MAVİ ŞEHRİN KALEMLERİ
Şairler yazarlar Vansesi'nin Mavi Şehrin Kalemleri sayfasında buluşuyor.
İşitme Nimeti
Erdal Şahin
Biz insanlar işiten ve duyan varlıklarız. İşitme ve duyma özellikleri Âlem-i Şuhut'taki(görünen âlemde) birçok varlıkta da mevcuttur. Ancak bir tek insanoğlu işittiklerini anlama, anlamlandırma, etkilenme, ondan zevk ve acı duyma ayrıcalığına özelliğine sahiptir.
İşitilen ses ve sözlerin insan ruhu ve kalbi üzerindeki etkisi küçümsenemez. Bazen işittiğimiz kötü bir sesin /sözün ruhumuzu nasıl daralttığını kalbimizi nasıl etkilediğini ve hayatı bize nasıl zehir ettiğini hemen herkes bilir. Ve aynı zamanda işittiğimiz tatlı ve güzel bir sesin/sözün ruhumuzu ve kalbimizi nasılda mutlu ve huzurlu kıldığını onu alıp güzelliklere kanat çırptığını da yine işitebilen herkes şahittir. İşittiğimiz duyduğumuz bir ses bazen ruhumuzda öyle bir etki bırakabiliyor ki üstünden yıllar geçse bile bunun yankısı devam eder durur. Sevdiğimiz bir insanın sesini, anne - babamızın sesini, bir kuşun, bir bülbülün, bir suyun, bir rüzgârın, bir böceğin, bir enstrümanın… Sesini unutmak ve bunlardan etkilenmemek mümkün mü?
Sesler, işitme özelliğimiz sayesinde zaman ve mekân perdesini aşıp gelen ve ruhumuzu etkileyen bir etkiye sahiptir. Beynimiz kulaktan giren sayısız sesleri kaydeden onları ayrıştırabilen, kodlayan ve bunları hiç unutmayan karıştırmayan bir özelliğe sahiptir. Bir günde işittiğimiz milyonlarca ayrı sesin nelere ait olduğunu bilmeseydik hayat yaşanmaz olurdu.
Farkında değiliz ama işitmek insan için belki de nimetlerin en büyüğüdür, işitmek bir mucizedir. Şayet işitmeseydik anlayamazdık, anlayamasaydık anlamlandıramazdık, anlamlandırmasaydık hayatın, varlığın ve bunların hakikatinin künhüne de vakıf olamazdık. Dolayısıyla insandaki işitme özelliği onun için hakikate açılan en önemli bir kapıdır. Varlık âlemindeki güzel sesleri duymayanlar, bunun tadını tatmayanlar, kulak kapayanlar ve hakikatin sesine kulak vermeyenler, bu hayatta en acınılası kişilerdir. Ey! Dostum duyuyor ve işitiyor musun? Bu kapıyı yerli yerince kullanmak ve onun hakkını vermek sana düşüyor.
Her insan işitme özelliğine sahiptir (sonradan bu özelliklerini çeşitli faktörlerle kaybedenler hariç) ancak herkes işittiklerini aynı şekilde anlama ve ondan etkilenme ve ondan aynı derecede zevk ve acı duyma benzerliğine ve eşitliğine sahip değildirler. Bir sesi can kulağıyla, gönül kulağıyla dinleyen ile beden kulağıyla dinleyen elbette bir olamaz. Ve aynı etkiyi yakalamaları görmeleri da mümkün olamaz. Gerçek anlamda işitebilmek için işitmeyi bir nimete çevirebilmek, ondan zevk alabilmek için sesleri sözleri beden kulaklarıyla değil gönül kulağıyla dinlemek gerekir. Beden kulağı ancak gönül kulağına hizmet ettiği sürece, bunlar birbirlerini tamamladıkları sürece sahibi için bir nimete dönüşür.
