Mavi Şehrin Kalemleri
Mavi Şehrin Kalemleri
SESSİZ
AYŞE ÇETİNTAŞ
Her şeyden önce bir annesin sen
sil gözyaşlarını görmesin bebelerin, anne olmanın bedeli var.Bağıra çağıra ağla,yinede sesin hep içine aksın,
Harput'a çık mesela bir akşam üstü,var gücünle haykır dağlara!(Niye haykırasın?) sesin inmesin şehre kal orada biraz,gün batsın ıslak gözlerinde,elini sol yanına koy öylece bekle!
Aç ellerini semaya yalvar Rabb'ine!(Ne diye)
Biraz sonra usul usul ineceksin şehrin yollarından ve yıldızlar görünecek,ay doğacak uzak ufuklardan, ışıkları yanacak evlerin,sevdiklerin kim bilir hangi adreste
Onlarda seni düşünecek mi bu gece? oysa mevsim sonbahar
gönlünün sultanı olan mevsim
(yağmur yağıyor ay ve yıldızlar var)
Fakat şehir seni bekliyor, artık gitmelisin,kalbini yerinden çıkarıp cebine koyma vakti.
Sil gözyaşlarını anne ol yeniden
radyoda yine o şarkı çalsın!(öyle bir yavrununun derdi var bende) kendine çeki düzen ver toparlan silkelen ve göz yaşlarını hikayene çevir
Masalını unutmuş görün!
Biraz sonra kapı çalacak olanlara tanıdık cümleler kurmalısın yüzün ezberlemiş gülücüklerin olacak“Gününüz nasıl geçti" diye sor gözlerinin içine bakmadan
Yüreğindekileri unut işten, yağmurdan,yollardan bahset içinde çığlıklar duyulmasın, şimdi güçlü görünme zamanı.
en derine gömülsün görünmez olsun güçsüz yanların, yangınların.
Seni yanlız koyanlar yine de duyacaktır o çığlıkları bırakıp gidenlere inat sonsuza kadar sus!
Ve sessiz ol anasın sen
LEYLA OLMUŞ
MERAL BAYAT
Sen varlığınla canıma can katandın
İliklerimde dolaşan o kandın
Sen bendeki ölü hücreleri yeniden uyandırandın
Sen sevgili sen var ya hayatıma anlam katandın
Sen bendeki değerini yar bir türlü görmedin
Benim için dünyada ki bütün güzelliklere bedeldin
Hayata soğumuş buz gibi kalbime yeniden can verendin
Azrail'e kafa tuttuğum tek nedendin
Hayatımın ikinci baharına doğan güneş gibiydin
Sen sevgili sen!sana olan sevgimi bir türlü anlamadın
Şimdi mi? Beni yaşayan ölüden farksız ettin
Sevgili sen gittin ben ben bittim
Azrail'le olan savaşımda bile,sen gittin diye vazgeçtim.
Şimdi mi kendimi rüzgarın akışına bıraktım
Kuruyan yapraktan sanki farksızım
Ah sevgili ah ne vardı sanki gidecek
Viran ettiğin gönlüm
Biliyonmu? Yine de razı gelmedi
Sana yaşattığını yaşa diyemedim
Ben de seni en güzele emanet ettim
Daha sonra senle olan hayalim aklıma geldi
Bu dünyada kavuşmasakda
Bir umut cennette kavuşmaktı da
Biliyormusun sevgili sen gidince
Ben cennetimden bile vazgeçtim
Artık hiç bir anlamı yok sevgili
Yaşattığın ayrılık acısından sonra
Ben bu dünyada ki ve ahirette ki
Bütün haklarımdan feragat ettim
Gözün aydın sevgili
Benim gibi mülaimi bile aşk için leyla ettin
Gel gör sevgili gel gör halimi
Aşktan leyla olmuş o yarini.
SABRIMA ÇOK DOKUNMAYIN
MEHMET ÇELİK ERSES
İnsanlıkta hiç mi nasip,
Almadınız ey zalimler.
Kula zulüm namünasip
Anlatınız ey alimler.
Sabrıma çok dokunmayın
Durup, durup yoklamayın
Yüce bir sabır var bende
Son noktaya taşırmayın !!!
Doğruluk yok adalet yok
Sağım solum set örükler
Elden ise ihanet yok
Ateşimi dost körükler.
Sabrıma çok dokunmayın
Durup, durup yoklamayın
Yüce bir sabır var bende
Son noktaya taşırmayın !!!
YETER
SADIK ALTINKAYNAK
Hiç kimsem olmasa Hay bana yeter
Rabbimin verdiği pay bana yeter
Neyleyim küheylanı tay bana yeter
Namerdin küheylan atından bana ne...
Tükense gücüm Kadir bana yeter
Her kes unutsa Hâbir bana yeter
İmanla girsem kabir bana yeter
Namerdin saltanatından bana ne...
Darda kalsam Ol Muin bana yeter
Münkir dost olmaz mümin bana yeter
Dostun duası amin bana yeter
Namerdin bedduasından bana ne...
