Kürt Sorunu, CHP ve Değişim
CHP aşağı yukarı çeyrek asırdır her seçimde üç aşağı beş yukarı hep %25 bandındaki bir oy çeperine sıkışmış, bir türlü bu döngüyü kırıp yukarıya %30lara, %40lara çıkamıyor.
- 1. %25 BANDI NEDEN AŞILAMIYOR
CHP aşağı yukarı çeyrek asırdır her seçimde üç aşağı beş yukarı hep %25 bandındaki bir oy çeperine sıkışmış, bir türlü bu döngüyü kırıp yukarıya %30'lara, %40'lara çıkamıyor. Neden? Oysa Türkiyenin buna çok ihtiyacı var. Çünkü Türkiye'nin yarım yamalak demokrasi rejimi,yarım asırdır sağın sağa alternatif olduğu bir tahtaravelliye dönüşmüş durumda. Bir sağ partisi gidiyor ardından onu aratacak bir diğeri geliyor. Aralarında kısmi farklılıklar olsa da hep aynı sağcı, tutucu ve kendine yontucu damar sürüp gidiyor. Toplumu cendereye sokan ve darbeye davetiye çıkaran Milliyetçi Cephe iktidarları gitti, darbe sonrası ANAP geldi. ANAP gitti Doğru Yol geldi, Doğru Yol gitti AKP geldi. Neden Türkiye bir türlü gerçek bir solla, sosyal demokrasiyle tanışmıyor/tanışamıyor? Bu sorular gerçekçi ve objektif bir biçimde cevaplandırılıp gerekleri yapılmadan bu kısır döngüden çıkılamaz.
1.1.Nedenler
Bence bu durumun önemlice sayılabilecek nedenleri var, ama ben bu yazıda “CHP ve Kürt Meselesi” üzerinde duracam. Buna geçmeden diğer bir kaç nedene başlık olarak değinmek isterim.
Bir kere CHP'nin mevcut hedef kitlesini bir türlü aşamaması en büyük handikap. CHP'nin 20 yıldır oy aldığı kitle; kahir ekseriyette Cumhuriyet dönemi eğitim politikalarının üzerinde başarılı olduğu; gelir ve eğitim düzeyi bakımından Türkiye ortalaması üzerinde olan; bölünme ve şeriat korkusu yaşayan; kıyı şeridinde birikmiş, orta ve üstü kent soylu bir kesimdir.Bunların içinde önemli oranda Kürtler yok, Mütedeyyinler yok ve ne yazık ki yoksul varoşlar yok. Bu da sorunun hem kaynağını hem de asılında CHP açısından behemahal düzeltilmesi gereken bir paradoksa işaret etmiyor mu?
Ayrıca topluma aşılanmış olan algılar var: Bunlar iktidar olmak istemiyor; kendi içinde didişen, sürekli bundan dolayı kongre yapan parti algısı. Bu nedenle dışa ve iktidara dönük çabaya ve isteğe sahip olmayan bir görüntü, topluma umut ve güven veren kadro sorunu varmış gibi yaratılan hava.En kötüsü de son yıllarda yaratılan AKP'nin alternatifi yok algısı veya efsanesi.. Bu algı ciddi sorunların başında geliyor. Unutulmamalıdır ki politikada bazen “algı” o kadar güçlüdür ki “olgunun” yerini alır.. Zaten politika son tahlilde algı yaratma sanatıdır. Devamında ise bu algıyla ne denli tutarlı olup olmadığı seçmen tarafından test edilir, karar öyle verilir ve hesap öyle görülür. Biz gelelim başlıktaki konuya.
1.2.Kürt sorunu ve CHP
CHP 7 Haziran seçimleri öncesi her nedense Kürt sorunu konusunda çok güçlü bir vugu yapmamıştı. Ama 1 Kasım öncesi bu vurgu geldi. Hem önemli öneriler var, hem de daha önemlisi “bu sorunu ancak CHP çözer” vurgusu var. Bunlar önemli hususlar.
Önerilerin başında 1)TBMM'de Toplumsal Mutabakat komisyonun kurulması 2) Ortak Akıl Hyeti oluşturulması 3)Gerçekleri Araştırma Komisyonun kurulması geliyor. Bunlar meselenin meclis boyutunda çözülmesi için gerekli olan kurumlar. Hele son öneri yani Gerçekleri Araştırma Komisyonu hem ilk olması hem de bu tür sorunların çözümünde olmazsa olmaz bir konu.
Toplumsal Mütabakat komisyonu çalışmasını bir yılda tamamlayıp meclise sunacak meclisin verdiği karar Türkiyenin kararı olacak, bu meyanda meclis dışı partiler ve STK'lar da Ortak Akıl Heyeti yoluyla katkıda bulunacak, katılımın boyutlarını geneişletmiş olacaktır. Bunların hepsi çok güzel, çok isabetli. Ancak bu öneride temel bir eksiklik var. Tahmin ediyorum hepinizin hemen aklına gelmiştir. Burada silahların susturulması meselesi yok.