İşitme kulaklarla sağlanır ancak her kulak sahibi aynı özellikte bir işitmeye sahip değildir. Evet, belki herkes sesleri aynı frekansla duyar ancak herkes bu sesleri aynı derecede işitemez. İşitmek duymaktan öte çok farklı bir özelliktir bir nimettir. "Onlar sözü işitirler ve en güzeline uyarlar" özelliğine sahip olabilenler ancak sözün ve işitmenin hakkını verebilenlerdir. Sözler sesler ancak gerçek anlamda onları işitebilen bir muhatap bulduklarında bir anlam kazanır ve bunları duyabilenlere bir fayda sağlayabilir. En güzel en tatlı en ahenkli en etkileyici ses/söz olsa bile onu işitebilen bir muhatap yoksa bir faydası bir etkisi olamaz.
Kalpten yol alıp dil çarşafına dökülen ve ondan da kulaklar sayesinde tekrar gönle doğru seyr- u sefer eden duygu ve düşüncelerin ahengini, ancak ontolojik safiyetlerini kaybetmeyenlerde aynı şekilde bir etki ulaştırabileceği ifade edilebilir. Zira söz ancak çıktığı yere girebilir, yürekten çıkan söz ile ağızdan çıkan sözün ulaşacağı yer elbette bir olamaz. Dil çarşafında aynı sesler ve kelimeler çıksa bile gönül birlikleri aynı olmayınca aynı duygu birlikteliğinin oluşması/oluşturması mümkün değildir.
Beden kulağıyla değil de can kulağıyla dinlenilen ahenkli seslerin insan ruhu üzerinde çok etkileyici bir tesir oluşturduğu bilinen bir gerçektir. Zihnimiz ve kalbimiz kulaklarımızın duyduğu işittiği sayısız sesi tanıma, onları kodlama kaydetme, ayrıştırma özelliğine sahiptir. Gözlerimiz görmese bile kulaklarımız işitme özelliğimiz sayesinde bütün sesleri ve dolayısıyla bu ses sahiplerini tanır.
Güzel sesler ve duygular kalbi ve ruhu etkileyen, onu besleyen güç ve yaşama sevinci veren en önemli gıdalardan biridir. Can kulağıyla dinlediğimiz ahenkli sesler ruhumuzu besleyen ona güzellik katan bir nimettir. Bu nimetten hakkıyla istifade edebilmek için kulaklarımızı güzel seslere kabartmamız ve kötü seslere de kapatmamız lazım. Duyduğumuz işittiğimiz sesler bizi eğitmeli bize bir şeyler katmalı, yani duyduklarımız bir kulaktan girip öbür kulaktan çıkmamalı, içimizde kalmalı ruhumuzu etkilemeli onu sarsmalı onu besleyen bir gıda olmalı. İşte o zaman sesler sözler işitme özelliğimiz sayesinde bizler için büyük bir nimet oluverir. İşitmek duymak aynı zamanda bir sorumluluktur, ey dostum kelimelerle bir şeyler söylemeye çalıştım bilmem işittin mi?
Siz Bir Terazisiniz…
Seyran Kartal
Güven sizce nedir? Sizin için birine sır vermek midir? Aslında o da güvendir. Peki ya güven duygusu nedir? Bir çocuğun annesi kızsa bile yine de anne diye ağlamasıdır güven. Güven insanın ihtiyacıdır.
Siz nasıl susuz yaşayamıyorsanız ruhunuzda güvensiz yaşayamaz. Güvensiz bir toplum kolay dağılmaz mı? Güvensiz bir toplumun üstünde kara bulutlar eksik olur mu? Olmaz! İnsanlar bunu anlamıyor.
Güven sizin o kişiye her yalanınızda ruhunu aç bırakıyor susuz bırakıyor. Sizin gibi üç güne kalmaz güveni yıkılır. Sonra gözleri açılıyor. Etrafa ruhunun gözüyle değil kendi gözleriyle bakıyor. O kişi şu şekil düşünüyor. Herkesin bir çıkarı benimde olmalı ve yalan söylüyor. Kim yalandan ölmüş ki diyor. O da bilmiyor ki bedenin değil de ruhun öldüğünü. Oda öldürüyor başka ruhları.