Sevenim yoksa sevmek bana yeter
Sevgi dolu bir yürek bana yeter
Bir dost baksa gülerek bana yeter
Namerdin iltifatından bana ne
NEREDE O ESKİ SEVDALAR
NURAN TAYDAŞ
Gariptir insanoğlu...
Doymak bilmeyen bir nefsi vardır. Ulaşamadığı her şeyin delisi, ulaştığının ise nankörü olur.
Tabi ki genelleme yapmak her ne kadar doğru olmasa da az ya da çok durum böyledir.
Tıpkı bir çocuğun hevesi gibi gelip geçici hevesleri vardır. Çocuklar nasıl ki yeni bir oyuncak alındığında bir süre onunla oynar eğlenir daha sonra yeni bir oyuncağı olduğunda eskisini bir köşeye fırlatıp atarsa, bazı insanlar da istediklerine ulaşıncaya kadar bu hissi yaşarlar.
Mutluluğu manada değil, nesnelerde ararlar.
Ruhun derinliklerini görmeyen gözler, şekle ve şemale bakarlar. Oysa ki insanlar kıyafetleriyle karşılanır, fikirleriyle uğurlanırlar...
Göz boyama taktikleri, şekle önem veren insanlarda çok etkilidir ancak ruhun derinliğine inen insanlar için bu taktiklerin hiçbiri işe yaramaz. O kişilerin şekline değil, fikrine önem verir.
Birçok kişi bana eski kafalısın diye takılırlar.
Oysa ben eski kafalı değil, geçmiş zamanda yaşayan nahif insanların şahsiyetlerini severim.
Sevmeleri bile başkadır o insanların...
Soldurup, kırarım diye dokunmaya bile hicap duyan zarif beyefendiler; bir bakışla bile yüzü kızaran haya duygusuna sahip hanımefendiler...
Oysa şimdi gelinen noktaya bakın.
Aşk denilen duygunun tarumar olduğu bir zamanın döngüsünde yaşıyoruz.
Oysa aşk, tene dokunmadan yüreğe dokunabilmektir.
Varlığını hissedebilmektir.
Gülü dikeniyle sevebilmek, dikeni batsa bile o sevginin verdiği duyguyla acısını bile duymamaktır.
Böyle bir yüreğe sahip olamadıktan sonra gül bahçesinin tamamını hediye etmişsin ne çare ..
Osmanlı zamanında verilen hediyelerin bile bir anlamı vardı.
ÇOKTAN SİLDİM ADINI
MÜCELLA PAKDEMİR
Hiç ölçü kalmamıştı aşkının kıvamında.
Sıfır liradan açtım çöplükte mezadını.
Dış kapının zilinde, adımın devamında,
Sadece tire kaldı; çoktan sildim adını.
Tadı tuzu şahane, hamdolsun, aşım vardı.
Varında gözüm yoktu, kaygısız başım vardı.
Sevgi dilencisiydim; hepsi de o kadardı.
Yamyam gibi tükettin sevdanın miadını.
Koklanmamış gülleri gönlün ararken iyi,
Bin kez tövbeden dönen palavracı güveyi.
Memnun etmek imkânsız sen gibi küçük beyi.
Azline mühür vurdum; al da git azadını.
Sadra şifa değilsin, anca bir dozluk hapsın.
Dilerim cenahında kıyamet erken kopsun.
Baldan bala konarken petek suçüstü yapsın.
Pikedeyken inşallah, kırsınlar kanadını.
Attığın kazıkları bir güzel paketledim,
İçine arşa değen yalanını ekledim,
Bu aşkın vebalini artık sana yükledim,
Koluna takman için bohçaladım yâdını.
Hatalarını saysam, kabrime kadar uzar.
Asılacak adamsın; bu bir nokta-i nazar.
Aklım itiraz eder, kalbim ise intizar.
Kırk gönül fethetsen de bulama muradını.
MÜPTELA
TUBA DEVRİM
Baktım ki olmuyor kahrolan benim
Verdim veriştirdim şansa kadere
İçimde bitmiyor büyüyor kinim
Sordum yetmedi mi şansa kadere
Ödül mü ceza mı neden bu zulüm
Unutmadım ama savrulan külüm
Müptela ettiğin amansız kulum
Yordum usanmadan şansa kadere
Kalbim avucunda emanet kordu
Anladım dönmezsin saatler durdu
İçimi kemiren kendimin kurdu
Derdim arttı yine şansa kadere
İstemem yarama merhem olmasın
Yıkılan dünyamda dirhem kalmasın
Yazılan yazgımda bir yer bulmasın
Gördüm sana rağmen şansa kadere
Sen ettin beni de yanmaktan beter
Açtığın boşluğa dokunma yeter
Belki hesabımda cezamda biter
Yardım etsin Rabbim şansa kadere
Kanlı kabuslarla haykırıp uyan
Zalim kapılara yalvarıp dayan
Ağlarken olmasın sesini duyan
Dürdüm defterini şansa kadere