Kızma, bağırma, dinle!
Yaşadığımız hayatta farkında olmadan yaptığımız o kadar çok yanlış var ki, saysak bitmez. Yanlışlar sevdiklerimizden gelse bile birikir ve gün gelince patlama yaratır.
Bilirsiniz… Etki tepkiyi doğurur… Yani aksiyon, reaksiyon…
Kavgayı, hırsı alt etme mücadelesinde olan bilgeler der ki;
'Sana tokat atana sen çiçek uzat.'
Böyle bir felsefeyi kaçımız yaşamlaştırabiliriz? Kaçımız atılan tokadın nedenlerini irdeleme sabrını gösterebiliriz? Bütün bir insanlık bu felsefeyi misillemenin yerine yeğlemiş olsaydı; kavgalar ve dolayısıyla savaşlar yaşar mıydı dünyamız?
Geçtiğimiz gün yaşadığım basit bir olayda çok sert biçimde eleştirilirken, üzdüğüm çok sevdiğim insan aynen şöyle uyardı:
'Kızma, bağırma, dinle!'
İnsanın kendini kontrol edememesi kadar kötü bir durum olabilir mi?
Şimdi rahmetli olan sevgili dostum Ahmet Tuna yıllar önce tez canlılığımı gözlediğinde:
'Yıldızımızı büyütmeliyiz kardeşim.'Demişti.
Yani diyordu ki;
'Sabırlı ol, hoşgörülü ol, iyimser ol!'
Ona benzer uyarının şimdilerde, üzülmesini asla istemediğim saygı duyduğum, sevdiğim insandan gelince bütün bir gece yatağımın içinde dönüp durdum.
Dolduruşa getiren güncel zorluklar... İzlediğimiz haber saatleri… TV den takip ettiğimiz gerilim içerikli diziler… Aldığımız kültüre ters gelen tavır ve davranışlar bir saatin zembereği gibi bizleri kurarken, sığınacağımız tek yer serinkanlılık, sevecenlik olmalıdır diye düşündüm.
Aslında bu yazı kendimle ilgili bir özeleştiriydi… Ancak gördüm ki ruhsal sıkıtılar sadece bizim kapımızı çalmamış… Yazarken aynı baskı içinde olanlara da seslenmek istedim.
İnsanın kendini kontrol etmesi günümüzde en zor meziyet ama başka çaremiz, çıkış yolumuz yok!
O halde…
Ne tokat atalım… Ne atılan tokada çiçek uzatalım… Kendimizi kontrol edelim… vanhaber,şahin akçap,köşe yazıları