Birde özgüven var tabii o biziz, güven ruhumuz özgüven ise bedenimizdir. Ruhsuz bedensiz insan olur mu? Ruhsuz beden oluyor, bedensiz ruh da oluyor. Peki, insan oluyor mu? Özgüven burada devreye giriyor. Birine güvenmek için özgüven gerekir. Özgüveniniz kaybolur ise güveninizde kaybolur. İnsanlar hep güven doğrultusunda hareket ederler.
Siz bir terazisiniz. Güven ve özgüveni dengede tutmalısınız. Hepsi dengeye bağlıdır. Ne saygısız olun ne de ruhsuz…
Kül Bastım Yaralarıma
Necla Arpa Gülaçar
Kül bastım yaralarıma
Bir yanım figan ötesi
Diğer yanım sükûnet
Sonsuz hatırlarıma
Çok gözyaşı akıttım,
Mazi ki hiç sormayın
Baştan sona ihanet
Ah, çaresizliğim
Kimsesizliğim
Sele kapılmış ümitsizliğim!
Seherin azizliğinde
Aynada ağlar bulduğum
Bir yanı hep kırılgan aksim
Gitmelere alışık yüreğim
Taze bir kahve kokusu
Tarifsiz birsevda eşiğinde
Yükselir annemin tahtına
Siner dört yana elma kokusu
Okşar ruhumu ansızın
Öpücükler kondurur alnıma
İşte vakit… Gelmeler başlar
Ve önce çocukluğum
Bir kiraz ağacının dallarına
Asılı kalır her akşamüstü
Hayaller topuklu ayakkabı
Güneşe inat serin gölgeler
Gölgelerin arasında
Kanar yaralarına kül basan
Elma kokulu küçük yürek
Ah… Umutlarım
Duraklar ve insanlar
Yalancı şahitler ve
Kirletilmiş imzalar,
Nefes nefese kavgalar
Yarım kalmış onca hayat
Ezeli günlerin tek tesellisi
Küle basılmış yaralarım.
Bekle Beni
Caner Demir
Bekle beni, geleceğim
Ey benim Ferhat yanım
Dağları delip geleceğim
Bekle beni, geleceğim
Ey karanlık gecemin yıldızı
Işık olup geleceğim
Bekle beni, geleceğim
Ey benim tutsak yalnızlığım
Zincirleri kırıp geleceğim
Bekle beni, geleceğim
Ey her sabah bıkmadan
Doğudan gelen güneşim
Yanıp yanıp geleceğim
Bekle beni, geleceğim
Ey benim yağmur yüreklim
Tozu dumana katıp geleceğim
Bekle beni, geleceğim
Ey gönlümün tarifsiz yarası
Kabuk bağlayıp geleceğim
Yağmuru suya karıştırıp
Gemileri limanlara sığdırıp
Dünyayı yakıp geleceğim
Bekle beni, sevgilim
Geçmişi yakıp geleceğim
Van Gölü'm
Bahattin Bulut
Van Gölü'm, bu sabah sana
Hastane penceresinden baktım
Acılarımı, ıstırabımı, bir bir attım
Sen dağların eteğine akarken
Ben yine aktım sana
Aslında dertleri benden alırsın
Can katarsın cana
Hastane penceresinden
Güzelliğini izledim,
Akşamları yolunu gözledim
Güzelliğini kuşanırken sen
Ben şiirlerle seni süsledim
İhtişamınla dururken karşımda
Beste yazmak istedim sana
Gökyüzü kadar güzelsin
Bir o kadar da mavisin sen
Ne kadar güzelsen, ah
Bir o kadar da sahisin
Bir sırdaş kadar yakın
Bir o kadar da hâmisin
Sen ki bir hekim gibi mahir
Dahisin bir o kadar da
Van Gölü'm, hayat bulurum
Seni seyrederken,
Rahatlatırsın yüreği sen
Ötelere yüzerken
Umutlarımı ekerim sana
Seni bestelere dizerken
Huzura yol alırım
Gezerken kıyılarında.