MAVİ ŞEHRİN KALEMLERİ

Şairler yazarlar Vansesi'nin Mavi Şehrin Kalemleri sayfasında buluşuyor.

Sizin de bir diziniz varmı?

Erdal ŞAHİN

Sizce ülkemizde insanların gündemini en çok ne belirliyor. Ya da şöyle sorayım gündemlerimizi en çok ne işgal ediyor? Geçim derdimi? Günübirlik kısır siyasi çekişmeler mi? Yoksa dünyada meydana gelen savaşlar, zulümler, ölümler mi? Evet mi dediniz yoksa!

Hayır hayır bilemediniz.! Bu ve benzeri hiçbir şey onlar kadar, yani TV dizileri kadar insanlarımızın gündemlerini oluşturmuyor ve onları etkilemiyor da. Onlar, yani kesinlikle bir amaca mebni olarak yaptıklarını düşündüğüm TV dizileri gün gün hafta hafta zamanımızı parselleyen ve gündemlerimizi şekillendiren en önemli gündem belirleyicilerdir şimdi. Neredeyse haftanın yedi günü ve günün her saati yüzlerce kanalda yayınlanan TV dizileri bizlerin gündemlerini en çok işgal eden ve etkileyen, birinci gündem konusu ve nedenidir.

Neredeyse herkesin bağımlılık derecesinde takip ettiği kendisine bağlandığı, yayın saati gelince de takipçisi için nefeslerin tutulduğu neredeyse hayatın durduğu bir dizisi veya dizileri vardır. Herhalde hiçbir program diziler kadar izleyiciyi kendine bağlamıyor. Dizi kolikler takip ettikleri dizi günlerini iple çekerler. Dünya yıkılsa yan komşusunun evi bile yansa bundan onun haberi bile olmaz. Diziler izleyicisini adeta hipnotize ederek onu ulaşılması imkansız bir hayatın ütopik bir dünyanın içine çeker ve çoğu zaman da kötü bir örneklik oluşturan sahte kahramanların dünyasına kaptırır götürür.

Peki, hiç mi iyi dizi yok! Dizilerin hepsi kötümü! Elbette hayır. Bildiğim kadarıyla bu kaideyi bozmak için bazen güzel kaliteli diziler de yapılıyor ancak kaideyi bozmak yerine maalesef öbürlerinin etkilerini sarsmıyorlar bile. Dizilerin kötü etkileri üzerine bir araştırma yapılsa eminim çok önemli olumsuz tespitler ortaya çıkar. Toplumdaki pek çok olumsuz durumun müsebbibi kanımca bu dizilerde işlenen konuların etkisidir. Örneğin toplumda son yıllarda hızla artan boşanmalardan tutun aileler arasındaki huzursuzluklara, şiddete özellikle ergen gençliğin pençesine düştüğü amansız savrulmalara kimi intiharlara varan durumlara kadar pek çok olumsuz gelişmenin olayın temelinde diziler vardır. Zira bu dizilerde insanların zihinlerine gönüllerine sürekli işlenen ve ulaşılması güç olan bir hayat bir dünya var. Ve insanlar buna kavuşabilmek için ellerinden gelen her çabayı göstermeye meşru gayrı meşru demeden sahip olma, buna ulaşma uğruna her şeyi yapmaya çalışırlar. Ulaşmayınca da sıkıntı ve sorunlar baş göstermeye başlıyor.

Belki sizlerde şahit olmuşsunuzdur! Arkadaş çevrelerinde, dost meclislerinde, iş ortamlarında, kişiler arasındaki muhabbetlerde, gündem konusu tamamen izlenen diziler ve bu dizilerdeki işlenen konulardır. Sanki hayati bir meseleymiş gibi saatlerce bunun kritiğini yaparlar bunun üzerine de vakit harcarlar. Genelde dizi kahramanları izleyicileri için örneklik oluşturan karakterlerdir. Onun konuşmasından tutun giyim şekline, tükettiği şeylerden hal hareketlerine ve yaşam tarzına kadar her şey, izleyicisi için motamot uygulanması yaşanması taklit edilmesi arzu edilen en önemli bir konu halini alıyor. Acaba TV dizileri izleyici üzerinde çok büyük bir etki oluşturduğu için mi bu kadar dizi yapılıyor ve bunun için korkunç bütçeler harcanıyor. Yoksa bunlar toplumsal bir projenin araçlarımıdır.

