Mavi Şehrin Kalemleri

Mavi Şehrin Kalemleri

KENDİNE GEL DEDİM KENDİME

​YAŞAR ADIYAMAN

Nefsimi masivadan çektim.

Döndüm yedi kere eksenimden

Doğruldum yeniden ben

kendine gel dedim kendime

El çektim turabtan tenden

Geçtim yedi kere elekten

Vakit azdı süre istedim felekten

Kendine gel dedim kendime

Dedim masiva benden uzak dur.

Dedi Hak'tan gayri her şey bendedir

Yeter ki sen urbanı giy gidedur

Bil haddini verdiğin ahdinde dur.

Yedi kere yudum ruhu, arındı çamurdan

Kendine gel dedim kendime

Her söylediğim sözdü halimden

Ne ile varılır menzile bilmediğim amelden

Bileceksin dedi irfandan ilimden

Yedi tepeden düştüm ilmin peşine

Hala cahilim ne demeli bilmem cehlime

Kendine gel dedim kendime

Dur durak bilmeyen gönlüm

Kâh seyre dalar ölümü kah gider kabre özüm

Hep masivaya sitemim dinletemem sözüm

Bırak ne olur peşimi bırak üryan ruhumu

Ben diyetimi peşin peşin öderim

Kâbusla başlayıp gecem,

Hüzünle bitmesin gündüzüm

Yedi kere gerekse diyetini de öderim

Yedi beni yedi dilden ağıtı öksüzüm

Usandım seslerden uslandım sandım

Kendine gel dedim kendime

BABANIN FERYADI

ÜMİT KAYAÇELEBİ

Güzel insan Harun Konak kardeşimin aziz anısına ithaftır.

Dal budak salmadan körpe fidanım

Harunum gitti ve fidanım gitti

Daha bitmez benim feryat figanım

Harunum gitti ve civanım gitti.

**

Suyu tutar mı hiç kalbur ve elek

Ne zaman kabul olur bilinmez dilek

Gücüm yetmez sana ey kahpe felek

Harunum gitti ve Evladım gitti.

**

Dertlerim sıra sıra sıralı benim

Bahtım da ne çok karalı benim

Teselli bulmaz gönlüm yaralı benim

Harunum gitti ve Her şeyim gitti.

**

Kim ne zaman ne olacak bilinmez

Ne Tedbir alsan da takdir önlenmez

Giden canın oğul bir daha gelmez

Harunum gitti ve cananım gitti.

**

Ecel soldurdu Yusufun gonca gülünü

Toprağı eledi ve serpti külünü

Yirmi yedi Ekim bir Salı günü

Harunum gitti ve sevdalım gitti.

**

Son buldu ne yazık yaşama hevesi

Bu acı haber üzdü Vanda herkesi

Annesinin çok nazlı bir tanesi

Harunum gitti ve Göz nurum gitti.

**

Felek sillesini çok fena çaldı

Yaralı gönlüm gamla, kedere daldı

Oğul gidince boynum bükülü kaldı

Harunum gitti ve hayatım gitti.

**

Her zaman gülen yüzümdü o benim

Dünyayı gören gözümdü o benim

Tatlı kelamım ve sözümdü o benim

Harunum gitti ve Bir yanım gitti.

**

Bu dayanılmaz bir kahır Allahım

Feryadım arşa varır Allahım

Dayanılmaz bir acı sabır Allahım

Harunum gitti ve yarınım gitti

Harunu evladım kadar severdim. Gitti dayanılmaz bir acı vererek gitti. Allah Yusuf babaya ve anasına sevenlerine sabır versin. Nurlar içinde yatsın.

BEKLE BENİ YAR

ŞÜKRULLAH YAVUZER

Bekle beni bekle yar

Dallarda hüzün kovan

kuşlarımız var

Bu kadar mı sandın her şeyi

Bir fotoğraf karesine

Düşecek gülüşlerimiz var

Aklına gelecek

unutulmuşluğumuz var

Hadi şimdi git gecenin bu suskunluğunda

Daha Beraber uyanacağımız Sabahlarımız var

Bir bilsen Heybemde

daha neler neler var

Bekle beni bekle yar...

ÜŞÜME BU GECE

LOKMAN TEKİN

Yağmur yağıyor…

Nazlı bir bahar akşamı kokuyor yeryüzü.

Bir çocuk yüzü oluyor yaşam çığlığı.

Bir gök çöküyor gecenin sofrasına.

Zamansız ve umarsız…

Yüreğim ve ellerim…

Ellerim evrenin kocaman yüreği.

Önce sayfasına yazılıyorum tarihin.

Sonra ıssız bir soluğa karışıyor düşlerim…

Dağların yüreğini okşuyorum.

Ardına saklanıyorum gülüşlerin…

Dağlar üşümesin diye.

Sonra…Dalga dalga yükselen umut ekiyorum,

Bahar bakışlı çocukların masalına…

Solmadı sevdası çiçeklerin.

Her birinin yaprağına işledim ilkyaz melodilerini.

Kına yaktım bütün çığ kalıntılarına,

Yağmur üşümesin diye…

Yüzyıllardır mavi ezgilerin ateşini öptüm.

Ateş üşümesin diye...

Oysa bir kelebeğin kanatlarıydı yaşamın tazeliği.

Mavinin kocaman yüreği, yüzyılların çocuk yüreği, bağışla beni…

Şimdi yağmur kokuyor gökyüzü.

Ülkemin bütün masallarında çocukların adı geçiyor.

Oysa ben, sonyaz sevdasına güneşin saçlarını ekiyorum.

Benimle kal, ey sabah bakışlı şafak.

Göğe uzan. Bana şarkılarını anlat.

