Mavi Şehrin Kalemleri

ÇANAKKALE

BÜLENT BAYSAL

Tarihimi bilmiyorsan aç oku

Binlerce destan çıkar karşına

Bre gafil bilmez misin Türkün gücünü

Salya sümük saldırırsın yurduma.

Bilmez misin bende ki ALLAH aşkını

VATAN aşkını BAYRAK aşkını

Topun, tüfeğin, donanman var ama

Süngü ile denize dökerim, senin gibi şaşkını.

Ben anayım, Kara Fatma, Ayşe, Hacer, Havvayım

Sırtımda taşırım cephaneyi kışta boranda

Yetmişlik olsam da cephe gerisinde şu anda

Vatan aşkı var, doldurulan her mermide kovanda.

Ben Çanakkale'de Seyit Onbaşı

Gazi Antep'li Ali Çavuş, Van'lı nefer Fedai

Mustafa Kemal'de benim, gözlerim çakmak çakmak

Baka bilirsen eğer, gel de o gözlere bak

Anafartalarda, Conk bayırında İnönü'yüm

Fevzi ÇAKMAK, Kazım KARABEKİR'de benim

Salya sümük böcekler önünde bir devim

Adına abide dikilen MEÇHUL ASKER de benim

Güvenip de milyonlarca kişilik orduna

Pis çizmenle ayak bastın yurduma

Bilemedin şehitlik bayramdır, düğündür bana

Kükremiş bendine sığmayan sel benim...

Ekmekteki maya, un, tuz, su gibi

Kürdüm, Lazım, Çerkez'im, Türkmen'im

Yoktur birbirimizden ayrı gayrımız

Tek vücut Türk oğlu Türk benim.

Git söyle; Emperyalist ata, babana

Verilmiş söz, toprakta kefensiz yatana

Hangi göz, yan bakarsa şu cennet vatana

Uğruna ölüm, düğün bayramdır bana.

Şu milletin sabrını artık taşırmayın

Sakın ha, yeniden İstiklal Marşı yazdırmayın

Ecdadınız gibi, kendinize mezar kazdırmayın

Şehadet şeb-i aruzdur bana.

Çanakkale geçilmez, Vatan bölünmez

Bin düşman ölmeden, Billah ölünmez

Türkün hürriyetine zincir vurulmaz

Tarihlere sığmayan Türk benim.

NE OLDU ADIYAMAN

FATMA ÖZGER BİLGİÇ

Memleket bir başka, yâr gibi kokar

Deprem oldu derler yüreği yakar

Büyüyen acımız lav olur akar

Bu afat sesidir yan Adıyaman.

Beşikte bebeler yetim ağlıyor

Anasız yavrular yürek dağlıyor

Kefen yok, çarşafı anam bağlıyor

Şubatın soğuğu don Adıyaman!

Işıklar yanmıyor, karanlık şehir

Kurtarın sesleri, geliyor bir bir

Saatler geçtikçe bitiyor sabır

Bu, sözün bittiği an Adıyaman!

Toz toprak bürümüş kan ağlar şehir

Kenetlenmiş herkes, yapıyor hayır

Susma artık sen de sesini duyur

Kokuyor dört bir yan kan Adıyaman!

Zaten öksüz idin yetim de kaldın

Bu nasıl bir afet dümdüz mü oldun

Yıllardır beklerken düştün yoruldun

Kıyanlar kül olsun can Adıyaman.

Yardımlar geç geldi, umutlar bitti

Beklerken yoruldu yiğitler gitti

Bir mezara girdi iç içe yattı

Eski günlerine dön Adıyaman!

Komşuların bir bir yetirdi canlar

Antakya, Maraş'ın seni çok anlar

Osmaniye, Antep ağlıyor onlar

Diyarbakır, Kilis sen Adıyaman!

Ateşler yansa da yüreği üşür

Gece, ayazını bedene taşır

Yardım yola çıktı, elbet ulaşır

Gelecektir mutlu gün Adıyaman!

