Kanayan
Karın kışın, soğuğun, ayazın kol gezdiği bir mevsimi yaşarken haberleri altına düşen o fotoğraflarla sarsıldık.
Korkunun kol gezdiği Silopi ve Cizre'de ve de tekmil o coğrafyada yaşama sevinci sıfırlanmış, can güvenliği yok edilmiş.
Öğretmenler aldıkları mesajla terki diyar oluyorlar görev alanlarından.
Ve o yakan soru beyinleri tutuşturuyor:
'Eğitimin ve öğretimin sürdürüldüğü bir sırada bu olan bitenin yorumu nedir?'
Sosyal medyada:
'Olmayan harçlıklarıyla öğretmenler günü öğretmenlerine gül alamayan o çocuklar tandır ekmeklerine dönüştürmüşlerdi armağanlarını. Şimdi o çocukları geride bırakıyorlar.'Yorumları yazıla dursun, zaten okullarda eğitim yoktu ve can korkusu ile çoluk çocuk okullarına gönderilemiyordu.
Peki, neden öğretmenler eğitim semineri gerekçeleriyle memleketlerine gönderiliyordu?
Çünkü söz konusu yaşam alanlarında yaşam ciddi tehdit altındaydı.
Hadi öğretmenler gönderildi?
Ya geride kalanlar? Olası terör eylemlerinde ve operasyonlarda geride kalanlar ne yapacaklardı?
Çocuklar, kadınlar, yaşlılar, hastalar…
Ve niçin sivil halk birden gerilen bir atmosferde çarşı, pazardan ne bulduysa evlerine stokluyorlar?
Doğal bir afet beklentisi mi var? Deprem gibi, yeniden harekete geçecek bir volkan ya da gelmesi muhtemel bir kasırga mı söz konusu? Ya da savaş mı var kapıda?
Bütün bu yaşananların adı tedbir mi yoksa acze düşmek midir?
Sorular ve yanıt arayan bunca sorular kancası sadece o yerleşkelerdeki insanları değil, yüreği olan ve bu ülke için endişe duyan yurdumuzun dört bir tarafındaki herkesin yüreğini kanatıyor.
Bize ne oldu?
Neden barış içinde bir arada yaşamayı beceremiyoruz?
Kimler kıvılcımlar çakıyor zar zor hayatlarımıza? Bizi barıştıramayan seçtiklerimiz, yönet dediklerimiz sinelerini, şer odaklarına siper edeceklerine niçin günü kurtarmaktan öteye geçemiyorlar?
Kanıyoruz.
Yüreklerimiz lime lime ediliyor.
Kahrolası senciliğin, benciliğin gayya kuyusuna itiliyoruz.
Et ve tırnak ayrılsın ruhsuzluğunu yaratmaya çalışan şeytanlara boyun eğiliyor.
Kadim Anadolu topraklarında bin yıllık dostluklar bir kalemde siliniyor.
Ve anlıyoruz ki ciddi bir tehdit, sinsi bir ölüm bulutuna dönüştürülerek üzerlerimize serpiştiriliyor.
Gelin bütün bu iğrenç oyunları boşa çıkaralım.
Seçtiklerimiz ve bu ülkeyi yönetsinler diye meclise gönderdiklerimize seslenelim.
Uyanın!
Bir araya gelin!
Teslim olmayın kanatanlara!
Ya da bütün bunları başaramayacaksanız eğer, size teslim ettiğimiz iradelerimizden feragat edin diyelim.
Unutmayalım! Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için yaşamadığımız sürece kalleş oyunlar sahnelenmeye devam edecektir.