Kitleleri kontrol etme projeleri
Kitleleri kontrol altına alma ve yönetme faaliyetleri çok eski dönemlerden beri uygulanmaktadır. Çin'de üç bin yıl önce bu uygulanmış ve bunun adına da 'Toplumu Aptallaştırma Politikası' adı verilmiştir. Toplumu kontrol altına alma yöntemleri tarihsel süreçte farklı şekillerde karşımıza çıkmaktadır ve bunun için farklı argümanlar kullanılmıştır.
Kitleleri kontrol altına alma ve yönetme faaliyetleri çok eski dönemlerden beri uygulanmaktadır. Çin'de üç bin yıl önce bu uygulanmış ve bunun adına da 'Toplumu Aptallaştırma Politikası' adı verilmiştir. Toplumu kontrol altına alma yöntemleri tarihsel süreçte farklı şekillerde karşımıza çıkmaktadır ve bunun için farklı argümanlar kullanılmıştır.
Naziler, radyo programlarını beyin yıkama aracı olarak sıkça kullanmışlardır. Naziler özellikle Nuremberg Mitinglerinde izleyicileri bir tür kendinden geçirme haline getiriyor ve coşturuyorlardı.
Müzikte beyin yıkama aracı olarak kullanılmıştır. 1939 yılında Alman sosyolog müzikolog ve besteci ( filozof ) Theodor Adorno ABD'ye getirildi ve Princeton Üniversitesi Radyo Araştırma Merkezi kapsamında ' kitleleri kontrol etme projeleri ' üzerine çalıştırıldı. Bu Proje Rockefeller vakfı tarafından desteklendi. Projenin amacı kitlelerin sosyal kontrolünü sağlamak için kitlevi bir müzik kültürü oluşturmaktı. Bu bir anlamda Rock and Roll müziğinin sosyal teorisi anlamına geliyordu.
The Beatles, ABD'ye 1964 yılında geldi. O dönem insan haklarına ilişkin eylemler zirvedeydi. Ülke büyük çaplı bir travma geçiriyor ve başkan Kennedy suikastının şokunu yeni yeni üzerinden atıyordu. Martin Luther King'in düzenlediği mitinglere yüzbinlerce Amerikalı katılıyordu. O dönemde birçok İngiliz rock müzik sanatçısı ve grubu ABD'de popüler oldu ve adeta Amerikan kültürünü kuşattı. Bu müzik grupları müziklerinin yanı sıra, beraberlerinde yeni tip hayat tarzlarını da getiriyorlardı.
The Beatles tarafından kullanımı özendirilen halüsinasyon gösterici uyşturucular konserlerde ücretsiz dağıtılıyordu. Çok daha çarpıcı bir örnek Woodstock ( 15-18 Ağustos 1969' da yapılan bir festivale verilen isimdir ) bu dönemde gençlik için çok özel bir anlam kazanmıştır. Gazeteci Donald Phau'ya göre Woodstock festivalinde yarım milyon genç uyuşturucuya maruz bırakılıp, beyinleri yıkanmak için bir çiftlikte bir araya getirilmiştir. Bu gençler güçlü uyuşturucular sayesinde, üç gün boyunca uyumadan pislik içinde ayakta kalmış ve bütün bunlar FBI ve güvenlik güçlerinin izniyle gerçekleştirilmiştir.
Beyin yıkama uzmanları kısa ve öz metinlerin coşkuyu ve beklentiyi artırdığını belirlemişlerdir. Örneğin bir sonraki müzik- videosunun beklentimizi karşılayacağını bekleyerek ekran karşısında çakılıp kalınmakta, hemen tatmin beklentisi ve umuduyla sonsuza kadar kısa metinleri yutmak mümkündür.
Yapılan araştırmalar kobayların bir mesajı alabilecekleri sürenin dört dakikayı içerdiği saptanmış olduğundan müzik videolarının ortalama süresi dört dakika olarak belirlenmiştir. Bu süre içinde insan beynine gerçekliği dışlayacak şekilde sanal gerçekler yüklenebilmektedir. İnsanların bu sürece yoğunlaşması durumunda bunun sona erebileceği söylenmektedir. Ancak okuma yazma bilmeyen, zayıf, nevrotik( kişisel sorunları olan ve bunu çevresine yansıtan kişi ), yeterli beslenme şansına sahip olmayan ve ümitsiz fertler için bunun çok zor olduğu ifade edilmektedir. Kısaca hayatları berbat durumda olan insanların basit ve kesin mesajları benimseyip kabul ettikleri bilinmektedir.
Beyin yıkamaya maruz kalan seyirci, seçme hürriyetinin hala elinde olduğu yanılsamasını yaşar, bu tıpkı uyuşturucuya bağlı olmadığını düşünen bağımlının hali gibidir.
Beyin yıkama teorisine göre video- müzik izleyenler uykuya benzer bir süreçtedir. Parlak görüntü ve renklerin yok olup yeniden belirmesi onları bu duruma sokmaktadır.
Televizyonun icadından günümüze, günlük izlenme oranları sürekli olarak artmaktadır. Okul çağındaki çocuklar uyudukları süre ile eşit süre boyunca televizyon izlemektedirler.
Televizyon bağımlısı çocuklar sorumsuz, çocuksu, hilekar ve muzır olmaktadır. Televizyon çocukların kendi öz hikayelerini yazmaları için gereken zamanı çalmak suretiyle onların ruhlarını bodurlaştırıyor ve cüce bırakıyor.
Televizyon, bilgisayar vb. yeni iletişim araçları çocukları etrafı keşfetme duygusundan yoksun bırakarak öfkeli, korkmuş, şefkatsiz, sorumsuz, çocuksu ve olgunlaşmamış bireylere dönüştürür. Hiçbir şey küçük çocuklara kötülük, zalimlik ve fenalık kadar ilginç gelmez
Eski kültürün yerine, insani olmayan hürriyet soslu bir yapı uygulanıyor; insan iradesini alarak onu bir makineye dönüştürme çabaları ve kendi aralarında anlaşmalarını engelleyecek denemeler yapılmaktadır. Bu yeni dönem aslında karanlık bir çağa işaret etmektedir.
Yeni dünyanın teklif ettiği totaliter ideoloji, insanları cesetler üzerinden yönetmeyi hedeflemektedir.