Özger içim sızlar çaresiz ağlar

Gözümün gördüğü yüreği dağlar

Kelimeler korkar dilimi bağlar

İnşallah bu deprem son Adıyaman!

DÜŞTÜ CEMRELER

NEBAHAT POŞLUK

Hiç de bilinmez ki nerde yaşardı

İklimler değişti herkes şaşardı

Hep de toprağa iner suya düşerdi

Bu bahar gönlüme düştü cemreler

*

Gönlümde ki senle dolu sır gibi

Sevda bağındaki kızıl nar gibi

Sevdiğim güzelim o yarim gibi

Bu bahar gönlüme düştü cemreler

*

Güzellikler yansır her bir yerinden

Yavaştan ısınır toprak derinden

Gönül yasta iken kış kederinden

Bu bahar gönlüme düştü cemreler

*

Yaşam sevinci var börtü böcekte

Bak uç verdi dallar bülbül çiçekte

Vazgeçer mi gönül hepte sevmekte

Bu bahar gönlüme düçtü cemreler

*

Nevbahar'ın yüzü böyle gülünce

Sıcak bir yel eser inceden ince

Topraktan sudan havadan da önce

Bu bahar gönlüme düştü cemreler

ŞAİR

ORHAN OYANIK (İLİMDAR)

Yüreğinin akışını kağıda

Döksün satır satır kalemin Şair

İhtiyaç var doğru söze öğüde

Dolaşsın dillerde kelamın Şair

Ayrı tutma efendiyi sayını

Ardı sağlam diye övme dayını

Herkes alsın nasibini payını

Dört yana ulaşsın selamın Şair

Varsın hedefine attığın taşın

Her daim haksıza çatılsın kaşın

Zalim karşısında dik dursun başın

Mazlum olsun derdin elemin Şair

İlimdar'ım yaşa yaşat özünü

Elin ile dağ eyleme düzünü

Yeri geldiğinde yutma sözünü

Sen ışığısın bu alemin Şair

GEÇ TANIDIM

EBUBEKİR ÇAVUŞ

İnsanlara güvenmekle yanıldım

Bu kalleş âlemi, çok geç tanıdım.

Budala avare diye anıldım

Bu kalleş âlemi, çok geç tanıdım.

İyilik yaptıkça bedel ödedim.

Bin umutla bir gün düzelir dedim

Emeğim zay oldu, vefa görmedim.

Bu kalleş âlemi, çok geç tanıdım.

Darbe yiye yiye enkaza döndüm.

Yeter diye diye kör kaza döndüm

Kefen giye giye beyaza döndüm

Bu kalleş âlemi, çok geç tanıdım.

Merhametin karşılığı merezmiş

Gönül incitene insan çerezmiş

Çirkine kötüye güzel garezmiş

Bu kalleş âlemi, çok geç tanıdım.

Yamâni'yim öldürdüler sinsice

Bin parçaya böldürdüler sinsice

Alay edip güldürdüler sinsice.

Bu kalleş âlemi, çok geç tanıdım.

DÜŞLERİM

GÜLHAN GÜRBÜZ

Senin kömür karası gözlerin vardı,

Benimse gecelerden kara düşlerim.

Baktıkça o gözlerine,

Daha da derinlere düşerim.

Düşlerime yol vermez kederim,

Kalk gidelim düşlerim...

Senin sevmek nedir bilmeyen yüreğin vardı,

Benimse sana tutsak, deli yüreğim.

Bakma öyle karşında tek parça durduğuma,

Dokunsan tuzla buz olacak gibiyim.

Bir gülüşün yetecek sanki,

Olanları unutacak gibiyim.

Bakma öyle yüce dağlar gibi mağrurluğuma.

Dört mevsim kar altında,

Kar, kış, kıyamet yüreğim.

Başımda bir deli rüzgar,

Gözlerimde kara bulutlar,

Göç eylemiş buralardan sevda kuşları.

