Mavi Şehrin Kalemleri

BELLİ DEĞİL

MURAT SOYAK

Bir vakte erdi ki bizim günümüz

Yiğit belli değil mert belli değil

Herkes yarasına derman arıyor

Deva belli değil dert belli değil

Fark eyledik âhir vaktin bittiğin

Merhamet çekilip göğe gittiğin

Gücü yeten soyar gücü yettiğin

Papak belli değil börk belli değil

Adalet kalmadı hep zulüm doldu

Geçti şu baharın gülleri soldu

Dünyanın gidişi acaip oldu

Koyun belli değil kurt belli değil

Başım ayık değil kederden yastan

Ah ettikçe duman çıkıyor festen

Harabe yüz tuttu bezmi gülistan

Yayla belli değil yurt belli değil

Çarh bozulmuş dünya ıslâh olmuyor

Ehli fukaranın yüzü gülmüyor

Ruhsati de dediğini bilmiyor

Yazı belli değil hat belli değil.

BU YURDA KUL OLANLAR

ÜMİT KAYAÇELEBİ

Sayın Fatih Yurdakul'a içtenlikle.

Niazm-ı alem yolunda çağlardır

Nice Fatihler bu yurda kul oldular

Alp eren denilen yüce dağlardır

Nice Fatihler bu yurda kul oldular.

**

Şikayetçi olmadılar felekten

Korkmadılar asla yedi düvelden

Devlet-i ebed müddet diyerekten

Nice Fatihler bu yurda kul oldular.

**

Rüzgâr gibi geçti Kaanlar, hanlar

Cihana nam saldı şanlı sultanlar

Cenk meydanlarında döküldü kanlar

Nice Fatihler bu yurda kul oldular.

**

Bir karış toprak vermeyiz dediler

Üç hilalli bayrakla ilerlediler

Şehit olup tatlı candan geçtiler

Nice Fatihler bu yurda kul oldular.

**

Serdengeçtilerle eyledik akın

Rızasını diledik her daim Hakkın

Türkün tarihine şöyle bir bakın

Nice Fatihler bu yurda kul oldular.

**

Sarıkamış'ta yürüdük çarığla

Yemen çöllerinde yalın ayağla

Çin seddini aştık yüce başbuğla

Nice Fatihler bu yurda kul oldular.

**

Serhatlarda tabur tabur kul bizdik

Cenge gideceklere de yol bizdik

Düşenlerin tutunduğu dal bizdik

Nice Fatihler bu yurda kul oldular.

**

Muhteşemsin inan Mete Han gibi

Çok az şehir vardır güzel Van gibi

Fatih beyim çağlar boyu sen gibi

Nice Fatihler bu yurda kul oldular

CANANIM

AYSEL KARAATLI

cananım

gür sesimin sözü geçmedi kilitli dudağımdan

incinip inceltip kağıt üzerine serip

göz aralığından uzatıyorum

görüldümü bilmem

cananım

penceremin biraz ötesinde duran ağaca özendim

o da yürüyemiyor herkes yerinde birine muhtaç yani elması yasak, üstelik özgür

nazlıca bir sümbül az önce teselli etti

kokusu içime süzülüverdi

içe sinmeyi seviyormuş

kalbimin dışarı çıkmak istediği gibi

beyaz sarmalıyor uzun zamandır fikrimin ince güllerini

saklanmıyorum

şiir desenli

kâğıt kanatlarımın gökyüzüne aşkı aşikâr

cananım dökülen içlerin sağanağına ay gibi tutuldum

sır oldum

DİL BAŞKA SÖYLER

CEVDET ALTAY

Gönül bir deryadır ,görünmez dibi

Seviyorum dersin azarlar gibi

Sanki bir başkası gibi sahibi

Yürek başka söyler ,dil başka söyler

Karanlık dünyama,doğan güneştin

Girdin hayatıma gül gibi açtın

Ne oldu da birden bire değiştin

Tavır başka söyler hal başka söyler

Sevgiyle beslenir gönül tarlası

Kuru çöl misali sinem yaylası

Gece gündüz öter,bitmez çilesi

Bülbül başka söyler gül başka söyler

Bir yudum sevgiyi,çok mu görürsün

Bir selamı bin naz ile alırsın

Bu kaprisle gülüm evde kalırsın

Dostlar başka söyler el başka söyler

BUGÜN BAYRAM

RABİA BARIŞ

Umutlarım birer birer sönerken,

Bekliyorum gelmiyorsun göznurum.

Kurtlar, kuşlar yuvasına dönerken,

Bugün bayram gelmiyorsun göznurum.

Ak sinemde şifa bulmaz yaralar,

Zalim yıllar tene çizgi sıralar,

Eller al giyerken bende karalar,

Bugün bayram bilmiyorsun göznurum.

