Mavi Şehrin Kalemleri

OYSA

ZELAL KIRAN

Oysa eski masaldı yaşadığımız

Sonu mutlu biten bir masal,

Öğrendik ki her masalın sonu

Mutlu bitmezmiş,

Her insan kendi masalında gizliymiş

Kendi sessizliğinde…

Söylediklerinde değil,

Söyleyemediklerinde…

Engeller, hevesler, bitmeyen hüzünler…

Yıllar yılı çile çeken yürekler

Bir masalda kilit vurmuşken kalbe

Zaman geçmek bilmezmiş saatlerde

Bazen sadece

Gözleri konuşsun ister insan

Çocukların dünyaya hediyesi gibi

Sevgiyle, saflıkla, yürekten

Hesapsızca…

Sevgiyle ilikler geleceğe dair

Sonsuz, mutlu biten masalları

Şiirle dikilen bir düğme olup

Umut ekmek ister

Gökyüzü tarlasına...

GÖZEMİ GELDİK

SUAT ÇELİK

Seninle el ele gezip tozarken,

Dertten uzak mutluluğa koşarken,

Noldu anlamadım bir sebep yokken,

Gözemi geldik, ayrıldık biz böyle.

Hani aşkındım, sevdalındım senin,

Hani balındım, şekerindim senin,

Hani gülündüm ben, yoktu dikenim,

Nazar mı değdi, ayrıldık biz böyle.

Bir varmış diye başladı yok oldu,

Bu seven yüreğim sensiz mahvoldu,

Senle kurduğum hayaller kayboldu,

Bir sebep yokken ayrıldık biz böyle.

Bir mecnun misali yangınlardayım,

Felek bir ben mi Dünya' da fazlayım,

İçmeden perişanım, Bir başkayım,

Gözemi geldik, ayrıldık biz böyle..

YAZ ROMANCI YAZ

DİLEK AVCIOĞLU

Yaşadıklarımı yaz, ey romancı yaz!

Her sayfada çağlasın hikayem,

Sürükleyici olsun, akıt her kıtada yaşanmışlıklarımı,

Gözyaşlarım dokunmasın sayfalara,

Acının, hüznün sızlayan izleri,

Yaz, ey romancı yaz...

Anlat dediğin gönlümün kanayan yarasını,

Dinleyebilir misin yorgun yüreğimi?

Peki, yazabilir misin kederimi?

Sor ey romancı, nasıl geçer bu hasret,

Sormam dedi romancı, çünkü ben de senden kalır değilim,

O zaman yaz, ey romancı yaz...

Hangi duyguyu anlatayım sana,

Ya da hangi sevgi içinde sevdayı?

Yanımdayken anlayamadığım kıymeti,

Hasretinle, özleminle acıyan yüreğimi,

Adını andıkça titreyen içimi,

Yaz, ey romancı yaz...

Bak, yazarken film şeridi gibi geçti gözümün önünden,

Ahh, ahh, hatıralar aldın beni benden,

İç çekmelerim, derin derin…

Senin sevdiğin anıları sakladım yüreğimde,

Bak, sevdiğin şarkı çalıyor radyoda,

Dinledim seni düşünerek,

Ne iyi ettin de dinledin beni romancı,

Şimdi yaz, ey romancı yaz, bitsin bu hikaye yaz...