1.3.Silahlar mutlaka susmalı
Tamam bu yukarıdaki hususlar parlementoda grubu olan olmayan Kürt temsilcileriyle konuşulup bir sonuca bağlanabilir. Hatta bu zaten parlementonun görevi, ülkeyi demokratikleştirmek için birileriyle pazarlığa da gerek yok. Ancak Türkiyede asıl önemli olan anaların ağlamaması, akan kanın biran önce durması değil mi? Kürt sorunu çözüldü diylelim, ama çatışmalar hala sürüp, cenazeler hala gelmeye devam ederse sorun çözülmüş olur mu? İşte AKP'nin CHP'den çaldığı rol ve Kürtlerde de CHP soruna sahip çıkmıyor, tam adını koymuyor, çözümü tam sahiplenmiyor, asıl meseleye geldiğinde işi yokuşa sürüyor yollu söylem, analiz ve algılar ne yazık ki karşılık buluyor.
Dünyanın her yerinde yasal anayasal meseleler mecliste konuşulur ama silahların susturulması için silah kullananalarla mutlaka bir diyalog, bir müzakere olacaktır. Çünkü sonuçta masasız barış olmaz, peki taraflardan birinin eksik olduğu bir masa olur mu yada sonuç verir mi? O yzüden CHP'nin biraz daha cesur davaranıp bir adım daha atması lazım. Silahları ben sustururum demesi lazım. Çünkü Türkiyenin ihtiyacı olan çözüm; silahların bir daha konuşmamak üzere temelli devreden çıkarılması, gömülmesidir. Bunun için CHP'nin eski bakışını biraz değiştirmesi gerekir.
2.DEĞİŞİM METAFORU
Siyaset biliminin önemli ve ünlü bir kuralı vardır: Değişimin gücü onu isteyenlerin gücü ile doğru orantılıdır. Bu istencin ve niyetin samimi olması bir yana onu gerçekleştirecek kadroların olması ve bu umudu vermesi çok daha büyük önem taşır. Değişimi gerçekleştirmenin ilk koşulu değişimi yapacak hedeflerin doğru ve net konulmasıdır. Tabi hedef belirleme işi tek başına yetmemektedir, ikinci adım olarak bu hedefleri gerçekleştirecek projelerin ortaya konulmasıdır.
Yani siz,“Kürt Sorununu ancak ben çözerim”, dedikten sonra çözüme götürecek projeyi de mutlaka ortaya koymak ve gereğini yapmak zorundasınız. AKP'nin yapamadığı bu ikincisiydi. Aslında sorunun adını koydu, ben çözecem dedi, gerekirse baldıran zehiri de içerim dedi ama bunların hepsi lafı güzaf. Hiçbir zaman samimi olarak çözmeye çalışmadı, sadece çözüyormuş gibi yaptı. Kürtler bunu anladıkları an AKP'den el çekti, AKP de ilk defa tek başına iktdar olmaktan düştü. Bu aslında çok önemli bir gösterge.
2.1.Kürt Sorunu Çözülmeden Ortadoğuya Barış gelmez
Şimdi CHP Kürt Sorunu konusunda, 7 Haziran öncesi göstermediği ilgiyi bu seçimde göstererek bu konuda bir değişim izlenimi ortaya koyuyor. CHP'nin bu seçimde soruna ilişkin güçlü vurgularla oartaya çıkmasının nedenleri var elbette. Kanımca bunun en bariz nedenlerinden biri Kürtlerin AKP'den el çekmesi, ikincisi Kürtlerle barışmadan iktidar olunamayacağının nihayet anlaşılmış olması ve en önemlisi Kürt sorunu çözülmeden iç barışın ve ekonomide istikrarın sağlanmayacağının görülmesidir. Ayrıca Kürt sorunu artık Türkiyenin sınırlarını aştı, uluslararası bir hal aldı. Bu sorun çözülmeden Ortadoğuya barışın gelmeyeceği besbelli.
2.2.Kürtlerden oy alamayan iktidar olamıyor
7 Haziran seçiminde AKP Kürtlerden büyük bir şamar yedi. Neden? Birincisi, Erdoğanın “Kürt Sorunu yok” demesidir ve AKP'nin de bu lafın hilafına birşey söylememesi ve yapmamasıdır. (Oysa 8-10 yıl AKP, “Kürt sorunu var, bu sorunu biz daha fazla demokrasiyle çözeceğiz” dediği zamanlar Kürtler hep oy verdi, onlar da hep iktidar oldu.) İkinci önemli neden, “Roboskinin hesabının sorulmamasıdır”; hatta Erdoğan'ın bunu yapanları kutlaması ve Kürtlerin de Roboski'nin sorumlusu olarak Erdoğan'ı görmesidir. Üçüncüsü, yanıbaşındaki Kobani'nin kurtarılması bir yana, sınıra gidip “Kobani düştü düşecek” demesidir. Bu Kürtlerde adeta bir travmaya yol açtı ve bunu bir haysiyet meselesi gibi gördüler. Dördüncüsü de Rojava'ya vahşice saldıran IŞİD canilerine karşı durmak yerine şu ya da bu biçimde yardım etmesidir.
