KERVANSARAY SANİYE ABLA

Ümit Kayaçelebi yazdı...

Bir zamanların hep dediğim asude ve sesiz sedasız bir hayatın hakim olduğu Van'da her şey belki yoktu ama bulunduğu ve olduğu zaman da çok kıymetliydi. Bulunan alınan her şey küçükte olsa bizi ziyadesiyle mutlu ediyordu.

İçine kapanık bütün mutluluk ve saadetleri evinde arayan ve bulan o zamanın hanım efendileri çarşı Pazarı çok bilmezler ve çok da çarşıya meraklı değillerdi. Çünkü istedikleri her şey ayaklarına kadar geliyordu.

Hanım efendilerin bir ellerinde cımbız bir ellerinde ayna devrin imkanları nispetinde süslenmeye efendilerine hoş görünmeye gayret ediyorlardı tabi işten güçten zamanları olursa.

Bir yandan sil süpür, bir yandan yemek derdine koş, bir yanda esvapları yıka, bir yandan çocuklarla uğraş, akşam bey baba ve efendi gelecek akşam yemeğini hazırla derken külbaş biçare hanımlar nasıl süslenip püslensinler her gün!

Ama yinede zamanın nazar kolonyası gül kremi de ellerinden düşmüyordu. Düşünün Pe re ja kolonyasının her evde olmadığı saç boyası yerine kınanın başlara yakıldığı ve bundan da kadınların çok zevk aldığı zamanlardı 1950'li ve 1960'lı yıllar.

Fakat çok basit bir kolonya krem ucuz bir ruj allık bile onları mutlu etmeye yetiyordu. Helal olsun o annelerimize bacılarımıza ve de hanımlarımıza süslenme adına hiç masraf çıkarmazlardı. Zaten çoğu süs püs malzemesi de belirli yerlerde satılırdı ve onları da herkes alamazdı.

İşte sadede gelirsek o yıllar da annelerimizin, bacılarımızın, kızlarımızın, hanımlarımızın varıp gidecekleri o zamanın tabiriyle kadın berberi şimdiki adıyla da kadın kuaförü de çok fazla yoktu. Kuaför kelimesi daha ortalarda yoktu. Erkek berberi bir de kadın berberi ifadesi kullanılırdı. Nüfusumuzun daha elli binleri bile bulmadığı yıllar da koca Van dediğiniz şehirde topu topu iki tane kadın berberi vardı.

Evet biri Van'da çok uzun ömürlü olmasa da şimdiki Dabbağoğlu Parkının olduğu yerde Hüseyin Erdemire ait mekanda kiracı olarak kadın berberliği yapan 'Diba kadın kuaförü' idi. Zaman geçtiği için ismini hatırlamıyorum ama Van'da herkes ona Diba Kuaförü diyordu.

O yıllarda İran'da Şah Rıza Pehlevi hanedanı vardı ya. Farah Diba Van'daki kadınlar için Türkan Şoray'dan sonra hayallerinde yaşattıkları bir kadındı. İşte o hanım da Diba ismini koyunca daha fazla ilgi çekerim diyerek o isme sığınmıştı. Eşi de yabancı olduğu için ve batıdan gelen oralarda bu işi yapan bir hanım efendi olduğu için halkın gitmeye çok can attığı biriydi diba kuaförü. Fakat eşinin tayini çıkınca kısa bir süre sonra Van'dan ayrıldı. Zaten mekanı da çok alayişli bir yer de değildi.

Gelelim ikinci kadın berberine; Hani yazımızın başında yazdık ya Kervansaray Saniye abla işte o hanım efendi Van'da ister kadın berberi deyin ister kadın kuaförü deyin bu sahada marka olmuş ve nam yapmış bir hanım efendiydi.

Kervan saray kadın berberi Saniye Şimşekoğlu'ydu. Eşi rahmetli Mehmet Şimşek oğlu SSK da Makine memurluğu yapan uzun yıllar birlikte çalıştığımız bir memurdu. Evine iyi bakan eşine düşkün iyi bir eş ve iyi bir babaydı. Babaydı derken Funda adlı bir evlatlığı vardı ona babalık ediyordu. Şimşekoğlu ailesinin uzun yıllar çocukları olmayınca Funda adlı kızı evlatlık olarak aldılar baktılar ve bir gün de evlendirip uğurladılar.