Toplum olarak bu dizi furyasına kendimizi çok kaptırdığımızı düşünüyorum. Yani bu konuda diziler hayatımızı zamanımızı ipotek altına almış durumda. Kendimize sevdiklerimize ve onlardan daha değerli şeylere vakit ayıramıyoruz. Örneğin ailece oturup belki hiç izlenmemesi gereken bir diziyi saatlerce izleyebiliyoruz, ancak beraber oturup on dakika kitap okuyamıyor muhabbet edemiyoruz. Ailece oturup birlikte izlediğimiz bu dizilerde de genelde ulaşılması imkânsız olan lüks bir hayat, ihanetlerin doğal basit bir şey olduğu düşüncesi, aşırı şiddetin teşviki vb olumsuz örneklik teşkil eden konular işleniyor.

Bölüm bölüm ömür sermayemizi çalan ve bize hiçbir değer katmayan özellikle diziler vb TV programları konusunda bilinçli davranmamız ve kendimizi bunların oluşturduğu gereksiz sahte gündemlere kaptırmamamız bizim için kesinlikle çok önemli bir durumdur. İnşallah bu konuda daha bilinçli ve daha dengeli bir tutum takınmamız temennisiyle.

Bayım! Sizin de bir diziniz varmı?

YUSUF ve BEN

Mehmet Latif Bakış

Yusuf'un atıldığı kuyu içimde benim

En derîn yalnızlığı Yusuf mu bilir, ben mi?

Histerik arzularla didiklenen can benim

Libas mı mahrem olan, mahrem olan beden mi?

Kementler hayat oldu Yusuf için ve lakin

Siyah zülüflerle ben darağacında kaldım.

Ne ki on bir kardeşin hinliğinden dur olmak;

On binlerce fesadın hedefinde ben kaldım.

Züleyha bir zarif yâr, arzuları pek malum

Muamma bakışların deştiği huzur benim.

Köle olmak zor değil. Biter, gelince ölüm

Lakin biter mi elem, ölmezse ruhum benim?

Bir yalnızlık terapisidir Yusuf için kuyu

Krallığa merbut ipin ucunda olmak ne baht!

Ve Züleyha'nın aşkıyla şadân olmaktır sonu

Ahhh!....ateşli sabrım, idamım bu kara baht!

18.05.2017/Ağrı

Özlem Şehri-VAN

Rıdvan Şensever-Aralık 2017

Bir başka batar güneş

Gurbet akşamlarında,

Bir başka kokar sokakları

Gurbetin

Üstüne üstlük kederliysen

Dost ararsın, sarılacağın

Kalabalıklar arasında,

Isıttığın, ısınacağın,

Muhabbete hasret dudakların

Her şey yabancı otlar

Kuşlar ne varsa,

Kaldırımlar bir garip

Bir garip taş duvarlar,

Kokmuyor kestaneler ateşte

Sendeki kadar,

Üşütmüyorinatla yağan kar

Sanki zaman daha ağır akıyor

Burada, senden uzakta,

Sensiz neylerim

Köşkleri sarayları,

Gölünü seyre daldığım,

Huzur ve lezzet aldığım

Alacalı bağları,

Hani bir şiirsin okudukça okunası,

Bir türküsün yüreklerde sızı

Bir öyküsün

Buram buram hasret....

Var mı ki bu dünyada

Hasretini yaşamayan.

Sanki başka bir alemdesin,

Bitmez sevdalarda

Özlemlerdesin,

Ey Van şehri söyle

Söyle sen neredesin?

Kırk Birinci Mektup

Abdurrahman Adıyan

"Altın hızma incidi / köyneği nar incidi Menim lâl olmuş dilim / ne dedi yâr incidi"

Her dem qanatıram üregimi

Bende bir lâhza olsun neşe arama

Hüznüm neş'elerden süzülüp

Yedi iklim yıkanmıştır

Dört yörüngene, kıblene

Şebiarus pervanenim

Arzı endamıma gökten nida inmiştir

Kurşunî şafaklardan gelip

Şu tahta kafeste, çatal yürekte

Kırk seher bülbülüm zar eylemiştir

Keder âh gam û keder

Ne güzel bir hâldir

Semazenler

Bir o yana bir bu yana

Zevk û sefa ile dönüp durmuşlar

Ve ipil ipil dökülmüşler

Yedi kat asumandan

Hey ki hey!