Bulutlar matemli gökte hüzün var,

Bir mektup yazmışsın ekte hüzün var,

Diyorsun ki ne tükenmez nazın var,

Bugün bayram gülmüyorsun göznurum.

Ne işin var ellerinen elinen,

Bir çık da gel elinde al gülünen,

Haber saldım yorgun esen yelinen,

Bugün bayram bulmuyorsun göznurum.

Çok demedim, az yanımda ol dedim,

Geçeceksen sinem sana yol dedim,

Gel yanıma, otağımda kal dedim,

Bugün bayram kalmıyorsun göznurum.

Görünürde yoksun uzakta sılam,

Gör diye göklere astırdım ilâm,

Her seher melteme sordum da selam,

Bugün bayram salmıyorsun göznurum.

Bir ömürde beklemekten yoruldum,

Sensin diye hayaline sarıldım,

Gizli akan gözyaşıma darıldım,

Bugün bayram silmiyorsun göznurum.

Seven gönül katlanırmış her naza,

Bazen ateş, buz kesermiş ayaza,

Yanımda ol dedim sana bir lahza,

Bugün bayram olmuyorsun göznurum.

YILDIZ KAYAR

TARIK TORUN

Gecenin mehtabıyla saçlarına ay düşer

Gümüş tepsi göklerde aşkına yıldız kayar

Süreyya ülkesine sevinçten halay düşer

Gecenin kanatları göklerde yıldız sayar

Gecenin mehtabıyla saçlarına ay düşer

Ay düşer perçemine yakuti gölgesiyle

İçin kıpırdaşırken her baharın yeliyle

Yıldız kayar öteye sessizliğin sesiyle

Dereler ninni söyler meteorun seliyle

Ay düşer perçemine yakuti gölgesiyle

Ben seni düşünürken içimden yıldız kayar

Gece girer uykuya sen uzakta dururken

Uzaklarda bir yerde gökler geceyi soyar

Belkide bilemezsin kalbim aşkla vururken

Ben seni düşünürken içimden yıldız kayar

DÜŞ ARASI

ERDAL ASLAN

Gecenin yorganını dolarım yarınıma

Görmediğim düşlerin sarılıp efkarına

Gözlerim isyan eder uykuya akınıma

Varmak ister gerçeğin düşteki diyarına

İsyan kıyıya vurur dalgalanır gölgeler

İşgal olur gecede girilmemiş bölgeler

Gözlere sitem eder beyin yakan dengeler

Savunmasız hatların varır itişarına

Akılda filiz verir fikirlerin tohumu

Kök saldırmaz tohuma ayrıkların hücumu

Sırattan bir bir düşer araf bilmez durumu

Sevap vakıf olamadan günahın esrarına

Karanlığın kalbine ruhun yağmuru akar

Oynar fay kırıkları gönül gözünü yakar

Menzilsiz mesafeden gelir temeli yıkar

Depremin enkazları yol vermez firarına

Bir ömrün suskunluğu gecede ılık ılık

Yutar sanki zamanı sesi olmayan çığlık

Doyumsuz bir iştahla ömüre çala kaşık

Dalarsın nefessizce zamanın mezarına

Dünkü izler derindir yarınlarda silinmez

Yarınsa kursağında neyi saklar bilinmez

Yürüdüğün bu yolda bir lahsa da kalınmaz

Girerken tüm yaşamın ömürün hızarına

Savaşı kaybederken gözlerin yavaş yavaş

Vicdanından süzülür yatağını aşan yaş

Ademin devranında karışır ayakla baş

Efendi sefasından köle iftiharına

SON ÇIĞLIK

ŞAİR VE YAZAR AHMET YAĞMUR

Kendimi yitirdim, koca dünyada

Kimseler arayıp, sormasın beni,

İçimdeki zindan, yetiyor bana

Gün ışık sunupta, yormasın beni...

Yıllarca çektiğim, bitmeyen azap

Yediklerim zehir, içtiğim kezzap

Elde bıçak hazır, kanlı bir kasap

Derimi yüzerek, soymasın beni...

Aldığım tek nefes, bağrıma yüktür

Islak kirpiklerim, benden büyüktür

Eğer gerçek ise, bir kurşun döktür

Yalan dolan salıp, vurmasın beni...

Yıllar yılı kalpte, tuttum derdimi

Ülkem için kurban ettim kendimi

Artık yetti gayri, yıktım bendimi

Akıntıya son set, kurmasın beni...

Yolcu yola düşmüş, herkes işinde

Emekli aç susuz, o yem peşinde

Onca haram lokma, kokar çişinde

Sandıktan sandığa, sormasın beni...

Bakmadan Geçme