Mavi Şehrin Kalemleri
YOKLUK RİSALESİ
YAŞAR ADIYAMAN
Ufkun burcundayım gölgesiz
Bir kalem gibi kağıda çizgisiz
Ulu bir el omuzumda ilgisiz
Beni yok sayan cahil hadsiz
Küllerimden doğarım yeniden
Ellerim yanaklarımı kavramış
Düşünce ufku aklımı almış
Kime yaklaşsam hep azalmış
Mesele bir varmış bir yokmuş
Beni yok sayanı saymam bizden
Zulüm kapıda bekleyen vaka
Ben karayı bilirim akarım aka
Çaresiz kalırsam giderim hakka
Ben yolumu çeviririm ilahi aşka
Yolunu kaybeden ne gelir elden
Bilirim yokluğun sesini sesimden
Ölüm aklımın ucunda nefesimden
Görünmez ilmin kapısı dilimden
Zana düşen akıl yokluk özünden
İzana yenik düşen anlamaz halden
Sesimi işittin ey yarenler düvele
Hep birlikte iyiliğe koşalım el ele
Hak üzerine kurulmuş düzen böyle
Hakkın olmadığı mekan insana çile
Nam kalır dünyaya giden ise beden
BİR TEK SEN OL SEVGİLİ
DERYA GÜLTEKİN
Seni yazdı hep arka duvarlar,
Badana fırçasından akan kırmızı,
Ağlayan kan...
Adın, hasretin arka resmiydi.
Şiirler seni yazdı ilmek ilmek dillere,
Âşıklar sana yaktı gurbet türkülerini,
Şairlerde hep sen oldun sevgili...
Aşk'ı senle yaşadı Cemal Safi.
Adında bir mıh gibi asılan
Atilla İlhan 'dı
Kurtlar sofrasında mecbur kalan
Hep sendin,
Hep sen oldun sevgili.
Sen oldun,
Geceler ardından gün doğmuş sabahlarda
Bir gülüşünle gençliğini döndürdüğün
Cahit Sıtkı...
Yeşillik balkonunda Serenat'ını sunduğu
Sen oldun,
Hep sen oldun sevgili.
Sana giden yolları kapalı bile bile
Her çarşamba,
Sana yazdı vuslat mektuplarını Cemal Süreyya.
Nasıl unuttu bir başkasını sevdiğini?
Bile bile yalnız seni sevdi,
Seni seçti,
Hep sen oldun sevgili.
Türkülerde mızraplar
Seni çaldı sazlara,
Yâr denince kalemi düşen
Karakoç bile
Kâğıtlara yazamadı adını,
Sebebi Mihriban…
Sen oldun,
Hep sen oldun sevgili.
Sandıklarda bohça bohça sarılan
Sigarada duman duman yakılan
Kimi memnu diye yüreklere saklanan
Mısra mısra savrulan
Hep sen oldun sevgili.
Gâh çiçek çiçek derildin bahçelerde,
Gâh gül oldun, soldun
Hal bilmezler elinde
Laf oldun,
Söz oldun,
Çoğu da ziyan...
Hep sen oldun sevgili.
Beklenen hep sen oldun,
Gelemediğin saatlerde
Sitem vurdu satırlar.
Yokluğunda
Necip Fazıl'ın bulduğu Sevgili...
‘Geçti!' dedi, istemedi gelmeni,
Yokluğunda buldu seni.
Bıraktı vehminde gölgeni,
Leylasını es geçen Mecnun misali.
Senden en güzele açıldı elleri,
Ey Sevgili 'ye...
En Sevgili 'ye…
Necip bir şairin Seza oldu şiiri,
Bir tek sen oldun Sevgili,
Hep sen ol Sevgili.
SİYAH GÖZLERİN
ŞERİFE AKARSU ŞAHAN
Issız gecelerde bir yıldız gibi,
Derde ışık saçar siyah gözlerin.
Sakin uykulara dalsan der gibi,
Görünüp de kaçar siyah gözlerin.
Acıya kedere inciler döker,
Kara bulutlar gibi üstüme çöker.
Özlemin gözümde arzuyla tüter,
Gül diken'dir batar siyah gözlerin.
Bir emel'dir ona bakıp'da dalmak,
Sonsuz Umman gibi ora'da kalmak.
Kendimi içinde görüpde yanmak,
Hüzne neşe katar siyah gözlerin.
Bir bakışla daldım ben hayâllere,
Biçare düşmüşüm hâlden hâllere.
Boğuldum bir kaşık suda kaç kere,
Hep ayakta tutar siyah gözlerin.
Sarp dağlarda rüzgârlı tepelerde,
Uçurum çiçeği en yükseklerde.
Bilirim devâdır bin türlü derde,
Görmüyora yatar siyah gözlerin.
ÖMRÜN ÖYKÜSÜ
CEVDET ALTAY
Gönül bitmez diyor sevda türküsü,
Dinlesem mi bilmem dinlemesem mi.
Son sayfaya gelmiş ömrün öyküsü,
Okusam mı bilmem okumasam mı.
Bakan gözler kamaşacak şavkında,
Oturmak istiyor fuad tahtında,
Bir edalı ceylan durur karşımda,
Okşasam mı bilmem okşamasam mı.