Aslında Doğu ve Güneydoğudan oy almadan iktidar olamama hali sadece AKP için geçerli değil. Yaptığımız araşatırmalar şunu gösteriyor: 1950 yılından beri Doğu ve Güneydoğuda birinci olmayan hiçbir parti tek başına iktidar olamamış. 7 Haziran seçimi de bunu bir kez daha tescilledi. Yani Kürtlerden oy alamayan iktidar olamıyor. Bu tesbiti yanlışlayacak veri yok elimizde.
Üstelik Doğu Güneydoğu sadece o bölgeyi temsil etmiyor, son 15-20 yılda meydana gelen göçler neticesinde batının kıyılarındaki büyük kentlerde de Kürt nufüs epey yoğunlaşmış durumda. Çukurovada Adana, Mersin, daha batıda Antalya; Egede İzmir başta olmak üzere Aydın, Manisa; Maramarada İstanbul başta olmak üzere İzmit, Bursa gibi büyük kentlerde Kürt yoğunluğu iyice artmış durumda. Öyle ki şimdi en büyük Kürt kenti Diyarbakır değil, İstanbul.
2.3.Doğu batı birbirini etkiliyor
Dolayısıyla bölgeyle bu kentler arasında bir dip dalgası, bir iletişim ve fonksiyonel bir etkileşim var. Nitekim AKP Diyarbakırda 8-10 vekil çıkardığı zamanlarda HDP geleneği İstanbulda 2-3 vekil çıkarabiliyordu. Vakta ki Kürtler AKP'den el çekti ve Diyarbakırda HDP 10 vekil çıkardı İstanbul 11 vekile vurdu. Bunlar öyle gelişigüzel olan şeyler değil. Bu da gösteriyorki bölge ile batı rakip partiler açısından bileşik kap sistemi gibi işliyor.
Nitekim CHP'nin 20-30 yıldır batıda, örneğin İzmirde %50'lere varan oy almasına rağmen genelde %25 bandını aşamamsının en bariz nedenlerinden biri bu. Çünkü CHP Kürtelerden koptu, Kürtlerden oy alamayaınca da iktidar olmaktan da koptu. Batıda alınan yüksek oylar doğuda boş sandıklarca aşağı çekiliyor. CHP şimdi 1 Kasım seçimlerindeKürt Sorunuyla ilgili vaatlerle yeniden Kürtlere geri dönüyor.
3.SONUÇ
CHP artık bir eşikte. Bu iktidar olma eşiği. Bu Türkiyeyi AKP'den kurtarma eşiği. Bu eşiği üçlü bir birliktelikle aşabilir. Bunlar, liderliğin heyecan yaratcak hedefler göstermesi. İlke ve projelerin halkta karşılık bulması ve bunları uygulayabilecek kadroların öne çıkarılması. Geçen seçimlerde Kılıçdaroğlu'nun Kürt meselesinin çözümüne katkı yapacak isimlere yer vermemesi kamuoyunda manidar bulunmuştu. Denge politikası yürüterek sonuç almaya çalışılıyor eleştirileri öne sürülmüştü. Özellikle İstanbul, İzmir, Adana, Mersin gibi Kürtlerin yoğun yaşadığı metropol kentlerde bu seçmen kitlesini temsil niteliği taşıyan adayların kazanabilecek yerlerden aday gösterilmemesi süreci olumsuz yönde etkiledi. Aynı şekilde Güneydoğu'da nitelik, liyakat ve temsiliyet yeteneği yerine aşiret ve aile bağları ile sonuca ulaşılacağının varsayılması yanılgısına düşüldü.
Oy sıkıntısı olan illerin aday seçimlerinde sonuç alıcı analizlerin yapılmamış olması; bazı yerlerde o kentlerin yerel dinamiklerini temsil etmeyen adayların seçilmesi; kimi seçim bölgelerinde seçmen beklentilerine uygun adayların belirlenmemiş olması CHP'nin öngördüğü sonuçları almada kendisini zorladığı anlaşılmaktadır. Fakat bütün bunlara rağmen Kılıçdaroğlunun Kürt Meselesini AKP kıskacından çıkaran“Kürt sorununu ancak biz çözeriz” sözü önemlidir. Bunu söz olmaktan öteye götürmenin zamanıdır.