Kısa Hikâyeler: Çeyiz
Direksiyon başındaki bir şarkı tutturmuş, sözüm ona arabadakilerin tedirginliklerine çare olacaktı. Arkada oturanlar camdan bakmayı değil, konuşmayı tercih etmişler, yolun bozukluğunu, arabanın sağa sola yalpalamasından anlıyorlardı. Yol da uzadıkça uzamış, bir türlü bitmemişti. Arabadakilerden biri, bu endişenin sebebini anlamış, safiyane tavırları ve kalınca simsiyah kaşlarının altında bir oya gibi örülmüş gözleriyle onlara bakarak:
Direksiyon başındaki bir şarkı tutturmuş, sözüm ona arabadakilerin tedirginliklerine çare olacaktı. Arkada oturanlar camdan bakmayı değil, konuşmayı tercih etmişler, yolun bozukluğunu, arabanın sağa sola yalpalamasından anlıyorlardı. Yol da uzadıkça uzamış, bir türlü bitmemişti. Arabadakilerden biri, bu endişenin sebebini anlamış, safiyane tavırları ve kalınca simsiyah kaşlarının altında bir oya gibi örülmüş gözleriyle onlara bakarak:
-Az kaldı Hemşire Abla, meraklanmayın. Bu mevsimde yollar hep böyle bozuk olur. Çok yağış oldu ya, daha çok bozuldu. Sen bir görseydin kışın buz tuttu da, köyden şehre gelemez oldu köylü. Anama hep söyledim hiç olmazsa kışın teyzemin yanında şehirde kalalım, hastalık var sağlık var. Dinlemedi. Bir şey olmaz derdi. Şimdiye kadar şehir de mi yaşadık? Ah ah anam bir iyileşsin size mantı açar en güzelinden, Kayseri Mantısı. Bir iyileşsin…
Ayşe güzel bir kızdı. Ancak yüzündeki endişe, hastaneye geldiği günkü gibi duruyordu. Tek fark vardı, o günden daha umutluydu. Annesi iyileşecekti belki. Hem ameliyattan sonra o şiddetli karın ağrıları kalmamış, rahatlamıştı. Dile kolay portakal büyüklüğünde kitle, kim bilir ne ızdırap veriyordu. Doktorlar kitleyi almışlardı almasına da, ya ilaç tedavisi? Köye dönemezlerdi. Hastanede yatması lazımmış. Hem de şehirdeki büyük hastanede. Araştırma mı neymiş adı? Oradan doktorlar yetişiyormuş, Büyük hastalıklar tedavi ediliyormuş. Anası da orada tedavi olmalıymış. Ameliyattan sonrası onların işiymiş. Ama nasıl olacaktı? Elde avuçta bir şey kalmamış, eşe dosta borçlanmışlardı.
İki gün önce böyle kara kara düşünürken, pansuman yapan hemşire ablaya gizliden dert yanmıştı. Ne zamandır aklına gelen bir çare vardı da, kendisi bile kabul etmek istemiyordu. Olacak şey miydi, o özene bezene dokudukları güzelim halıları satmak hiç olur muydu? Yok, yok, başka çare yoktu. Satacaktı elbet.
YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ...