Kahvehaneler
Geçmişte sosyal düzenin en etkili eleştirisiydi:
*******************************************************************
“Gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül sohbet ister kahve bahane.”(Anonim)
*******************************************************************
“Kahvehanelerden işsizlerimizi kurtaramadığımız zaman bu ülke kurtulmaz.” Sözü.
Doğruydu… Her köşe başında bir çay ocağı, bir kahvehane, kıraathane, oyun kulübüydü sosyal hayatımızın odak noktası.
Memleketim Van'da daha Hastane Caddesinde başlardı kahvehaneler. Kiminin adı Kiraz, kiminin adı Gençler, kiminin Beşyol'du. Hacı Babası vardı, Gardaşı vardı, Maraş'ı vardı…Vardı ki vardı.
Cumhuriyet Caddesine çıkınca kulüpler, oyun salonları göze batardı. Birini aradığınızda adres bu noktalardı. Şehir Kulübü, Memurlar Kulübü, Esnaflar Kulübü, Acılar Kulübü, Tüccarlar Kulübü…
Bazen kadınlar isyan ederdi bu duruma:
“Herif hani eltimize gidecektik. Sen kalkmış yine fanti oynamaya, taş dizmeye o viran hanelere gidisen. Ayıp oli.”
Sert çıkardı heriflerden yanıt:
“De zırlama nereye gideyim ya sinemaya ya da kahveye. Onu da çok görme.” Diye gelirdi.
Monoton yaşamların cenderesinden bunalalar dar atarlardı kedilerini kahvehanelere. Kimin kızı evlenecek, hangi komşunun oğlu askere gidecek, kim öldü, kim kaldı hocanın salasından önce kahvede duyulurdu.
Sınıfsal farklılıklar kahvehanelerde ve kulüplerde daha net görünürdü.
Öğretmenlerin, memurların, tüccarların, siyasilerin kahvehane ya da kulüpleri farklıydı. Birçok kulüpte üyelik sistemi devreye konulmuştu. Yeni yetmelere, lümpenlere o yerlerde izin yoktu. Yasak da yoktu ama tavır vardı. Oyun verilmez, yüz verilmezdi.
Doğruydu işsizliğin yüreğiydi kahvehaneler. Ya da kırsal kesimden gelen köylülerin bir buçuk kebabı mideye indirdikten sonra oturdukları… Meydan olarak tabir edilen köylü pazarı çevresinde köy kahveleri vardı. Her köylü kente indiğinde takılacağı kahveyi bilirdi.
Çaylar her daim taze, üzerinde birkaç çay tanesi olduğunda kaymaklı ve şekerler kıtlamaydı. Kahveci çıraklarının tunçtan sonra da parlak ince çelik tepsilerinden oluşan çay terazileri hiç boş durmazdı. Etraftaki esnafa çay taşırken soğumasın, tozlanmasın diye kapaklar konurdu. Ne olur ne olmaz hani yabancı(tango) misafir de olabilir diye terazilerin yanında kaşık ta bulunurdu.
Kahvehaneleri işsizlerin yuvası diye küçümsemeyin. Oraları kimi zaman iç sıkıntıları olanların dertleştiği, deşarj olduğu yerlerdi. Hasta olanlara doktor tavsiye edilir, ilaçlardan deva bulmayanlara otlardan yapılan ilaçlar tavsiye edilirdi. Çok sonraları güzel bir yasa çıkarılarak her kahvehaneye ve oyun salonuna kitaplıklar ve gazete okuma alanları konulmasına karar verildi. Gazeteyi, dergiyi yalnızca köşedeki bayilerde görenler hiç olmazsa kahvehanelerde gazete yüzü açar oldu.
Memleketlerin en güzeli Van'da en lezzetli çayı kahvehanelerde içersiniz. Onların çay pişirmede hünerleri vardır. Demlikleri çinkodan, suları kerhizden zernabattır. Bir içseniz ardı kesilmez ta ki bardağı yan yatırana kadar çay gelir önünüze.
Kahvehaneler Anadolu'nun dört bir yanına serpilmiştir. Kimisi sabahçı kahvehaneleridir ki asla kapıları kapanmaz, ocaklarındaki çayları tükenmez. Garibanın sığındığı, yolcunun mola verdiği, gecelerin yalnızlığına eyvallah etmeyenlerin uğrak yeridir.
Sermayeleri çay, su ve şeker; müşterileri Anadolu'nun yorgun insanları, mevzu ve muhabbetleri de yaşanan sorunlardır. Çoğu kahvehanede her gün yeni bir hükümet kurulur bir diğeri gönderilir. Ve asla bitmez bu yarış.
Hep düşünmüşümdür… Hadi erkekler kahvehanelerde stres atıp, nefes alırken kadınlarımız geçen uzun günlerde ne yaparlardı diye? O da kadınlarımızdan gelecek yanıtlarla şekillenir ki bir başka yazımızın konusudur.
Noktayı koyarken selam olsun diyorum bu ülkenin içi sorunlarla dolu insanlarına sabrını yitirmeden hizmet sunan kahvehaneci kardeşlerimize.