Rahmetli Mehmet Şimşekoğlu Vanlı değildi Elazığlıydı. Ama bir vesileyle Van'a gelmiş ve Van'ı sevmiş Saniye hanımla da bir yuva kurmuş biriydi.

Mekan şimdiki İntervan çarşısının bulunduğu yer de tam köşe başındaydı. Türkoğlu sokağına girdiğiniz zaman tek katlı toprak damlı kerpiç bir evdi. Yaşanılan evin büyük bir bölümü kuaförlüğe adapte olmuş ve ona göre dizayn edilmişti. Yani tabiri caizse evden öte bir kuaför salonuydu.

Yani orası o zamanlar bir sokaktı daha çarşı oralara kadar inmemişti. Mahalle ve sokak arasında küçük sacdan tahta bir tabela görürdünüz ve üzerinde 'Kervansaray' ibaresi vardı.

Van halkı bahusus hanımlar Saniye ablayı hayatları boyunca Kervansaray diye andılar. Nereye gidiyorsun diye sorduğunuz da Kervansaraya gidiyorum derdi tüm hanımlar. Van tarihinde hiç kimse kadın berberi olarak onun kadar nam yapmadı. Ve rahat diyebilirim ki 40 yıla yakın bu işi yaptı. Daha sonraları lüks anlamda bayan kuaförler çoğalınca biraz da ekonomik yönden zayıf kalınca inzivaya çekilmek zorunda kaldı.

Fakat zamanında çok iyi iş yaptı ve namı dillerde dolaştı. Diba Kuaförü onu çok zorlamadı çünkü o zamanın en ünlü kadın berberiydi. Herkes ona geliyordu. Şehrin zenginlerinin, bürokratlarının, entellerinin hasılı kelam sosyetenin berberiydi. Mekanında sıra olmazdı ve gelenleri büyük salonunda ip gibi sıraya dizer bekletirdi. İşini de iyi bilirdi. Zaten beklemek zorundaydılar çünkü en namdar kadın berberine gelmişler ondan alası mı vardı?

Van'da ne zaman bir hayır işi olsa, nişan olsa, düğün olsa tüm gelin adaylarının bahusus istedikleri Kervansaraydı. Kapısının önünde her zaman bekleyen kadillak, şevrole, impala taksiler ve de faytonları görmek kabili mümkündü.

Sıra bulmak sıra almak öyle kolay değildi. Çünkü o Van'ın en nadide kadın berberi kervansaraydı. Van'ın o Saniye ablasıydı. Bir tek Van halkı gelmiyordu ki

O zamanlar Van'da icrayi faaliyet gösteren umumhanenin çalışanları (Hayat Kadınları) da önceleri faytonlarla daha sonraları taksilerle gelip izin günlerinde saçlarını başlarını yapar süsülenip püslenip giderlerdi. Zaten onun en çok para kazandıran müşterileri de onlardı. Bir de düğün için gelen gelinlerden de iyi para kazanıyordu.

Müşterisi çoktu çok para kazandı. Paraya para demiyordu. Bu arada eşi Mehmet Şimşekoğlu rahmete gidince yalnız başına kaldı. Yalnızlığımı biriyle paylaşayım dedi ama bu ikinci evlilik ona saadet getirmedi. İyi bir evlilik yapamadı ve elinde avucunda ne varsa hepsini kaybetti. Netice itibariyle ev de gitti paraları da gitti. Eşi de bir gün terk edip gitti. Ve koca hayatta tekrar tek başına kaldı. Mekanı gitti ve kiracı olarak bu sefer Türkoğlu Sokağında mesleğini sürdürmek istediyse de o da fazla uzun sürmedi.

O bir zamanların Kervansaray Saniye ablası bizim Eski Banka Sokağında kiracı olarak gelip yerleşti. Komşuluk olunca haliyle dertlerini anlatırdı bizde üzülürdük. O bir zamanların en güzel kadınlarından biri olan saniye ablamızın ne güzelliği kalmıştı ne de özelliği. Bir zamanların mal mülk şöhret sahibi saniye ablası maalesef hayatının son günlerinde yaprak dökümü yaşıyordu.

Ve bir gün bu çileli hayata dayanamadı aldı bavulunu ver elini Elazığ'a kendi memleketine gitti. O bir zamanların yıldızıydı ne yazık ki bir gün kaydı gitti.

İşte Kervansaray Saniye ablanın da öyküsü de burada bitti.

Kendi gitti namı 'Kervansaray' kaldı.

Bakmadan Geçme