahibi olmanın yanında, önce Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkileri bitirdi, sonrasında Amerika Newyork'ta Gıa da değerli ve yarı değerli taşlar üzerine eğitim alarak mücevher sektörüne giriş yaptı. Sonuçta birbirimize gösterdiğimiz sabır ve anlayıştan dolayı can yoldaşıma, kızıma teşekkür ederek başarılar diledim.
Güzel, anlamlı bir alıntıyla bu konuya veda ederken tekrar buluşmak üzere Sevgi'yle kalın.
'Bizi güçlü yapan yediklerimiz değil, hazmettiklerimizdir. Bizi zengin yapan kazandıklarımız değil, muhafaza ettiklerimizdir. Bizi bilgili yapan okuduklarımız değil, kafamıza yerleştirdiklerimizdir.' Francis BACON