Eğer şair isen yaz beni diyor,
Düğmeler hevesle çöz beni diyor
Döşünde meyveler gez beni diyor,
Yoklasam mı bilmem yoklamasam mı.
Kem gözlerden ırak değmesin nazar,
Eriyor oduna can azar azar,
Kaşı keman al yanaklar Gülizar,
Koklasam mı bilmem koklamasam mı.
Aşkın badesinden iç deyip durur,
Sevda köprüsünü geç deyip durur,
Takılmış peşime hişt deyip durur,
İşitsem mi bilmem işitmesem mi.
İTİRAF…
YALÇIN YÜCESOY
Gençlik resimlerime bakıp
Boş yere aldanmayın!
Benim öyle büyük aşklarım
Gizemli ve fırtınalı maceralarım olmadı..
Siz gibi..
Neydik abi hikayelerim yok
Sizler gibi
Kibrit kutusunda sevda mektuplarım
Ve de!
Yüreğimde on dört şubat tarihli
Güzel anılarım hiç olmadı..
Yanımda kız arkadaşım!
Ne sinema
Ne tiyatroya gidebildim
Harbiden!
Ne muhallebi
Ne kazandibi
Hatta..
Bir künefe bile yiyemedim
Sevgiyle elini tutup
Mahalleden gururla, gülümseyerek geçemedim..
Hiç!
İçim kan ağlayarak
Ayrılık mektupları yazamadım
Naz yapamadım..
Kapris yapamadım..
İki duble atıp, geliyorsan gel
Yoksa!
Restini çekip, telefonu kapatamadım..
Ah ulan..
Kambur felek deyip
Abim gibi!
Kafayı sıyırıp
Aynalara yumruk atamadım
Ve..
Öyle ince sevdalara düşüp
Bir fare zehiri bile içemedim..
Hatırlarmısınız!
Hani..
Bir gizli sevgilim vardı ya
Sık sık
Tenhalara çekilip, pembe zarflar açardım
Hani..
Bazı günler ortadan kaybolup
Akşamları ıslık çalarak
Esrarengiz, mesut dönüşlerim vardı ya
Beni affedin!
Masumdu, çocuksuydu
Ve hepsi!
Günahsız bir yalandı..
Öyle ki..
O gün var olan tek gerçek
Vahşi karlar altında
Yalnız ve garip bir tohum idim
Anlatsam!
Acılarımı kim bilecek
Derdimi kim dinleyecek..
Yıllardır hep!
Umutla beklerken toprağımda
Ve hep desem de
Karlar ansızın geldi
Bir gün elbet gidecek
Maalesef!
Doğmadı güneşim, açamadım bir çiçek...
NİHAYETSİZ GÖLGELER
YAMAN DURUMAN
Nerelerde kaldın bilemem
Ey cancağazım
Gelmedin son bir kez
Sende saklı olan
Benden kalanlarla beraber
Başında bir tutam güneş ışığı
Ellerinde bembeyaz bir bulut
Gözlerinde eski günlerden kalan
Bir parça turkuaz deniz mavisi
Metruk bir rüya aleminde gördüğüm
Saçma sapan papirus gemiler
Silik hayallerin cam gibi durgun bir gölde yansımaları
Ve de nasılsa baki kalmış
Gölgeler
Gölgeler
Gölgeler
Ta ufuklara kadar uzanan
Nihayetsiz gölgeler
SEN BENİM
HABİBE DİRİCAN
Sen /Benim...!
İçten içe eriyişimsin
Ateşi yüreğim de harlandıran
Külünü rüzgara savuran
Kursasığım da kalansın
Zararım kendime
Mum gibi eriyen benim
Hasretin hamalı varsın ben olayım
Yüküme hiç bir zaman off demem
Kalbimin kapısı kilitli kalsın
İçerde ben mahkum olayım
Görüşcüm sen ol yeter.
MİRAS MESELESİ
YUSUF DEĞİRMENCİ
Benim köyde yaşadığım gördüğüm
Miras meselesi olmuş kör düğüm
Ne mirasçı ne mahkeme çözüyor
Bu hal hak sahiplerini üzüyor
Anne baba hakka yürüdü gitti
O günden bugüne elli yıl bitti
Ailenin yedi evladı vardı
Ayrı idi her birinin maksadı
Yedi kişi bir araya gelemedi
Bu sebepten kimse mirası bölemedi
Bu soruna çözüm aramadılar
Ortak bir karara varamadılar
Yedi kardeşin çocukları oldu
Mirasçı çoğaldı doldukça doldu
Her birisi iş aş için dağıldı
Problemler çoğaldıkça çoğaldı
Devlet diyor arazi bölünmesin
Her mirasçıya bir tarla verilsin
Yetmiyor herkese dedenin malı
Kim nereyi büyük küçük almalı
Bir tarla var yirmi dönüm tek parsel
Bir tarla var beş yüz metre bir görsel
Bir araya gelerek karar alınamıyor
Müşterisi çıksa da miras satılamıyor
Kimi mıhına vurur kimisi de nalına
Hepsi otlak olarak kaldı köyün malına