MANADAKİ YOKSULLUK
Şehriban Berk yazdı...
Yoksulluğu hep herhangi bir maddenin yokluğuyla yorumladık. Varlığa madde dedik, maddenin olmadığı her boşluğa yokluğu, yoksulluğu yerleştirdik.
Oysa ki insanoğlunun toplumsal yaşantıya büründüğünden beri oluşan hiyerarşik yapının temelini de yine madde oluşturuyor. Ve bundan dolayıdır ki çağlar boyunca hiyerarşiyi ortadan kaldırmak, proletarya kesim dediğimiz topluluğu bir türlü soylular katına çıkaramadık. Uğraşlarda her daim devam etti. En azından durumu olduğu gibi sürdürmek için çabalar kadar başarılı olmasa da…
Proletaryal kesim maddenin boşluğunun farkında olup ve boşluğu doldurmak için vargücüyle ekmek kavgası dediğimiz mücadelenin içine girdiler. Bunun için çok cüzi bir madde karşılığında zamanlarının hepsini verdiler.
İşte tamda bu noktada atladığımız buydu. Yoksulluğa yüklediğimiz anlam bile farklıydı. Bahsettiğimiz anlam içerisinde anlamsızlıkla dopduluydu. Çünkü asıl bizi derinden etkileyen, toplumu belli kesimlerle kabul edip bölümlere ayıran madde değil manaydı. Mananın olmayışıydı…
Anlamın varlığı bütün kademeleri bir varsaymakla kalmıyor bütün hiyerarşik yapıyı ortadan kaldırıyordu. Ortadan kaldırmak çok ütopik gelebilir ama olması gerekenden o kadar çok uzaklaşmışız ki ve olanı olduğu gibi içimize sindirerek o kadar çok kabul etmişiz ki olması gereken bize imkansızmış gibi gelebilir. Geliyorda…
Yoklukta ki maddenin yoksulluğu, varlıktaki mananın eksikliğinin yanında bir hiç kalabiliyordu. Toplumun her kademesinde ( Hala kademeden bahsedebiliyorum.) mananın varlığı hiç hissedilmemiş ise tabi yokluğunun da farkına varılması mümkün değil. Çünkü yok etmek için bile önce bir yokluğun varlığını kabul etmek gerekir. Maalesef ki daha yoksulluktaki yokluğu maddeden manaya çıkaramadık. Bunun üzerine kalkıp gerçek bir anlam arayışına girebilelim. Asıl ütopik olanda bu sanırım bizim görmeyişlerimiz. Anlamayışlarımız… Biz yokluğun değil varlığın fakiriyiz…