Memleketim koksun bir uçtan bir uca halay zılgıtların.

Bana düşlerini anlat.

Şimdi çok uslu duruyor gökyüzü çocuğu.

Yüzünün rengi nasıldı? Nasıldı saçlarının mavisi?

Yağmur yağıyor…Yağmur zemheri karanlıkta…

Sabahların suratı daha bir tenha.

Ne zaman el sallasa kıvırcık saçlı sonbahar,

Kevok olur bütün şarkıların isimleri.

Sonra Ninsun Ana halay başında durur, ıpıslak düşleriyle.

“Bir sabah” diyordu Meryem.

“Bir sabah en nazlı kalacak toprak”.

Toprağın sıcacık umudu olacak çocuklar…

Sabaha koştum, en derinden kokladım toprağı.

Toprak eylül kokuyor…

Hani ufuğun sınırsız zamanıydı çocukların şarkısı.

Hani gökkuşağı kokusundaydı Berfin bahçesinde menekşe.

Güneş misafiri melezim, şarkım, şiirim,

Hani meleklerin rüyasındaydın ve uyanacaktın.

Şimdi uyumadan ve çocuklar uyanmadan bana düşlerini anlat.

Saçlarınla ört ateşi, üşümesin.

Sen… Sen de üşüme!

7.2'LİK HAYATIM

DAVUT MORTAŞ

Aylardan ekim, mevsim sonbahar.

Dallarından usulca yere düşen yapraklar,

Buna inat bizde düğün mevsimi var,

Sevgiyle birleşen canlar, aşıklar...

Gölden arşa çıkan kızıl alamet,

Sarsıntıyla gelen ani felaket

Figan ediyor ana, çocuk,yaşlı, genç.

Sanki başımıza geldi, beklenen kıyamet.

Yıkıldıkça başımıza, taştan, binalar

Ardı ardına yıkılan yuvalar.

Yavrusu için ağlayan analar.

Enkazı seyreden çaresiz babalar.

Bir yandan akan kanlarım,

Bir yandan ölüme giden canlarım.

Ya Rabbi, çaresizim yanar ağlarım,

Viraneye döndü gönül bağlarım.

Unutulmuşken manşet olduk

Anında cihana duyrulduk

Canlarımızı yitirdik

Can yoldaşlarımızı bulduk.

AŞKIN YOLU

SEYFETTİN AVCI

Sordum, Üstadım aşka nasıl gidilir?

Dedi : Aşka aşkla gidilir, aşka şiirle gidilir, aşka sevda ile gidilir.

Asla kabul edilmez niyazın ve namazın,

Yoksa bedende abdestin,

Ruhunda niyetin.

Öyle eli pis , yüreği necis, fikri cenabet oldu mu gidilmez aşka, bu yolda varılmaz maşuka,

Aşk bu aşk!

Ne sandın sen azizim, ne sandın!

Gönül bu gönül,

Öyle paldır küldür girilmez.

Orda yar var, orda yaren, orada canlar var.

Yoksa can incinir, canan incinir, yaradan incinir.

Dedim:

Şeref buldum, müşerref oldum.

Hayra niyet, aşka teslimiyet.

İlham oldun ama yüreğime,

Rahmet oldun sağanak sağanak, yağdın ruhuma,

Ömrüm, şiirlerle pişsin.

Dirhem dirhem yaşamak için aşkı,

Şimdi anladım üstadım, şimdi anladım.

Her hevesin aşk olmadığını,

Aşkı ancak aşk ile yaşayacağımı,

Üstadım; Gönül dedin ya,

Artık tövbe ettim, yemin ettim tüm aşkların üstüne.

Öyle niyetsiz, öyle şiirsiz, öyle abdestsiz...

Sümme haşa, sümme haşa...

Yoksa can incinir

Canan incinir, yaradan incinir.

KENDİNİ BUL

KEVSER DOSTAGÜLER

Yelken aç bu denize ummanına gir boğul

Tek başına kalınca kendini ortasında bul

Ne demiş büyük üstad “iki el bir baş için”

Durma ağla ey gönül, sorma hiç neden niçin

Unutma ki ar namus layıktır şerefine

Nefsine hakim ol da düşme düşman tefine

Dertler ile kederdir, koca ömür dediğin

Giydiğin urba yırtık, kuru ekmek yediğin

Han, hamam, sarayların hepsi senin olunca

Ne kıymeti olur ki toprak göze dolunca

Özünden kopup gidip en son gaflete daldın

Kördüğüm oldun böyle çözülemeden kaldın

Sen bu işin sonunu genç iken düşünmedin

Gittiğin batıl yoldan hak yola taşınmadın

Taşralı ne beklersin artık vakit daraldı

Bir sevabın yok ise günah sana kâr kaldı?

İŞGAL

ŞÜKRAN KINALI

Ne günlerden geldim,

Ne günlerden geçtim,

Bu güne kadar;

Yılmadan direndim hayata

Bu yaşıma kadar....

Hiç bu kadar yorgun, bitkin,

Çaresiz hissetmemiştim,

Yaşama isteği direncimi

Kırmamıştım......

Her şey

Daha güzel olacak umudu

Yüreğimin bir köşesinde

Saklı dururdu,

Gelecek günlerime

Moral olurdu....

Kim yada kimler işgal etti

Umudumu öyle,

Hissiyatımı derinden

Yaraladı böyle....

Ortalık yangın yerine dönmüş,

Nefes aldırmıyor,

Bu kokuşmuş düzeni artık

Yüreğim kaldırmıyor....

Bakıyorum da etrafıma

Cümle alem

Benim kadar aldırmıyor.

Bakmadan Geçme