Mavi Şehrin Kalemleri

ESKİ RAMAZANLAR

ŞENAY TEK

Ramazan davulcuları gereklimi, diye sormuş vatandaşın birisi. Çalar saatlerimizi kurar kalkarız diye de eklemiş.

Çocukluğumun ramazanlarına gittim, gittim de bugün hiç bir şeyin yerinde olmadığını gördüm içim burkularak. Hani son yıllarda herkesten duyduğumuz söz 'nerede o eski ramazanlar, bayramlar'. Onlar mazide oldukları, yerde, hatıralarımızda, peki biz neredeyiz.

Bir koşuşturma çağında, bir teknoloji çağında, uzay araçlarını geride bırakacak bir hızla koşturuyoruz, önümüze katıp tüm maneviyata geleneğe değerlere çarpa çarpa, yıka savura koşturuyoruz.

Sahur davulcularına gerek varmı diyen insanım, evet var.

Saattir durur yahut çalar da biz derin uykumuzda duymayız. Evet, var, çocuklarımız torunlarımız ramazanın maneviyatına şahit olur, hikaye gibi anlattığımız eski ramazanların bir nebze olsun vuslatına erer. Evet, var, o işe ihtiyacı vardır. Nasıl empati yoksunu maddesel insanlar olduk. Nerede, diye sorduğumuz her şey yerli yerinde de biz neresindeyiz hayatın.

Özlediğimiz şeylere nasıl bu kadar yabancı kaldık. Değerlerimizi önemsememek yalnız bizim değil, çocuklarımızın da torunlarımızın da anlatacakları hikayelerinin olmaması demek.

Geleneklerimizin unutulması demek, geçmişi yok etmek demek.

Çocukluğumdaki davulcu amcalar, her evin ışığı yanana kadar çalardı davulu manileriyle, hala ışığı yanmayan ev varsa camının önüne giderdi ve babam annem gülerek teşekkür ederek bahşişini verirdi. Kimse rahatsız olmazdı. Senede bir ay ya, neyin tahammülsüzlüğü bu. Birçok ülkede tarihlerinden utanan geçmişinden anlatacak bir hikayesi olmayan insanlar, duydukları gördükleri yabancı gelenekleri kendilerininmiş gibi çocuklarına anlatırken, biz neyi sorguluyoruz. Evet kardeşim ramazan davulu gerekli, senin çalar saatine rağmen, oruç gerekli senin her pazartesi başladığın diyetine rağmen, bayram gerekli bu koşuşturmada ihmal ettiğimiz, büyüklerimizle çocuklarımızı buluşturmak adına, sizin bayram tatillerinize rağmen.

Nerede nasıl istiyorsanız orada yaşayın, değerlerimizi küçümsemeden geçmişimize dil uzatmadan yaşayın. Bizi biz yapan bizi millet yapan değerlerimiz. Bunu kaybedersek insanlıktan çıkmış duygusuz yaratıklar topluluğuna dönüşeceğiz topyekün, aman haa....

Dost selamlarımla

YÜREĞİM İŞTE!

NUSRET YILMAZ

Altı Şubattan beri

Yüreğim yangın yeri!

Sıfır dört on yedi de

Vurdu deprem zemheri!

On bir Şehir yıkıldı

Evler yere çakıldı.

Ta o günden beridir

Aklım mevt'e takıldı!

Hatay ve Acıyaman

Maraş Nurdağı duman.

Malatya Ruha yaslı

Viranedir Elbistan!

İslahiyye Kırıkhan

İskenderun Çelikhan

Bir bir yere düşerken

Gölbaşı feryat figan!

Adana Osmaniye

Pazarcık'tan geriye

Şimdi ıssız tenhalık

Yorgunlar biteviye!

Yarın bayrammış meğer

Yas varken neye değer?

Yetimler gözü yaşlı

Ebeveynlerin bekler!

Ovakentte Mukaddes

Masumiyete adres!

Bunca acı var iken

Ayıp gülmeye heves!

Bu hayat ne de zormuş,

Bizi can yerden vurmuş.

Yedi nokta yedi ile

On bir yerimden sokmuş!

Yaralı matemliyim

Yürekten yaralıyım?

Bu bayramda bir yetim

Bulup okşamalıyım!

Mizari'yim dert gördüm

Acıdan libas ördüm...

Bayram gelmiş neyime?

Altı şubatta öldüm!!!

