Kapılar
Hep ilgimi çeker kapılar. Bir evin kapısı içinde yaşayanların durumu hakkında ipucu verir diye düşünürüm.
Hep ilgimi çeker kapılar. Bir evin kapısı içinde yaşayanların durumu hakkında ipucu verir diye düşünürüm.
Bir zamanlar tahta kapılar vardı. Alnında tenekeden kırmızı numarası, sağ ya da sol yanında uğur olsun diye çakılmış at nalı dururdu. Uzanıp tutacağınız bir yerde tokmağı olurdu ki zil görevi yapardı.
Şipanası(eşiği) yüksek tutulan evlerin tahta kapıları açıldı mı gıcır gıcır ses çıkarırdı. O sesi yağ damlatıp bilinçli olarak sessize dönüştürmek çoğumuzun işine gelmezdi. Çünkü bazen gelen birinin haberini verirdi o ses.
İnsanoğlu kapıyı icat ettiğinde fark etti ki çoğaldıkça, arttıkça hırslar güven de azalıyor. Dört duvar nasıl sarıp sarmalıyorsa haneleri, kapısı da penceresi de muhkem olmalıydı.
Önce şehirlerin kapıları vardı. Kentleri kuşatan kale duvarlarının cümle girişindeki o dev giriş noktalarıyla korunurdu tebaalar. Ve zapt edilip alındıklarında o cümle kapısından girerdi zaferin sahipleri.
Dedim ya çok merak ederim kapıları. Boyalı boyasız, ahşap, metal envai çeşit kapılardan kimler geldi kimler geçti diye düşünürüm.
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