Küsmek

Anadolu'ya özgü alışkanlıklar vardır. Öyle ki bu alışkanlıklar süreç içinde kronikleşir. Bireyin hayatından bir parça olur.

Anadolu'ya özgü alışkanlıklar vardır. Öyle ki bu alışkanlıklar süreç içinde kronikleşir. Bireyin hayatından bir parça olur.

Bazen kıskanmaktır bu duygu… Bazen de darılıp küsmektir.

İkisinin de içinde sevmek, esirgemek vardır.

Ancak bu duyguları yenemediğiniz zaman hayatınızdan değerli anları yitiririsiniz. Sevdiklerinizle aranıza görünmez duvarlar girer. Uzaklaşırsınız. Ve geçen zaman günün birinde yitirdiklerinizle acımasız bir pişmanlık tokat olup iner suratınıza.

Hatırlarımda ne çok küsmeler vardır. Aylarca, yıllarca birbirine sırt çevirmiş insanlar bilmeden kendi aileleri, yuvaları içindeki canlarını da bu ilkel duygulara hapsederler. Bir habis hastalık gibi bulaşır üzerlerine, silkeleyip atamaz olurlar.

Benim doğduğum ellerde ne çok yaşanır. Küslükler inatçı ve boş bir gururun girdabına çekip durur insanları. Fark ettiklerinde ise kayıp zamanın yarattığı boşluk vicdanların üzerinden bir silindir gibi geçer.

"Niye mırığını sallamışsın?"

"Suratın yere düşmüş neden?"

"Kararıp kalmışsın, gemilerin mi battı, sürülerini kurt mu kaptı?"

"Vay balam men ne ettim de küstün?" Soruları ağacı yiyen bir böceğe dönüşüp döner durur yüreklerin ve belleklerin içinde.

Hâlbuki ne güzel yöntemdir eleştirmek, özeleştiri yapmak, özür dilemek, sarılıp gönül almak.

Ne akılcı bir yaklaşımdır oturup yüzleşmek, sıyrılmak ilkel gururlardan. Hoşgörülü olmak, affetmek, sevecen tavırlarla buzdan soğuklukları eritip yok etmek.

İnançlarımız, törelerimiz içinde kin, nefret, kıskançlık, küslük kabul edilmezdir. Türkülerimizde, şiirlerimizde sevgi her şeyin öz suyudur. Bu yüzdendir Yunus Emre'yi, Mevlana'yı, Hacı Bektaşi Veli'yi, Âşık Veysel'i, Neşet Ertaş'ı gönüllerin sultanı yapan.

Bakmadan Geçme