Mavi Şehrin Kalemleri
Mavi Şehrin Kalemleri
BENİM
EROL AVCI
İkrar etme dilim sakın
Suskun yüreğim lal benim
Aşk urbası giyin takın
Suskun yüreğim lal benim
.
Titre sede bu bedenim
Yaşam için aşk nedenim
Emir senden var edenim
Suskun yüreğim dil benim
.
Ahvalim bir aşk yüzünden
Seven döner mi sözünden
Bıkmaz yarden yar nazında
Suskun yüreğim hal benim
.
Ömür yolu bil ki kısa
Yazılanı etme tasa
Musa ya kaldı mı asa
Suskun yüreğim yol benim
.
Erol dök yare içini
Sakla bir tutam saçını
Değiştir görüş açını
Suskun yüreğim Kul benim
KADER DŪMENİNE BIR ROTA DŪŞTŪ
LEVENT KAYAHAN
İlham geldi birden ve can havliyle,
Kalemden kağıda bir mısra dūştü
Helâlleşti bağlamanın teliyle,
Tūrkūden ağıda bir koşma dūştū
Bir kumardı belki,yolu dağlıktı
Yarın belirsizdi ,dūn karanlıktı
Hiç katlanılmazdı ,zor ayrılıktı
Sıladan gurbete bir veda dūştū
Şartlar amansızdı,durum bir şoktu
Eşkiya var idi, tehlike çoktu
Bu hazin gidişin dönūşū yoktu
Adalet eline bir dava dūştū
Bir roman başladı, mutlu son bitmez
Sabır faydasızdı,.diş sıkmak yetmez
Yiğitlik,delikanlılık kâr etmez
Kader dūmenine bir rota dūştū
KARACADAĞA AĞIT
NUSRET YILMAZ
Karacadağ zirvede sanki bana el salar
Eteğinde kefensiz nice yiğitler yatar!...
Amed Sahabe şehri birkaç mil ötesinde
Surun içinde beş yüz kırk tane aslan yatar.
Berisinde Siverek, berber kalesi mahzun
Bir zamanlar bağ şehri, şimdi betona medfun.
Viranşehir havzası, kardeşi ceylanpınar
Batısında Harran der, ver elini der ceyhun...
Şu kadim topraklarda, bir zaman huzur vardı
Suni sınırlar yoktu, yalnız uhuvvet vardı.
Bosnadan istanbula, Bağdattan Medineye
Karakıtaya kadar, ümmetin namı vardı.
Ne olduysa bir zaman, parçalandı uhuvvet
Ecnebi at koşturdu, her yer doldu habaset.
Elli iki parçaya ayrıldı koca çınar
El çekti gitti bizden, kutsi devr-i saadet.
Ağla ey karacadağ, yalnızlığıma ağla
Öyle ağıtlar yak ki, başına karalar bağla.
Şimdi ne zirven mutlu ne de dostun toroslar
Dicle Fırat matemli, ey Nil bari sen çağla?
Şarktan ta garba kadar, geçer idi sözümüz
Nur dağından beslenir, vahiy idi özümüz.
Sünnet pusulamızdı, Furkan da yüz akımız
Düşün ey merhum ümmet neden sönmez közümüz?
Mi-zari zar zar eder, feryad-u figan eder
Mazisine özlemle, hazıra sitem eder.
Ye's'in bizde yeri yok, haydi silkinme vakti
Karacadağ ölmedi dostlara selâm eder.
Mizari!
SEN YOKTUN
FATMA GÜRSOY
Sen yoktun,
Ben herkesten, her şeyden biraz sen yonttum.
Hatıralarım prangalı,
Suretin sisli puslu her köşe taşında asılı
Dönsem sen, dursam sen
Şu çıkmaz sokağı bir bilsen,
Bir de sen anlayabilsen!
Sen yoktun,
Buz kesti yalnız sana tutsak düşlerim.
Bizsiz mehtaba direndi gözlerim.
Taşkındı, dindi bilenmiş sözlerim.
Yakamozlar kıpırtısız, kelimeler abartısız,
Şu dünya ne tatsız dolaşınca içinde sevdasız
Sen yoktun,
Feri sönmüş, rengi solmuş umutlar soldaşım,
Hüzne nazır sevinçler yoldaşım oldu.
