Mavi Şehrin Kalemleri

ÇOCUKLUĞUMUZUN BAYRAMLARI

NAZMİ SARAÇOĞLU

Bayram akşamında potinle yatar

O heyecan ile erkenden kalkar

Harçlıkları alır şekerler toplar

Biz bayramımızı bayram yapardık

Yokluk gördük amma yine mutluyduk

O yoklukta bizler neşe doluyduk

Şimdi ise bizler zamana uyduk

Bizler çocukluğu yokta yaşardık

Buna rağmen yine bizler başardık

İKİ BAYRAM

RIDVAN ŞENSEVER

İki gönül bir olunca

Bayram olur seyran olur

İki tatlı kelam ile

Gönül ona heyran olur.

Gülerse gözlerin bayram,

Bayram olur seyran olur

Bal olsa sözlerin ikrâm

Gönül lebe heyran olur.

Gelince gönlüme bayram,

Bayram olur seyran olur,

Dağılır, gider efkâr gâm,

Gönül güle bostan olur.

İki bayram,gamzelerin,

Bayram olur seyran olur,

Nefesin bayram şekerin,

Tatlı olur sütlü olur.

Gönül dile püryan olur.

YİNE BAYRAM GELİYOR, KAPIMI KİM ÇALACAK

SONGÜL ALTINKAYNAK

Dertlerimle baş başa yaşıyorum hayatı

Yine bayram geliyor, kapımı kim çalacak

Kem talihim aylar var, bırakmıyor inadı

Yine bayram geliyor, kapımı kim çalacak

Her günün bitiminde gerildikçe gerildim

Suçum neydi Allah'ım, gam tahtına kuruldum

Eller gibi bayramı düşlemekten yoruldum

Yine bayram geliyor, kapımı kim çalacak

Beklediğim huzura gözümü kırpmak için

Annem diyen sözlerle gönlümü yapmak için

Geleneğe uyarak elimi öpmek için

Yine bayram geliyor, kapımı kim çalacak

Söndürmüyor ellerim, yangınımın közünü

Güldürmüyor kaderim, Gülvani'nin yüzünü

Yoruldum aramaktan, mutluluğun izini

Yine bayram geliyor, kapımı kim çalacak

BAYRAM ETSİN

LEYLA KOÇAK ORUÇ

Aşık olan yüzde dökülür özü,

Dua gecesi dil, imanda közü,

Yüce tanrı saçar ekilir sözü,

Yeşerip gönülden an bayram etsin.

Her iç çekişte can, göz yaşı akar,

Sonra şems'in yüzü nur gibi bakar,

İhtişamı murad, bedeni yakar,

Solmuş tenlerde hü, can bayram etsin.

Tanrı insan bütün, varlık birliği,

Vahdet-i vücutta, sürer dirliği,

Bir ağaç gövdesi dalda birliği,

Mahrem damar sarar kan bayram etsin.

Cana gücü veren, dostlar dermanım,

Bekleneni versin, gece harmanım,

Bizim tacımız Hâk, versin fermanı,

Anadolu bağı, tan bayram etsin.

GURBETTE BAYRAM OLMUYOR

SELMA MERİÇ

Gurbet geceleri uzun.

Burada sabah olmuyor.

Yüreğinde bin bir yara.

Birini saran olmuyor.

Yürekte ateş yanıyor.

Gurbette ömür çürüyor.

Ne arayan ne soran varan.

Gurbette bayram olmuyor.

Sevdiklerin uzaklarda.

Bayramda özlem artıyor.

Sen misafir beklesen de,

Kapıyı çalan olmuyor.

GÖZLERİMİN SABAHLARI

DİLEK AVCIOĞLU

Bir tek sana anlatacaktım oysa,

Güneşsiz doğmayan sabahları,

Bitmediğini gecenin,

Sevgi beyazı, gece karası gözlerim,

Kısılır kamaşır sanki, Güneştenmişcesine,

Önce içimde başlayan deli sudur, Kaynarcasına fokur fokur,

Birden hızlanır coşar

Islak yangınına borçlu olduğum,

Gözyaşlarımın...

Ve gebedir gözlerim o suya,

Çok değil,

Hemen biraz sonra ıslanır kirpiklerim,

Boğazım bir çıkmaz sokaktan,

Yolları düğüm düğümlenen,

Hıçkırıklara başkaldıran,

Bir eylemdir çıkmayan,

Dokunduğu yeri yakan,

Ah bu ılık yaşlarım,

Süzülüyor sensiz,

Ağlamalarım...

Kıvılcımı sıçratır yorgun yüreğime,

Tutuşturur böler gecelerimi sahte aydınlığın...

Ve başlar güneşsiz sabahların,

Aydınlığına,

Sanki düşüverirler yüzümden,

Ve dudaklarım kupkuru,

Bitmemiş bir cümleyi,

Eskimemiş bir melodiyi,

Ben seni özlerken her gün,

Yüreğimin sırça sırça acıdığını,

Bir türlü noktalanmayan şiirdir güneşsiz sabahların...

PİR KARAC'OĞLAN

AŞIK VEHBİ GÜLEN

Yıllar gelip geçmiş unutulmamış

Gönüllere girmiş bir Karac'oğlan

Aşıklar ozanlar ondan feyz almış

Sevenin kalbinde sır Karac'oğlan

Söylenir hep ismi dilden dillere

Dolaşmış dağlarda inmiş çöllere

Bülbül gibi ötmüş konmuş güllere

Mahşerde Cennet'e gir Karac'oğlan

Her pınar başında bir anısı var

Elinde sazıyla söyleyip çalar

Yaktığı ağıtlar yürekler yakar

Sevdaya düşene yar Karac'oğlan

Toroslara çıkmış etrafa bakmış

O yanık sesiyle ne canlar yakmış

Çektiği sevdayı kağıda dökmüş

Bize ışık saçan nur Karac'oğlan

Dağların efesi yürü izinden

Türküler söylenir onun sözünden

Söylediği sözler hemde özünden

Aşıklar sultanı pir Karac'oğlan

NURİ ÇIRAĞI

ZEKİ AKALIN

Yetmiş beş yılında adını duydum

Şenkaya Çermik de varmış çırağı

Takibe başladım ben adım adım

Gönül Meclisine girmiş çırağı

Kötülerle hiç bitmemiş savaşı

Yaş geçtikçe başlar olmuş telaşı

Ne bacısı vardı nede gardaşı

Mahsun kalmış boyun burmuş çırağı

Sözünü söylemiş sazını çalmış

Sılayı terk etmiş gurbete gelmiş

Mevlit ihsanı den dersini almış

Ondan sonra öğüt vermiş çırağı

Şerefle muratla gönül eğlemiş

Torunuyla atışmalar söylemiş

Nice aşıklarla meyden eylemiş

Ne kırılmış ne de kırmış çırağı

Gurbet gezmiş hasret kalmış yuvaya

Bir gün yolu düşmüş çukur ovaya

Gidip konak olmuş kul Mustafa'ya

Sanata mührünü vurmuş çırağı

Ara sıra sevenlere darılmış

Kahir ile sitem ile yorulmuş

Yaş atmışı geçtiğinde durulmuş

Gönüllerde saray kurmuş çırağı

Reyhanıyla ülke ülke dolaşmış

Şükür etmiş menziline ulaşmış

Yıllar boyu rızkı için çalışmış

Yavrulara kanat germiş çırağı

Akalınım ikrarından caymamış

Menfaata hiç kimseyi övmemiş

Haktan gayrısına boyun eğmemiş

Kendi yarasını sarmış çırağı

Bakmadan Geçme