Kanispi'nin cevizleri
Sarp dağların arasından akıp giden köpük köpük suların ve yanı başında göğe yükselen ceviz ağaçlarının olduğu yere gelmiştik.
Analarımız kilimleri serip hazırlanırken; ordu malı Kırıkkale tüfeğin namlusunu uçup giden paramparça bulutlara çeviren İbrahim ağabey tetiği çektiğinde; yüzlerce kuş ağaçlardan kanat çırpıp havalanmış, silah sesi sadece kuş ve akıp giden Kanispinin sesine gürleyen bir gök gürültüsü gibi inmişti.
İbrahim komutan Van Jandarma Tugayında bando takımında görevliydi. Güzel adamdı. Anadolu'nun bir yerinden tayini çıkıp Van'a gelmişti. Mahallemizin Karadağ lakaplı Hasan Yamaç'ın kiracısı olmuştu. Biraz da ona çevre tanıtımı yapmak amacıyla hafta sonu gezileri yapılırdı.
O yaz yine birkaç mahallelinin bir araya gelmesiyle piknik rotamız Çatak'ın Kanispi ırmağının cennete dönüştürdüğü eşsiz bahçelere yapılacaktı.
Kent merkezine 70-80 km. uzaklıktaki bu beldeye henüz güneş doğmadan hareket edileceği için; gaz ocakları, semaverler, kuşhanelere sarılıp doldurulmuş sarmalar geceden hazırlanıp gidiş saatine planlanmıştı.
Rahmetli Hasan abi seslenmişti Emine ablaya:
'Hemen indirmeyin karpuzları suların içine, alimallah çatlayıp karışır yaban sulara da ardından seyreylersiniz.' Diye uyarmıştı.
Uyarısı doğruydu… Yaz ortasında bile dağların doruklarından süzülüp gelen Kanispi'nin sularına ayağınızı otuz saniye bile dokundurduğunuzda buz keserdi. Kanispi'nin Türkçe adı Beyaz Su idi.
Semaverler ateşlenmiş, serin çimlerin üzerine yolluklar serilmiş, sofralar kurulmuştu.
Ve ilk uyarı biz çocuklara o an gelmişti:
'İbrahim komutan neden havaya ateş etti biliyor musunuz? Etraftaki yırtıcı hayvanlar için! Burada ceviz ağaçları bol, yukarı taraflardaki ağaç üstlerinde arıların yaptığı peteklerde bal bolsa burayı en çok hangi hayvan sever?'
Analarımızın yüzlerine korkulu bakışlarımızı çevirdiğimizde, Hasan Karadağ kendi sorusuna kendisi yanıt vermiş:
'Ayılar! O halde kimse piknik alanımızın dışına çıkmayacak! Başımıza iş almayalım!' Demişti.
Van'ın Çatak ilçesindeki turizme göz kırpan bu güzel yerle ilgili anımı Çatak'ta halka ceviz fidanları dağıtıldı haberini okurken hatırladım.
Unutmayın… Anadolu topraklarının sevdiği üç ağaç türü vardır.
Birisi çınar, birisi ceviz diğeri de meşe… Bu üç ağaç adına ne türküler yakılmış, ne şiirler yazılmıştır.
Cem Karaca'nın Ben Bir Ceviz Ağacıyım Gülhane Parkında…
Nazım Hikmet'in ölürsem taş maş istemem başucumda bir çınar ağacı olsun sözü…
Cemile'min gezdiği dağlar meşeli anonim türkü…
Bu üç ağacın insanımız yüreğindeki özge yerinin örnekleridir.
Ve bu kadim üç ağaç türü, müthiş coğrafyamızın tüm bitki örtülerinin adeta şahı gibidir.
Yüksek Deniz olarak adlandırılan Van Gölü havzasının bütünleyen topraklar ceviz ağacını çok sever…
Çatak, Gevaş, Edremit, Amik, Ahlat, Adilcevaz adeta ceviz ağacının yurdudur.
Cevizin yurtdışından havyar fiyatına ithal edildiği şu günlerde Van'da ceviz ağacı fidanı dağıtma projesinin arkasında kimler varsa onları yürekten kutluyorum.
Kendi bölgesinde bir tarım ülkesi olan yurdumuzun son yıllarda tarım politikalarındaki irtifasına en çok üzülenlerdenim. Dilerim bu yanlış politika bir kenara bırakılır ve Anadolu'nun bereketli topraklarına hak ettiği saygı gösterilir.
Yazımızın piknik konusuna dönersek…
Kanispi ceviz ağaçları altındaki o pikniğimiz sonlandırıldığında gezimize rehberlik yapan büyüklerimiz öylesine özenli davranmışlardı ki anlatamam. Akan suya atık bi şey atılmamıştı. Yenen içenlerden geriye kalanlar tek tek toplanıp küçük bir çuvalda toplanmıştı. Ve bizi oraya getiren aracımıza en son rahmetli Hasan Karadağ ile İbrahim komutan geride bir olumsuzluk kaldı mı kalmadı mı diye baktıktan sonra binmişlerdi.