Kendimden eksilterek artırdım seni
Ve sen tamam olduğunda
Ben veda ettim varlığıma,
Sen oldum, kendimi unuttum.
Sen yoksun,
Münzevi halim, karabatak hislerim.
Mısra mısra bir sır şimdi mahlaslı adanışlarım,
Gecelerde kayboldu mevzideki çırpınışlarım.
Apayrı bölünüşlerle tadıyorum sensizliği,
Künyemde hüznün zifiri izi.
Biler yüreğimi yokluğun,
Aklımda sen olunca güneşim, ayım tutulur,
Zamanın çarkları hicrana vurur.
Sen yoksun,
Nereye baksam senden bir parça.
Masum bir çocuk gülümsemesinde sen,
Yağmurlu bir günün dingin sabahında sen.
Baktığım yüzler,
Gökte süzülen renkler sen.
Ben gittiğini zannettim,
Sen binlerce suretinle geri geldin.
HASRET ZEHİRDEN ACI
NURAY ÖNGEÇ
Gel gitme sevdiğim gurbet ellere
Dost bulmak kolay mı herkes yabancı
Sakın sokma başın türlü dertlere
Yaban elde hasret zehirden acı
Kimler sana canım gülüm diyecek
Kimler gül yüzünü öpüp sevecek
Kimler sana bakıp bir oh çekecek
Yaban elde hasret zehirden acı
Bana bir bakışın gülüşün yeter
Gözüm yok sarayda sevişin yeter
Her akşam koşarak gelişin yeter
Yaban elde hasret zehirden acı
Gidip de ellere ağlatma beni
Boynu bükük yetim bırakma beni
Hüzünlere dalmış dağlatma beni
Yaban elde hasret zehirden acı
Ömrümüz seninle birlikte geçsin
Günümüz gecemiz mutluluk versin
Sevdamız ayrılık nedir bilmesin
Gel gitme sen yarim gurbet ellere
Yaban elde hasret zehirden acı
BAĞLAMAMDA İKİ TEL VAR...
ALİ BALYEMEZ
ANAM...(bir anneye ağıt)
Biliyormusun...canım anam..Bağlamamda iki tel var,
Biri,Hep seni arar,hep sen diye ağlar,
ömrünü dargınlıklarıma adamış anam,
Benimle gülmüş,ağlamış anam...
Can anam,garip anam,Ömrü dert içinde tükenmiş anam,
Bir görebilsen içimi,yokluğunda ne haldeyim,
Yıllarını saçımın tellerine harcamış,anam,
Ruhumun huzur dalgası,Gözlerimin tek aşinası,
Suyum sen,Ekmeğim sen,Bana mutluluğun adresini ver desen
Ellerinden öperim,cennet nerde desen,
huzur bulduğum gözlerini, gösteririm,
Çivisi çıkmış bu dünyanın,en kıymetli, varlığının,
Sen olduğunu haykıra haykıra söylerim,vandalların,
Sağır kulağına,kör vicdanına,
Anam...bağrı yanık canım anam...
Bağlamamda iki tel var,biri....
Sen diye ağlar...hep sana yanar,ya bu zılgıtlar,
Bu ağıtlar.Çekilir bir köşeye,duyulmaz, ses tünelleri kapanmış,
Haykırışlarımın,bir feryat kopar ki...uyanır bütün giryanlar..
Titrer bütün kimsesi olmayan garibanlar,
Deli deli gelen, sarhoş naralar,Tesellisi olmayan tekil yaşanmışlıklar...Acı ağıtlar,Mızrap acı acı vurdukça,
Yaralarım şaha kalkar,
Artık,Ne kadehler,avutur derin hicranlarımı,
Ne teselliler merhem olur,ızdırabıma,
Dünyayı yerle bir edesim gelir,sensiziğin dayanılmaz,
Sızılarına, biçare kaldığı için,içim dolar taşar,
Har olur,kor gibi dağlar,kavurur,yakar,
Bütün ırmakları sineme döküp dağıtasım gelir,
Yanardağ ağzı gibi,Patlayıp ,yakıp yıkasım gelir,
Delirmiş küheylan olup,Dörtnala uçarken,Alçakların,
Korkak ve kalleş yüreklerine,
Mahzunları masumları garipleri terkime atıp....