İnceden ince ney taksimidir

Sazendeler içreyim

Ey candan içre yol alasım

Kabulün, bu sancak altında kabulümdür

Ol bâr-hüdâ payıma

Sevdayı afiyet düşürmüştür

Keder âh gam û keder

Ne güzel bir hâldir

Kırk name yazdırıp

Kırk turnanın kanadına bağladım

Varıp bir divana kul oldum

Meclisi cem'de

Huzura durup seyre daldım

Şakıyan dillerimin

Lâl olası gelip çattı

Gelip çattı

Sükûti lisân bir ince hâl midir

Keder âh gam û keder

Ne güzel bir hâldir

Eyyamı seherde düş gördüm de

Patikalarda koştum

Yâre mestane oluşum, yek oluşundan

Leylâ değilse de maksat mecnun olmaktan

Diller ötesi can dili isteyişimden

Ya da

Turnaların yâren bohçasından uçup

Kırk birinci şehrin kapısına varışından

Has bahçede kuşlar süleyman'ca söyleşir

Davudî bir ses aşk ile eylerken kıraat

Azeri bir lehçenin koynunda

Şeydayı bülbülden

İlk elifi doğuran menem

Çün gönül içredirlisânım

Keder âh gam û keder

Ne güzel bir hâldir

Özüristerem ya rab!

Üreginiqanatan yine menem

Kırk bir mektup göndermişem

Varamamış katına ulaklarım

Revan kılmışlar zındanları

Turnalarım su yetirememiş

Ey ulu yezdan

Kemterkulunam

Dili viranem tarumar

Sen düzlersen

Bilirim ki

Üregimzelâl olur

Keder âh gam û keder

Ne güzel bir hâldir.

Çakıl Taşları

Zeynep ÖZDEMİR

Ne çok şey birikir içimizde. Alıp kalemi kâğıdı doldurmak, geçip sevgilinin karşısında dil kesilmek isteriz. Sözcüklerimiz tükenene kadar konuşmayı beklerken her seferinde boynumuzu büker avuçlarımızda ter damlalarıyla yokuş aşağı olur istikametimiz. Kızgınlığımız artar dönüp kendimize; ''Bu sefer bu sefer her şeyi söyleyecektim. İçimde tek bir sözcük dahi kalmayacaktı!'' derken denizler birikir içimizde.

Söyleyemediğimiz her kelime bir çakıl taşı olur ve her seferinde düğümlenir kalır boğazımızda. Yutkunmak zehir, konuşamamak azap olur ömrümüze. Durup çakıl taşlarımızı temizlemek mi?

Yooo, etrafımız sarılmış binlercesi tarafından ve biz artık tutsağız çakıl taşlarının elinde. Yüreğimizin çakıl taşlarıyla barışmaktan başka bir seçeneği kalmaz. Artık, zafer çakıl taşlarının ise kanamak da yüreğin payı olsun.

Karlar Yağıyor Şehrime

Karlar yağıyor şehrime

Şehrim bu gece

Beyaz bir ölüme gebe

Avuç içlerim üşüyor

İçimde yangınlar varken

Susuyorum

Avazım çıktığınca haykırmak

Yutkunuyorum ağız dolusu

Sen kusmak isterken

Karlar yağıyor şehrime

Beni vursalar bu gece

Çığlık atarsam namerdim

Kalsın menekşem vazoda

Rujum masada

Titrek bir mum ışığında

Kimsesiz bir sokak ortasında

Yalınayak bir ölüm gelsin

Alnımda sevdanın mutlu eli değil

Dindiremediğim acım

Karlar yağsın üzerime

Her adım başı ayak izlerin

Gözlerimin gördüğü son resim

Her hatıramı yağan beyaz ölüm

Kurşuna dizsin

Mezarlar örsün

Kardelenlerin boynunu vursun

İnce ince yağarken

Her zerremi beyazıyla kanatsın

Karlar yağıyor şehrime

Ben ıslandıkça hatıralarım canlanıyor

Zaman akmıyor

Etrafta sessiz bir ölüm

Kol geziyor bu gece

Karlar yağıyor şehrime

Omzumda taşıyamadığım yüküm

Beynimde cevapsız sorularım

Gözlerim yorgun artık

Ve çöküyorum bir kaldırım taşına

Solumu solduruyor beyaz ölüm

Ve bir ömür kaldırım taşında son buluyor

Karlar yağıyor saçlarımın karasına

Karlar yağıyor şehrime

Kimseler duymuyor

Bakmadan Geçme