BENDEN ÖNCE ÖLME

SİBEL ORCAN

Çok kar yağdı serçe konmaz dallara

'Bu havada gelme!' diyordu anam

Zemheri ayında çıkıp yollara

'Dağ başında kalma!' diyordu anam

Grip salgınında kırıldı millet

Kazağın altına giydin mi atlet?

Ah ciğerim, sağlığına dikkat et

'Sakın hasta olma!' diyordu anam

Midem biraz iyi dünden bu yana

Antipotik verdi doktorum bana

Adını da diyemiyom baksana

Ben güldükçe 'Gülme!' diyordu anam

Vallaha kilerde erzağımız çok

Üç öğün yiyoruz, hep karnımız tok

Şükür Allah'ıma, eksiğimiz yok

'Bize para salma!' diyordu anam

İnsanoğlu kıskançlığın közüyle

Her adamı yer bitirir gözüyle

Aman oğlum, onun bunun sözüyle

'Gaza gelip dolma!' diyordu anam

Dünden beri bacağımda bir acı

Dizlerime vurdu bu gavur sancı

Unutmadan yavrum, akşam ilacı

'Aç karnına alma!' diyordu anam

Ömür geçip gider heder içinde

Ne gizler saklıdır kader içinde

Sessizce ağlayıp keder içinde

'Düşünceye dalma!' diyordu anam

Biliyorsun benim durumum malum

Boşa düştü çabam, olmadı dolum

Oy ben sana kurban olurum oğlum

'Benden önce ölme!' diyordu anam

21/02/2025-Manavgat/Antalya

ŞİİRİM BEN

HAYDAR DOKUZ

Şiirim dilden dillere dolaştım.

Şiirim ben gönüllere ulaştım.

Şiirim dağlar tepeleri aştım.

Şiirim hüzne sevince bulaştım...

Şiirim bazen efkarı yaşattım.

Şiirim mutluluklarla kuşattım.

Şiirim hasretliğe hep taş attım.

Şiirim umut vadisinde yattım...

Şiirim insanlara matem oldum.

Şiirim bu hayata sitem oldum.

Şiirim gönüllere hatem oldum.

Şiirim ipek saçda tutam oldum...

Şiirim ben dilsizlere dil oldum.

Şiirim sevdaya gonca gül oldum.

Şiirim vuslata giden yol oldum.

Şiirim ben aşkda kendimi buldum...

Şiirim duygulara tarif oldum.

Şiirim sevene maarif oldum.

Şiirim insanlara arif oldum.

Şiirim ben aşkda kendimi buldum...

