Mavi Şehrin Kalemleri
GAZEL
ÖMER DEMİRBAĞ
Kafa harman yeri harman hele bir sor ki nedendir
Akıl vre vü hayrn hele bir sor ki nedendir
Şuna şundan buna bundan olur ecz-yı ilc ya
Bu gönül derdine dermn hele bir sor ki nedendir
Geceler yağmadadır zülf-i siyeh şnına kalbim
Yine karman yine çorman hele bir sor ki nedendir
Gözü nem kalbi gam ahvli harb htırı n-şd
Niyedir öylece durman hele bir sor ki nedendir
Gülünüz oynayınız çün size kısmet bu yazılmış
Yaş akıtmak bize fermn hele bir sor ki nedendir
Sulasın dert ağacın vhada göz yaş ile Mecnûn
Peki y bendeki orman hele bir sor ki nedendir
Merak etmez misin endmına h eylediğim hiç
Bunu ey serv-i hırmn hele bir sor ki nedendir
Bana bir kez de ki şol hl-i perîşna sebep ne
Ne de zormuş bunu sorman hele bir sor ki nedendir
DÖNGÜ
MÜŞTEHİR KARAKAYA / ŞUBAT 2016
-Tohum-
İçinde bir anne bir çocuk
Ve ağlayan çizilmemiş bir sınır
Arkası yıkılmış bir evdir tohum
Yağmur yağsa canlanır
Duvara asılmış bir göz elbise
İçinde esir bir baba taşır cebinde
-toprak-
Gittin içimdeki toprak soğudu
Soyundu iliklerine kadar bir anne
Kar yağdı, babanın cebinden çıktı eza
Güneş balçığa doğru döndü laf aramızda
Bütün silahların patlaması ondan sonradır
Sevgili ölüm dokunduğunda kara dudağa
-filiz-
Anne ah! Dal tomurcuk yaprak
Baba yıkılmış bu evde kayboldu
Sekerek toprağa vurdu ışık
Yere atılan her tohum
Filizlenmeye durdu
İksiri içen anneydi var olan
Çocuk yalnızlığında
Öksüz bir coğrafyanın
HİÇ KURT ÖLMEZ Mİ SENİN DAĞLARINDA
YAVUZ YAVRUTÜRK
Yıllarca okudum kelimelerin dilini
Seni anlatacak olanına ulaşamadım ki
Hangi kelimeye dokunsam seni anlatmak için
Kendi acze düşer ve firar eder lügtimden
Adını yazacak olsam bile
A dan önceki z den sonraki kelimelere sığınırım
Sığınaklar yıkılır üstüme seni anlatmaya kalkışınca
Gözlerin göz göz yaralar açar
Derinliğinde yüreğimin
Seni nasıl anlatsam ki
Sokaktaki çocuklara:
Ayakkabı boyacılarına
Simit satanına
Bir ekmek için el açanına
Mutlusuna/mutsuzuna
Yoksuluna
Nasıl anlatayım seni
Aşkı çağıran gözlerini
Dilini
Yüreğini
Neyle anlatayım ki
Doğru ya!
Ney'le anlatmalı seni belki de,
Yanık bir neyzen nefesinden
Çıkan bir nağme ki yokluğuna üflenen
Ah bir anlatabilsem seni
Ne sayarsan say artık
Senden hiç uzakta değilim ben
Hep yüreğimde başköşede yerin
Yokluğunla beni yokettiğin
Karlı bir kış akşamındayım şimdi
Etimden parça parça koparıyorum günleri
Sensiz günleri.
Halim de kalmadı vaktim de
Ağır bir kaya gibi düşüyor üstüme
Sus emri.
Artık vazgeç kafanı dinlemekten
Dinle yüreğini/yüreğimi
Paslı bir sükut düşmeden önce dil'e
Dile.
Ne dilersen benden dile
SEN
YAŞAR ADIYAMAN
Bir ses ver ne olur
İçimde akan şelaleler var
Hangi yöne dönsem rüzgarın
Bu işin içinde kaç sen var
Bu sessizlikte mekanlar dar
Asıl isyanım sana
Sensizlik içimde yanar
Hadi söndür söndürebilirsen
Bir cümle isyanıma yeter
Hafızama yenik düştüm
Aklım kalbime yenilmiş mukkader
Sen yoksun her yer karanlık
Neredesin bilmediğim şehir
Yok mu senden bir haber
Bu sensizlik ölümden de beter
Hadi bakalım gel kurtar kurtarabilirsen
Sensizlik acıya bilenmiş
Kalbime saplanmış sanki hançer
Karanlık zindanların sesiyim
Uykuma yenik düşen aklım
Gönül rüzgarındır içimde dirilen
Artık içimdesin ne kadar dayanabilirsen...