BÖYLE KABUL ET

SEMİHA ARASBORA

Tıkadım kulağı duymam dostumu

Sona geldi düşüm böyle kabul et

Viran gönüllere attım postumu

Belalıdır başım böyle kabul et

Kara sevda ile Mecnunum artık

Hüdanın aşkıyla meczubum artık

Gülün dikenine mecburum artık

Geçti gitti yaşım, böyle kabul et

Soruların kalmış iken cevapsız

Çok amel etmişim meğer sevapsız

Üryan kaldı gönlüm böyle esvapsız

Bitti ilmek işim böyle kabul et

Tutunurken aşkım kıyı pervaza

Arz edemem hali nazlı ayvaza

Sustum artık gerek yoktur avaza

Dört mevsimde kışım böyle kabul et

Açılmayı bekler derdin sandığı

Unutursa seni her gün andığı

Yıkarmış adamı yârim sandığı

Yosun tutmuş taşım böyle kabul et

Gölgedeyim güneş düşmez yüzüme

Ağ düşürdün şimdi kara gözüme

Delinin tekiymiş de vur yüzüme

Kızarım bir hışım böyle kabul et

İndirdim duvardan gülen resmini

Anmaz Aras bundan böyle ismini

Sığdıramadım bir yere cismini

Bitip tükenmişim böyle kabul et

Böyle kabul et

OĞLUMA

SEVDAGÜL AYKAR YILDIZ

Yenemezsin şu feleğin fendini

Kolay bulan çabuk bezer birtanem

Hesap yapıp boşa yorma kendini

Kullar yazar kader bozar birtanem

Büyüklerden almaz talim terbiye

Burnu büyür malım mülküm var diye

Bilmez hepsi yaratandan hediye

İnsan oğlu bundan azar birtanem

Hiç bir nesne öylesine var değil

Doğru olmak bir erdemdir ar değil

Zor gününde koyup giden yar değil

Kıymet verip etme nazar birtanem

Ucuz insan pahalıya mal olur

Kalender dost tutunacak dal olur

Paran varsa dalkavuğun bol olur

Yedirmezsen kuyu kazar birtanem

Deli Gönül dert çekmeden yorulmaz

İnsan oğlu bulanmadan durulmaz

Dil ucuyla gerçek dostluk kurulmaz

Yürek söyler kalem yazar birtanem

Muammadır kuran bilir düzeni

O kayırır deryalarda yüzeni

Hesap günü kendi kurar mizanı

Kullar fani dünya pazar birtanem

VARLIĞA ADIM

NURULLAH AĞRI

Gökten mahpushaneye hoş bir yağmur yağıyor

Yüreğimde bir çocuk hüngür hüngür ağlıyor

Deryalar cûşa gelmiş arşa değin çağlıyor

Yağ ki yağmur sineme günahtan arınayım

Lütfedip İhsan eyle gölgende barınayım

Söktüğü zamandayım kalbimden cevherini

Tekamüle yöneltti ruhumun seferini

Bir can eyle bülbüle şeb-i târ seherini

Yağ ki yağmur sineme günahtan arınayım

Lütfedip ihsan eyle gölgende barınayım

Ufk-i sam görkemine uyarak bakıştayım

Serilmiş ihtişamın kalbine akıştayım

Terke uzandı elim dünümü yakıştayım

Yağki yağmur sineme günahtan arınayım

Lütfedip ihsan eyle gölgende barınayım

EZEN EZENE

EBUBEKİR ÇAVUŞ (YAMÂNİ)

Gözü yaşlı baba, dertli anayım

Çıkar için insan üzen üzene

Herkes bilsin doğruluktan yanayım

Ayak uyduramam kötü düzene

Yoksulluk, sefalet, keder, acıyım

Çilekeş kardeşim, mağdur bacıyım

Adaletim, adil kalem, savcıyım

Öldürseler doğru söylerim gene

Hak üzere Hakk insanı yarattı

Kem, iyinin dünyasını kararttı

Yaslı bugün, şanlı dünü arattı

Muhtaç bırakıldım kara mahzene

Haramiler fermanımı yazdılar

Raydan çıkıp iyicene azdılar

Doğru derim mezarımı kazdılar

İçip şarkı okuttular neyzene

Yamâni sırtından doyan zâlim var

Ölmeden mezara koyan zâlim var

Yırtık kefenini soyan zâlim var

Çağdaş Firavunlar, ezen ezene

FIRTINA BİÇERİM

TUBA DEVRİM

Keşkelerimden çıkar

tecrübelerim

Emanetler savaşır

Ganimetler karışır

Pişmanlık;

İstasyonu olmayan

Kırk yıl öncesinin durağı.

Sesi geliyor silip süpüren

Poyrazın

Bedenime saplanıyor

Sayısız izler

Tanrının en büyük hediyesi

Uçurumlar...

Sayısız geçitler yol veriyor

Rezil rüsva dünya

Bunca zerdüştle yaşamak ceza

Sevgiyi ateşe veren

Olur olmazla

Işıksız fırtınalar

Felaketin hudutlarını çizen

Uğultulu çılgın düzen

Güneş damlarken

Mabedime

Eğer ki ağlıyorsam

Rüzgar ekip

Fırtına biçtiğimdendir.

Bakmadan Geçme