Mavi Şehrin Kalemleri
Mavi Şehrin Kalemleri
BAHAR SERENADI
ZELAL KIRAN
ümitlerin en güzeli seni beklemek
baharın kokusu dökülürken dünyaya
baş başa kalmak bir suyun kenarında
gökyüzü, ufuk ve denizin mavisi şahitken
bahar damıtır umudu çiçeğin yaprağında
gelinlik giyerken dağların eteği, rengarenk
ve ceylanların sevinci bir çocuk gibi şen
ah ne deyim, özlemin hepsinden güzel
kuşlar kanat çırpmış, giderler sonsuza
yeni gün, yeni mevsim, bahar tadı hayat
sensizliği giymiş ayakkabılar yollara düşer
gülüşün bulut olup yağmurlar yağdırır.
ALDANMA
NURAY ÜSTÜNDAĞ
Öyle durgun bakışlarıma aldanma benim
İçimde gök yarılmışçasına bir yağmur yağıyor
Yaz ortasında grinin en koyu tonu gökyüzü
Bir kadın durmuş caddenin orta yerinde
Az önce fön çektirdiği saçlarından düşen
Yağmur damlalarını sayıyor
Ne arabaların çarpma ihtimali
Ne de kim ne der kaygısı
Gözleri buğulu
İçinde patlayan küfürler yeryüzünü sarsıyor
Öyle gülümseyen yüzüme aldanma benim
Bir çocuk
Yoldan geçen kamyonun tekerlerine sıkışıp kalan topunu izliyor
Sessiz çığlıklarını duymamak için elleri kulaklarında
Onun için ağlıyor
Kimse görmese de
Bir anıt gibi
Bedeni çakılmış olduğu yere
Onunla gidiyor içi
Oyunu yarım
Kendi çaresizlik içinde
Öyle aldanma hemen dik duruşuma
Bir genç kızın babasını geçiriyorlar önünden
Bembeyaz bir çarşaf içinde
Üzerinden çekip almak istiyor bakışları
Yer sarsılıyor duvarlar çöküyor hayallerinin üzerine
Kalbinin ürkekliği ve titrek elleri
Dizlerinin güçsüzlüğüyle tanışıyor
Elleri dokunurken babasının soğuk ellerine
O an anlıyor düştüğünde uzanacak eli yitirdiğini
Düşerse kendi kalması gerektiğini
EL GİBİ
GÜLDEREN AKLIFAZLA
O kadar zordu ki bir ömür sana
Aşk ile yanarken arkadaş olmak
Hep şifa dileyip gönül yarana
El gibi uzaktan seyirci kalmak
En kötü gününde sarmak isteyip
Gözünün yaşıyla sende boğulmak
Mutluluk dilerken içini çekip
El gibi uzaktan seyirci kalmak
Gülüşü dünyama güneş doğana
Varlığı teselli canda durana
Bir ömür sadece dostum olana
El gibi uzaktan seyirci kalmak
Seni sensiz yaşar ölürüm birgün
Bilmezsin aşk bende ömürlük sürgün
Bana ceza kesip verdiğin hüküm
El gibi uzaktan seyirci kalmak
NASILSIN
LEYLA KÖROĞLU
Nasıl mıyım?
Bende bilmiyorum nasıl olduğumu.
Bir gün hasadı unutulmuş ekin tarlası gibi
Bir gün nadasa bırakılmış toprak.
Bazı bazı nazar boncuğu gibi
Kıymetli hissediyorum kendimi.
Huzur, dinginlik ve akışa usulca teslimiyet misali
İnançla alınıp, bir yerlere tutturulan.
Bazı ipi kopup dağılan...
Nasıl mıyım?
İnan ki bende bilmiyorum nasıl olduğumu.
Bazen tencere tıkırdasa oynayasım geliyor
Bazen bir şarkının kublesinde yok oluyor ruhum.
Bir bakıyorum, neşe ile kırılan tabakların ortasında sirtaki yapıyor
Bir bakıyorum, kalaycının elinde hoyratça ovalanan tencereyim.
Nasıl mıyım?
Sana sorsam ordan nasıl gördüğünü
Anlatsan masal gibi, şiir okur gibi
Ya da sussan , kafam ses götürmediği vakit.
Gelsen mesela şimdi.
Hava güzel salıncağa bineriz belki
Ya da dur !
Sormayı unuttum bu arada
Sen Nasılsın?
YOL VE GÜL
TAMER ŞARKAYA
Uzun bir yol günüydü
Ve sen beni çok çok
Güzel güzel öperdin
Soğuk bir yol günüydü
Sen beni sıcak sıcak
Uzun uzun öperdin
Her yöne giden bir yola çıkardım
Sen beni kelebek gibi
Yine boynumdan öperdin
Yolun en zor yerinde gelirdin
Beni öperdin yine gül gül
Güzel ve çok
Yeni bir yola çıkardım
Sen beni öyle bir öperdin
Öyle bir öperdin ki
Dirençle, umutla
HASRET GAM DOLUYUM
BÜLENT BAYSAL
Şikayet değil bu sadece nazım
Yine depreşti sol yanımda sızım
Gamzadeyim, geçti gamın da yazım
Ahu zara düştüm, sensiz yerdeyim
Kaybettim yönümü, nerden bileyim
Özlemin düştü ki harap bağlara
Kak gidek desem, kar yağmış dağlara
Meftaya döndüm, söz geçmez sağlara
Bilinmez bir evren, sensiz yerdeyim
Gönüle sen yazdım, nasıl sileyim
Yaban elde durdun, güne delirdim
Binlerce kez öldüm, öldüm dirildim
Yarım kaldım, hayaline sarıldım
Her günüm kış boran, dünya nerdeyim
Yarından bir haber, verde güleyim
İsyanımı yazsam, saza söylesem
Çileyi bülbüle, güle söylesem
Derdi son bir defa, dile söylesem
Hasret gam doluyum, sensiz yerdeyim
Elbet buda bir can, şimdi nedeyim.