Mavi Şehrin Kalemleri

Mavi Şehrin Kalemleri

TAKİP ET

GÖĞÜMDE KUŞLAR UÇSUN

BEHÇET GÜLENAY

Eğilip alsam kendimi yerden, mülteci

Çocukların vurmadığı bir kıyı olsam

Bir dünya kursam çocuk gülüşlerinden

Tohum olup düşsem toprağa

İçimdeki ormandan kuş sesleri havalansa

Mavi göklere kanat vurarak

Gökyüzünden biçilmiş bir uçurtma olsam

Yoksul bir çocuğun saldığı

İpi bulutlara takılan

Sonra bir salıncak olup

İki yıldız arası göğe asılı kalsam

Çocuklar dileğince çocukluğunu yaşasa

Beton dökmeyin hayallerime

Kaldırım yapacaksanız beni

Üzerimde çocuklar koşuşsun

Göğümde kuşlar

EY YAR

YÜKSEL GAZİOĞLU

Ey Yâr..

Bırakacak mısın beni Öylece ulu orta, Melankoli aklımla. Hani kırklara yedilere ettiğim dualar, Tutmayacak mı beni Yardan yara atarken, Beynimdekiler...

Hangi perdeyi aralasam yaban.

Bu neyin şavkıdır

gözümü alan.

Bir yol ki uçsuz bucaksız,

Kılıçtan keskin,

dilik dilik. Topuklarımdan sızan kan.

Ey Yâr!

Yedi yetmiş besmeleli

Yediverenler serptim.

İçime.

En olunmaz yerden vurdu,

Kan kırmızısı.

Korkma !

ben varım sözüne, Daha kaç gün var Kaç kere tökezletir

yollar

Kaçıncı uzattığımda tutacaksın elimi.

Kaç kırbaçta kaldıracaksın ayağa. Halen tükenmemiş umutlarım var, Bilesin...

GEL GAYRI

ALİ ANAR

Hasretinle, bunca yıldır yanarım

Sevdam ile, yanacaksan, gel gayrı

Hiç unutmam, her an seni anarım

Sende beni anacaksan gel gayrı

Ben çekerim her derdini sal bana

Seninleyken, zehir yesem bal bana

Kemanı al, hep hicazdan çal bana

Aşk dalıma konacaksan gel gayrı

Her zor günü, paylaşalım seninle

Can dostum ol, kaynaşalım seninle

Meşk ederken, oynaşalım seninle

Sende aşkı sunacaksan gel gayrı

YORULDUM

ZELAL KIRAN

kalbimi öpen seher serinliği

güneşe sevdalıydı bu gün de

balkonda kırmızı biber kurusu

geçmiş günleri özler ihtiyardı

hayaller gerçeğe birer sayfa

acemi cambaz şapkası düşerdi

unuturdu saatin nasıl geçtiğini

kayada şakırdayan keklikler

bakışına dâra çıkardı sevenler

ey yâr, ceylan bakışlı güzel

parmağını uzatma artık

elem kuytularına masallar

ince kederli, türküleriyle

gecenin ahıdır saçları kapkara

adınla devrimler başlatan

yüzümü etinden sıyırdım,

yoruldum ayıpları taşımaktan

kirpiğini gözüme değdirdin ya

taşlar bile yeşillendi yâr.