Bütün haydutların,bütün zalimlerin nefesini kesesim gelir...
Dertlenirim...üzülürüm....gözlerim buğulanır..
Bembeyaz bir martı konar,omuzlarıma, dalgalara duyduğu,
İmkansız aşkı fısıldar,Martı ağlar,Telim ağlar ben ağlarım...
Görünmez kuşlar alır martıyı, siyaha boyar,
Ve bana son kez senin gibi derinden bakar,
Yoksulluğun çaresizliğin,yüreğini değirmen taşında nasü ,
Ezip,un ufak ettiğini hatırlatır,
Dayanamam,gözlerime dayanır seller,tsunamiler,dev dalgalar,
Bende bakarım martıya,senin gözlerine baktığım gibi,
Alır beni cankurtaranlar...düşer başımın üstüne,
zamansız solmuş yapraklar...Yaprak ağlar,martı ağlar,tel ağlar,
Gözlerim kapanmaz sabaha kadar,
Alırlar martıyı görünmez kuşlar,içimi yine bir,
Hüzün dalgası vurur,martı gibi düşerim,düşlerine,
Elleri kırık,kalbi buruk,kanadı kopuk,
Hayallerimin tepetaklak yuvarlanan eyvahlarından,
İçimde tortusu gizlenmiş,yoksulluğumun acı yüklü sırları,
Vurur acı gerçekleri şamar gibi yüzüme,
Bağrımdan seller kopar, tıka basa dolar gözlerim,
Beni gören yolcular denizden gelen rüzgardan sanar,
Kuşlar uçar,..gözlerinin masmavi sonsuzluklarında...
Kanadı kopana kadar...
Uçar..yüreğimden,dönülmez ufuklara doğru,
Durmadan, düşene kadar,bir pus,bir sis,bir his,
Karmakarışık olurum,denizin feryadı bile bastıramaz,
Duyarım hıçkırığını....Anam ağlar,ben ağlarım,
Telim ağlar,...
Bilirim...
Bu gidiş gidiş değil garip anam,geri dönüşü yok,
sensizlik meğer ne zormuş,bir silüet gibi düşer vapurun,
Camlarına,Elimden tutup ofisten ucuz pirinç almak için,
Yürüyerek,Alsancağa,gittiğimiz gunler,
ilmik ilmik geriye sarılan bir makara gibi,
Bana farkettirmeden,gözlerini sildiğin ,
buruşuk beyaz manton gelir aklıma,fukaralığın en acı belgesi,
Yıllarca giydiğin,Seninle aç kalmaya değil,ölmeye razıyken ben,
Nasıl dayanırım bu sensizliğe, nasıl,sızlarken gönül tellerim,
Karşıyaka vapurunda,çayım ağlar,rüzğar ağlar, ben ağlarım...
Yalnızlığım el sallar,
Bilirim,canım anam....bilirim...
Ben ne zaman ağlasam,Senin,.gül yüzünde üç gül açar,
Acı acı gülümsersin, saçlarımı ellerinin arasına aldığında
Ğögüs kafesin boşalır...bütün kiracılar gider,
Sağanak bir yağmur başlar..bilirim anam bilirim...
Ne zaman canım yansa...gözlerin dolar...
Sinende üç gül solar..Ben ahhh dedilçe, anam,
Bilirim cennette senin yüreğin kanar,
Çaresiz kalır gök kubbe gibi gürlersin,
Yüreğimde bir volkan patlar..Alev topu gibi düşerim,
Sol yanına...İşte o zaman taş taş üstünde,
Baş baş üstünde, bırakmam..
Nekadar masum varsa o kadar zalime o kadar vandala,
Dar ederim dünyayı,Bilirim,canım anam blirim...
Ben efkarlansam,senin gözlerin dolar,
Köy kokulu ellerin yüzümde hüzün arar,
parmakların hislenir..telim ağlar, ben ağlarım, ellerin ağlar,
Yalnızlığım el sallar....
Bağlamam da iki tel var,
Biri bana,biri yar'a.
Bağlamam sa sana ağlar.....