BUL YAVAŞ YAVAŞ

OZAN SADIK GÜL

Yaradan variken tapma kuluna

Ara hakikatı bul yavaş yavaş

Öldür içindeki kini nefreti

İnsan gibi insan ol yavaş yavaş

Ağır kaya sallanırmı selinen

Ancak yaprak düşer rüzgar yelinen

Darğın dostu gel karşıla gülünen

Dilinden damlasın bal yavaş yavaş

Muhabbeddir gönüllerin ilacı

Verme Hak kuluna dermansız acı

Bin kere gitsende olaman hacı

Kırdığın gönülü al yavaş yavaş

Gül Sadık'ı yaralama derinden

Kemlik gelmez er olanın erinden

Uzak dur cahilin kiri şerinden

İnsan doğdun insan öl yavaş yavaş

27.02.2024

ÖKKEŞ DAYI

NURGÜL KAYNAR YÜCE

Yakındır çağ atlamak kara saban devrine

Mazota güç yetmiyor dardayız Ökkeş Dayı

Şekerin, yağın etin maraz düştü nevrine

Kazan kaynamaz oldu zordayız Ökkeş Dayı

Elde yok avuçta yok her gün zam üstüne zam

Yoksulluk had safhada böyle olur mu nizam

Gırtlağa kadar borç var hangi birini yazam

Yekinir miyiz en dip yerdeyiz Ökkeş Dayı

Buzdolabı tam takır her şey ateş pahası

Yoksulun bir araya gelmez oldu yakası

Keçi can derdindeyken kasabın fiyakası

Eksilmiyorsa bil ki nrdayız Ökkeş Dayı

Lüks ihtiyaca girdi toplu taşıma bile

Sabır taşı olsaydı o da gelirdi dile

Tükendi umudumuz bundan gayrı nafile

Ciğerimiz yanıyor kordayız Ökkeş Dayı

Zaten evimiz kira, elektrik, su derken

Ellerimiz titriyor faturayı öderken

Taş gibi saplanır aş boğazımıza yerken

Katık bulamaz olduk zrdayız Ökkeş Dayı

Güya asgari ücret dört bin küsürü geçti

Maaş cebe girmeden sizlere ömür göçtü

Fukara şarampole yuvarlanıp da uçtu

Yalan değil pert olduk hurdayız Ökkeş Dayı

Tüpün hali ortada termosifon çok yakar

Oğlan kötü alışmış her sabah el yüz yıkar

Kart silipi geldikçe bana sıkıntı çöker

Çimmeyi de tergedik kirdeyiz Ökkeş Dayı

Gurbet elde hayat zor, değilse kuru tuzun

Öğrenim kredisi bitmedi daha kızın

Dürüst kle alınmaz sözü geçer hırsızın

Geçim dirlik kalmadı hırdayız Ökkeş Dayı

Bu yıl kafaya koydum köyüme dönmeyi ben

Bizim harabe evi varıp onarıversen

Vallahi şaka değil, bacına sor istersen

Göçümüzü yüklettik tırdayız Ökkeş Dayı

Madımak, tirşik, çiriş, toplayıp yarpuz, yemlik

Dağ çayını gaynatıp demlerik goca demlik

Marketleri, gasabı, terk eylerik bir demlik

Bir sene sabredersek krdayız Ökkeş Dayı

Eksik ise tamamla taşlarını düven'in

Buzağası oldu mu bizim hasta düve'nin

Devir işi bitince sattığımız düven'in

Bugün değilse yarın ordayız Ökkeş Dayı

Nurgül KAYNAR YÜCE / K. MARAŞ..

24 Mart 2022'de yazmışım. Asgari ücret 4000 küsürlerdeymiş. Aradan iki yıl geçti. Asgari ücret 17000'lerde. Alım gücü ise ortada. En az 30.000 olmadan geçim mümkün değil. Ev kira ise 30.000'de hak getire.

Paramız pul oldu. Eriyip değer kaybediyor.

Meclise hakkımızı ara diye gönderdiğimiz beyler bu maaşlarla 10 gün geçinsinler ellerini öpelim biz.

Çocukları harçlık olarak bile kabul etmiyordur mesela emekli maaşlarını.

'Nasrettin Hoca aklın varsa göle koş' demiş ya

o bazarı:

HASRET

AYTEN TARIM

Rabbimme

Şükürler olsun ki

Başıma gelen

En güzel sebebimsin

Zümrüt yeşil gözlerinde

Kaybolduğum

Ey gönlümün efendisi

Uzakdaki Süliyetde

Ne zaman sen aklıma düşsen

Sılaya hasret, umuda bekleyiş

İçime yokluğunun burukluğu çöker

Ben miyim sende kaybolan

Yoksa sen misin

Menzilin odağından

Çekip giden

Bir akıl hummasında

Kafa karışıklığı aşk ile

Tabiatın kuralına aykırı

İz düşümlenmiş

Sevgide kaybolduk

Ben ki senin güneş halen

Ben ki senin bitanen

Ben ki senin canınnn

Alışma be sevgili

Yokluğuma alışma

Dağılsın içimizi karartan

Kırmızı bulutlar

Bir tohum misali

Baharın sevinci ile

Kalbimizdeki sevgi

Yeşersin, yine yeniden

Burukluğun cenderesinde

Hep bekleyiş, hep özlem

Bitsin be sevgili

O hiç gelmeyen

Kavuşmalara hasret.

Tek gerçeğimiz

Sevgi olsun

Canözüm!

19-02-2025

'DÜŞ BAHÇESİ'

BAHAR ÖNEN BÜKE

Zemheriye düşen bir cemredir gülüşünün düşü

Kokusunu saçan çiçekler açtırırken yüreğimde

Haylaz bir çocuk koşturur patikalarımda şen gülüşlerle

Aşk;

Terli bir küheylanın serin suyun deresinden su içisidir kana kana

Öyle ferahlatıcı , öyle de çarpıcı

Kuşların ötüşünde saklı sesin

Cilveli şakıyışların iç titreten notasında

Ve tenin belirir buram buram çimenlerin kokusunda

Merhem olup sürülürken yaralarıma

Huzura rüku durur dünya

Derken

Beyaz bir bayrak çekilir göğe

Düşlerin serin gölgeliğiyle

Kavuşmalar dilenen yakıcı özlemler dinlenir bir süreliğine

Deminde demlenirken vakitlerin

Evrenin elinde bir keyif kahvesi

Düşlerin umut bahçesinde

Bakmadan Geçme