DİPSİZ KUYU

ERCAN SAĞLAM

İçme hiçbir zaman kaçak tütünü

Havalar iyice serin olmazsa

Mangalda çevirme kuzu etini

Masada çay kahve yerin olmazsa

İster doğru söyle istersen yanıl

İster bir ülkede padişah sanıl

Bana bile razı olmuyor gönül

Seni hiç tınlamaz yerin olmazsa

Özünü aldıysan hayat suyunun

Taş atma içine dipsiz kuyunun

Önünde eğilme köpek soyunun

Gece yola çıkma farın olmazsa

Sürmediğin tarla senin değildir

Herkesin namusu konun değildir

Şimdinin geçmişi dünün değildir

Bugünün tadı yok yarın olmazsa

Çalınınca sazlar ahali coşar

Kadını erkeği düğüne koşar

Misafir kavurma derdine düşer

Tokmağı davula vurun olmazsa

Eksiği tamamla yarımı tümlet

Çizgiye aşanı çekinme gümlet

Çınarın dibinde beş çayı demlet

Irmağa giriver derin olmazsa

Konuşur söylersin elalem dinler

Sen badem istersin o ceviz anlar

Miksersiz karışır huzurlu günler

Esamen okunmaz borun olmazsa

Çalışır çabalar başa dönersin

Toprağa tükürür taşa dönersin

Dönersen yalnızca köşe dönersin

Alnında akacak terin olmazsa

GELME

GÜLŞEN YILDIRIM KARAHANLI

Beklentim kalmadı sevdadan yana

Zaman geçti vakit doldu gelme yar

Kar etmedi sözüm bir kere sana

Zaman geçti vakit doldu gelme yar

Kanasın dinmesin yürek yaresi

Sendeyse de verme derdim çaresi

Artık umudun da bitti süresi

Zaman geçti vakit doldu gelme yar

Artık silemezsin gönül pasını

Çekmek zormuş çekilmeyen yasını

Elinle kapattın aşk sayfasını

Zaman geçti vakit doldu gelme yar

Hergün düşlerimde gezdiğin yeter

Yürek yaralayıp ezdiğin yeter

Ömrümden çaldığın üzdüğün yeter

Zaman geçti vakit doldu gelme yar

Artık değişmiyor bu bendeki hal

Karşılıksız sevmek belki de vebal

Boşuna yorulma sağlıcakla kal

Zaman geçti vakit doldu gelme yar

Asıra tekabül yaşadığım ay

Saymakla bitmiyor çektirdiğin vay

Unut Gülşeni'yi artık öldü say

Zaman geçti vakit doldu gelme yar

OZANA SOR

LEVENT KIZILIRMAK

Bir sevdanın avazında

Açan gülü bülbüle sor

Zehmerinin ayazında

Esen yeli garibe sor

Dem'e düşer o sözlerin

Dolar bazen yaş gözlerin

Hangi yürek bu sazların

Çalan teli ozana sor

Kader yazmış yazısını

İçe atar sızısını

Hasret sarar arzusunu

Uzak yolu özleme sor

Hayat günden güne ayrı

Zalimin olmaz ki hayrı

Sefile çare ne gayrı

Çürük dalı tutana sor

Gam dağlamış sinesini

Doldurmadan senesini

Kavurmuş her tanesini

Soğuk külü yanana sor

Levent der ki sözüm sana

İdrak eyle çıkar manâ

Soracaksan bunu bana

Doğru dili kendine sor

USTA

DEMET AKYÜREK

Çaya tek şeker attığım

Günler geliyor aklıma

Çay kaşığının sesi

Kulağımda çınlıyor

.

Artık atmıyorum ya

Ondan mı bilmem

Tadı kalmadı

Hayatın

.

Her yağmur yağışında

Sıcacık bir çay demler

Çay deminde hayallere dalardık

Hiç üşümezdik o günler

.

Şekeri bırakışımızdanmıdır

Şekeri hayatımızdan çıkarışımızdan mıdır

Şeker gibi hayaller

Kuramaz olduk be usta

.

Her yer sonbahar oldu

Dökülüyor hayatın yaprakları

Takvimlerden fal tutamıyoruz artık

Papatya fallarda yalan oldu

.

Fala bakınca olacak diye

Heba ettik tüm yapraklarını

Ondan mı bilmem usta

Ahı tuttu papatyanın bize

Çay iyi demlenmiyor mu

Artık kokusuda eskisi gibi değil

Yoksa hiç bir şeyin tadı yok hayatın

Bu aralar çay gibi

.

Parçalanan hayaller

Giden umutlarla bir olmuş

Avazı çıktığı kadar bağırıyor

Sessizliğime

.

Her yağmur yağışında

Gelen çay deminde

O günleri arıyorum

Çayın o güzel kokusunu

Ben çok özlüyorum be usta

Bakmadan Geçme