Sus ne olur bu içimde açık yara
Vurma hançeri, düşmüşüm dara
Dil vurgun, deniz misali kara
Mahşer sanki süvari atların sesi
Mis kokulu, yar dokulu diyara
Habersiz gelir her canlıya ölüm
Ben ölümü okudum bilirsin
Hadi bakalım bil bilebilirsen
Yok öyle çekip gitmek bu kolay
Asıl kalmaktır mücadeleye olay
Gece sana vurgun kıskanır ay
Hangi yöne dönsem sesime sen
Maharet senin gülüşünde gizli
ömrüme bedel kalbime yazdım
Hadi bakalım sil silebilirsin
HATIRLAYIŞ
MURAT SOYAK
I
Kefenini hazır tutan bir babanın oğullarıydık
Bir yanımız bağ bahçe
Bir yanımız ahir dünya
Komşumuz olurdu ibrahim
Bir kitap vardı evimizde
Kendi yağımızla kavrulurduk
Ve yandık ha koşun desek
Sesimize ses veren olurdu
Misafir, heybesinde kıssalar demetiyle gelen
Ne güzeldi dinlemek
Anlattıkça bal akar dilinden
Sohbetle ısınırdı içimiz
Artık kim korkar geceden
Iı
Aldı beni nerelere götürdü şiir
Hadi gitmek bir şey değil de
Nasıl döneceğim bugüne
Nasıl döneceğim bahçeli evden
Kibrit kutusu apartman dairesine
Alacağın olsun şiir
Bu akşam bana bunu da yaptın
Alacağın olsun
BU DA BİR SEVDA
İZZET IRMAK
Kıyısız düşünceler üretir
Boş kaldıkça kelimeler
Suya düşen gölgeler
Bakışır ömür dalında
Düşen yapraklar art arda
Bu da bir sevda
İnsan en çok mutluyken söyler
Dilinin tersine düşme
Hele gözünden düşme
Önündeki taşa bak düşme
İkinci el bir sevinç mezattan düşme
Bu da bir sevda
Sadece kendine anlamsızdır
Herkese bir anlam yükler
Düşmez sırtındaki yükler
Hele ki büyükler
Gönül bu bekler
Bu da bir sevda
Gecenin en aydınlık saati
Akrep kovalar mı yelkovanı
Boşa akıtma zamanı
Haydi doldur kovanı
Umut tükenmez insanda
Bu da bir sevda
*
EFENDİM
NURULLAH ÖZDEMİR
18 Ocak 2025
Karga ile yoldaş olan bülbülden
Dal gücenir gül incinir efendim
Eşek ile sırdaş olan düldülden
Yol gücenir nal incinir efendim
Gülistana çiğ dökülür çiğlenir
Seherlerde nazlı nazlı yaylanır
Dudak büker kuru çalı huylanır
Gül gücenir yel incinir efendim
şıkların yüreğinde sır olur
Derununda ateş olur kor olur
Hangi vakit şekva olur zar olur
Kül gücenir dil incinir efendim
Ömür işte sayısız gün deyilse
Eyer zaman nefes ile kavilse
İnsanoğlu bu gerçeğe cahilse
Yıl gücenir kul incinir efendim
Gök kararmaz bulut küser su vermez
Toprak yanar harreti hiç durmaz
Tohum pişer çiçek açmaz kök sürmez
Sel gücenir çöl incinir efendim
Uzaklardan dost hlini sormazsam
'Gel' dedimi koşa koşa varmazsam
Ölümüne sarmalayıp sarmazsam
Bel gücenir kol incinir efendim
Narmnî'yim seyran ettim lemi
Gördüm nice derdi gamı elemi
Ne gün alsam kğıt ile kalemi
Hl gücenir el incinir efendim
VUSLATIN HASRETİ
AYŞE ARIKAN
Ey matem ayı, nedir bu sırrın sevgili leminde
Saçların dağınık, bağrım ayrılığın ateşiyle yandı
Huzurlu günler arar hlim, düşer sevgili hayaline
Vuslat ezelden bir lütuftur, kaderde umut kalmadı
Ah ile inler bu dertli gönül, feryat eder göklere
Bir şık, sevgilinin nazarına muhtaç, çok uzakta
Ey güzel ay, karanlığın kucağında kaybolmuş bu heves
Gönül, aşkın dert denizinde savrulup gider çaresiz
Kederin yuvası olmuş dünya, ne dost var ne bir lütuf
Gönlümde ayrılık toprağı, kaderimde karanlık hüküm
Saçlarının kokusuyla mest oldum, ey gecenin rüzgrı,
Her nefeste gizli bir özlem, her adımda bir kurban
Ey gülen çiçek, melankoliyle soldu gönlümdeki gonca
Bir an bile değmez hiçbir şey, kaderden murat yok ki
Hesap gününde feryadım yükselir zalim kadere
Dikenle yoğrulmuş bir şık, vuslatı hayal mi edeyim
Kandilde yanan bir mum gibi yavaşça eridim işte
Aşk için dert, gam için ah, dünya hep döner böyle
Ey gecenin ışığı, teselli arar bu yürek seninle
Sözlerim bir pınar gibi akar geceye, hep içten
Aşkın bir kıvılcımıyla yanar bu gönül, ey ilahi yüz
Sözüm odur ki ayrılık bile vuslatı hazırlayan bir yol
Aşkın hanedanında bir kul oldum, bu hlimle
Her beyitte can verir şair, ey sevgili vuslatınla