Kuşak Farkı-Kefenin Cebi Yok Diyen İki Vanlı
Hepimiz çocukluk yıllarımızı anlatırken hayıflanıyoruz. Eskileri konuştukça ah edip ve içten içe hüzünleniyoruz.
Bence bunun sebebi kuru kuruya eskiye olan hasret değildir. Günümüzde olmayan fakat eski diye ifade ettiğimiz zamanlarda pek çok güzel haslet ve hususiyetler vardı. Bizleri hüzünlendiren işte bu kaybettiğimiz değerlerdir.
Şimdi öyle bir zamana geldik ki; her geçen gün kaybettiklerimizde sürekli artış yaşanıyor. Bu artış sebebiyle sohbet ve muhabbetlerimizde farklı sızlanmalar yaşanıyor. Konuyu biraz daha müşahhas hale getirelim:
“-Eskiden biz böyle miydik kardeşim?
Büyükler de sevgi, küçüklerde saygı vardı.
Yemekler aile içinde topluca yenirdi.
Akşamlar yakın akraba ve komşular bir araya gelir hedikler yenir, çaylar içilir ve akabinde sohbetler edilirdi.
Şimdilerde akşam olunca herkes kendi odasına çekiliyor.
Eskiden anne-baba on evlada bakardı. Şimdi on evlat bir anne veya babaya bakmıyor/bakamıyor!
Misafir ağırlamak külfet ve zahmet olarak görülüyor!
Sıla-i rahim terk edildi, kimse kimseyi arayıp sormuyor.
Bayramlar, deniz kenarlarında, otellerde ve yazlıklarda tatile döndü Maşallah.
Cimri olduk, sadaka vermiyoruz, yemek yedirmiyoruz.
Yaptığı yardımları sosyal medyada duyuranlar bile var.
Beton parçası eviyle, sac ve metal yığını arabasıyla övünenler var.
Müslüman, komşusu aç iken tok yatabiliyor. Komşudan, fakir-fukara ve garip-gurebadan haberi yok, varsa da kulak asmıyor…”
Bu sızlanmalar ve şikâyetler hepimizin dolaylı olarak veya doğrudan işittiğimiz, şahit olduğumuz durumlardır. Pek çok noktasıyla da bunlar haklı feryatlardır. Zaman ahir zaman, devrin şartları zor ve sıkıntılıdır.
Düşünmek gerekmez mi, bunlar kendi başlarına mı oldu?
Çünkü yapanda yıkanda insandır. Herkesin yapabileceği bir şeyler mutlaka vardır! Kızmak, kınamak kolay olandır, kolay olanı değil zor olanı yapmak gerek. Bu konuda kafa yorup, çaba sarf etmek gerekiyor. Nesillerin iyi yetişmesi için gayret göstermek hepimizin görevidir.
Bizler sorumluluklarımızın farkında olmalıyız “Eskiden ne güzel adet, gelenek ve göreneklerimiz vardı, şimdi yok!” diye üzülmek yerine bu hasletleri yeni nesillere aktarmalıyız…
Güzel dinimiz, Peygamber Efendimiz –sallallahu aleyhi ve sellam-in örnek hal-hareket, hadisleriyle ve kendi medeniyetimizin ölçüleriyle bezenmedikten sonra problemler çözülmez, unutmayalım.
“Nesil endişesi duymayan kütüktür!”
“Kefenin Cebi Yok” Diyen İki Vanlı…
Resülullah Aleyhi ve sellam Efendimiz bir Hadis-i Şerifte şöyle buyurdular:
“Ademoğlu; Malım! Malım! deyip duruyor.
Ey Ademoğlu! Yiyip tükettiğin, giyip eskittiğin veya sadaka olarak verip sevap kazanmak üzere önden gönderdiğinden başka malın mı var?”
Mal-mülk bize imtihan vesilesi olarak emanet edilmiştir. Kim malını seviyorsa onu karlı bir ticaret için kullanır! Kefenin cebi yok lakin sahip olduklarımızı kefene bürünmeden evvel hayırlı bir yatırıma çevirip yanımızda götürebiliriz. Bizim olmayan bir malı sahiplenmek, ebedi yaşayacakmışçasına evler, apartmanlar edinmek ve sonu gelmeyen isteklere para harcamak akıl karı mı Allah aşkına?
Şeyh Sadi; “Akıllı insanlar, mallarını öbür âleme giderken beraberlerinde götürürler.”diye buyurmuştur.
Müslümanlar fakir olsun ve hep birilerine el açsın demek istemiyorum. Tabi ki dünya nimetlerini de terk etmesin. Müslüman, çalışkan ve zengin olmalıdır.
Hazreti Ebubekir (ra), Ashaptan Abdurrahman Bin Avf (ra) ve İmam-ı Azam Hazretleri zengindi…
Hiç kimse dünyada sahip olduğu maddi varlıkları yanında götüremeyecektir. Mal imtihanından başarı ile çıkabilmek için; infak edip, sadaka verip malını ebedi hayat için yatırıma çevirmelidir. İşte o zaman mükemmelliğe ermiş oluruz…
Şimdi, yeni nesillere örnek olacak iki müstesna Vanlıdan bahsetmek istiyorum.
Malını sevip karlı iş için kullanan akıllı bir Vanlı.
Uzun zamandan beridir her yıl yüzlerce öğrenciye karşılıksız burs veren örnek işadamı.
Bunu yaparken riya karışır diye gizli tutacak kadar imanlı ve ihlâslı bir Müslüman!
İşte bu üstün şahsiyet, Vanlı hayırsever işadamı Turan Haydaroğlu'dur. Yıllar öncesinden kefenin cebinin olmadığının farkına varıp, hayır işlerde hep önde giden cömert Vanlı ağabeyimiz…
“Kefenin cebi yok fakat malından istediğin kadarını yanında öbür âleme götürebilirsin!” Diyerek bu yolda çaba sarf eden; Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bedrettin Uluat hocamız…
Ayda en az bir-iki kez aracının bagajını yiyecek, içecek ve diğer ihtiyaç malzemeleriyle doldurup gece karanlığında fakir-fukaranın kapısına bırakıp ebedi hayata riyasız yatırım yapan saygıdeğer bir Vanlı…
Dünyada ve ahrette yanlışa düşmeyelim diye bize örnek olan Sevgili Peygamberimiz- aleyhi ve selam'ın- sünnetiyle amel eden Müslümana ne mutlu.
Bu iki güzide insana selam ediyorum. Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun
Ey Yüce Rabbim, bu ateşe bir su serp, yanmakta olan ormanlarımızı, dilsiz hayvanları koru ve kurtar. Âmin.
Sağlık ve sıhhatiniz daim olsun…