Yalnızlığımla bir başıma kalmış gibiyim.

Yüreğimde kırık bir ezgi, vakitli vakitsiz.

Ah, kelimeler ne kadar kıfayetsiz...

Yanlış duraklarda, yanlış sokaklarda,

Duvara çarpa çarpa, burnumu sürte sürte,

Yanıla yanıla, yanmış gibiyim.

Belli ki o gemiler batmış, o son tren de kaçmış.

Gönül bohçası dolup taşmış.

İçimde kimseyi koyacak yer kalmamış.

Ve hayat, yine çalımını atmış.

Aldığım her nefesin, attığım her kahkahanın

Bedelini ödemiş gibiyim.

SUS YÜREĞİM SUS.. !!

NECLA KARATEKİN

Bugün yine canım yanıyor...

Sus yüreğim, neden ağlıyorsun.

Gidenlerin ardından,

neden yas tutuyorsun.

Sende biliyorsun; seven gitmez,

Böyle,

yürek sancıları çekmene izin vermez.

Sus yüreğim, neden ağlıyorsun.

Belki gitmek istedi,

Belkide; gitmek zorundaydı.

Farzetki bir hayal di.

Farzetki bir alın yazısı, bir eceldi.

Yaşanılması gerekiyordu ve de bitmesi..

.........

Sus yüreğim, neyin yasını tutuyorsun.

Ölünün arkasından,

bu şekilde ağlamak günahken,

Sen ne diye isyan edercesine ağlıyorsun.

Mürekkebin, kağıdı ıslatması gerekirken.

Neden göz yaşınla ıslatıyorsun.

Sen ayrılıklar şairine sahipsin..

Neden mutlu sonu umutsuzca bekliyorsun.

............

Bak!

ilk baharda çiçekler nasıl umutla açmış.

Sokak sokak, cadde cadde,

Kokusu her yanı sarmış.

Bir mevsim gibi düşün yüreğim,

Bir yağmur, fırtına, kasırga gibi düşün.

Geldi ıslattı, yıktı geçti umutlarını.

Yaşandı,bitti, gitmek istedi, gitti.

Sus yüreğim,

neden beni hüzünlendiriyorsun.

Yüküm dünyaya yakın,

neden beni yoruyorsun.

........

Sus yüreğim, neden çığlık atıyorsun.

Neden bu kadar,

sancılı, aşk ağrısı çekiyorsun.

Bir deprem gibi düşün,

Hiç yaşanmamış an gibi,

Yalan gibi, yasak gibi,

hayal gibi düşün.

Bir sarsıntı yarattı bitti.

Bir andı, gelip geçti.

O sözler yürekten değil sadece dildeydi.

Belkide,

kavuşması imkansız, iki ada gibiydi.

Olmadı yüreğim olmadı, yalandı bitti.

........

Sus yüregim, beni delirtiyorsun.

Kopacak şimdi kafamın kayışı.

Ellerimle göğsümü parçalayıp,

Seni Atmam için mi uğraşıyorsun.

Sus yüreğim sus,

Gözlerimde ki bu yaşların Sebebi,

sen oluyorsun.

Sus yüreğim sus,

Bir yalancının yasını,

Bana sen tutturuyorsun...

ESKİ BİR ŞİİRİM...

SONGÜL AKYILDIZ

Gönül verdim ben bir yola

Adım adım yürüyorum

Varmak için Ere pire,

Adım adım yürüyorum

Sözlerini söz eyledim Yollarını yol eyledim

Bir gerçeğe sır eyledim Sırdan sıra yürüyorum

Sermayem sözümdür servet istemem

Gündüzden geceden medet beklemem

Yalandan dolandan dostu beslemem

Dostumdan dostuma yürüyorum

Heybemdedir merhametim vicdanım

İnsanlığa hizmet etsin bu canım

Yollarıma ışık tutan pirlerim

Mahsuni'yle Pir Sultan'ın izlerinden yürüyorum...

Bakmadan Geçme