MAVİ ŞEHRİN KALEMLERİ
Şairler yazarlar Vansesi'nin Mavi Şehrin Kalemleri sayfasında buluşuyor.
Bir Umut
Ayşe Barlas
Bir umut… Hayata tutunmak için, güne yeniden başlamak için...
Beni kimsesizliğim yıkarken; yüzümdeki hüzün bana damga oldu. Hiçliğimin simgesi haline geldi acizliğim. Ve beni harabeye çeviren sessizliğim. Kendi infazıma sebep ve şahidim susmanın yarattığı bedellere... Hep içime gömdüğümden; başıma çıktı arsızlık. Ben edebe el açarken, çiğnedi benliğimi şu medeniyet diye yâd ettikleri şey…
Peçeler arkasında özelleşirken güzelliğim, yırttılar safsata ile değerimi. Ve ezip geçti beni hiç bırakmadığım, uğruna canımı adadığım dünya sevgim! Demek ki araya kilometreleri dizen benmişim umutların...
Şans vermeden önüne set çekip uzaklaştıran benmişim inancın. Öteler ötesine ben atmışım kendimi ve tanımadan geri çevirmişim huşuyu! Yüzleşmeye korktuğum geçeklerimle baş başayım şimdi... Yüzsüzleştim saygıya karşı! Sevgi vermediğim çiçekler; zehir verir oldu bana... Hak ediyorum...
Kendimi imanın içine bıraksaydım; şimdi yüzüyor olurdum huzur denizinde. Yudumlayan ben olurdum sevgiyi, saygıyı ertelememenin sefasını... Her gün güneşle doğan ben olurdum, ışığıyla yüzleşemeyen ay yerine; batan ben olmazdım...
Gece karanlığa çaresizce hapsolurken; ben doğardım yıldızlar yerine... Huzur ben olurdum….Keşkeler benimle dolardı.
Sitem
Kübra Öztaş
Buralarda çoktur cefa
Hak bakidir senden yana
Semalarda güzel hüma
Benim yolum senden yana
Abdallara düşende
Yolun Hakka erende
Kehribarı sevende
Benim yanım heybende
Bir kanyonda coşarım
Seller olur akarım.
Yarın ne olur bilemem.
Bir bakmışsın göçerim.
Selam ola benden sana
Hak yolundan ayırmaya
Vakit cennete kalamaya
Selam yolla senden bana.
Adını siz koyun
M. Şirin Aydemir
Gece zifiri bir yol
Irak ellerden gelen derviş
Kıyılarını döver şafağın
Meczubun ruhunu okşayan
Tan yeri kızıllığı
Sıyırır yirmi dört parçalı
Kara bir peçeyi yüzünden,
Kızılca bir kıyamet kopacak
Çepeçevre kuşatır zaman
Ana şahit sığırcık kuşları
Birazdan bir dağ güneş doğuracak
Kelebek ömürlü nur topunun
Varın siz koyun adını
Akrebin yelkovanı kıstırdığı yerde
Solmaya yüz tuttuğu liman kentinde
Yitirip bütün dinginliğini
İndirip usulca yelkenleri suya
O son huzmeyide giyinip
Issız bir sahil şeridinde
Busesinin kalacak izi
Bürünüp eski kızıllığına
Tarihin tekerrüründen irkilecek
Suretini suda gören at misali.
Ben
Tarık Yetiştiren
Bu kadar duygusal olmasaydım ben
Seven de ben olurdum sevilen de ben,
Kaçıp giderdim bu memleketten,
Hakim de ben olurdum mahkum da ben
Bir cami gönüllüsü olmasaydım ben
İmam da ben olurdum mecnun da ben
Alimler hizmetkârı olmasaydım ben
Alim de ben olurdum talebe de ben
Kalemimde mürekkep tükenmeseydi
Katip de ben olurdum mektup da ben
Saatler aleyhime işlemeseydi
Akrep de ben olurdum yelkovan da ben
Sorunlar bu kadar büyük olmasaydı
Büyük de ben olurdum küçük de ben
Zamanın fitnesine aldırmazdım hiç
Adam da ben olurdum çocuk da ben
Fitnesiz bir vatan olsa giderim
Vatan da ben olurum vatandaş da ben
Rejimi ne olsa boyun bükerim
Kanun da ben olurum suçlu da ben
Sevdiklerim burada yer almasaydı
Aile de ben olurdum akraba da ben
Bir namert uğruna yıpranmazdım
Gurbetde ben olurdum özlem de.
Hasret Sancısı
İnci Şahin
Bir kuş olup süzülsem
Masmavi göklerde
Uçsam sana doğru
Her an burnumda tüten
Beni hayallere salan sesinle
Sana gelsem
Usulca konsam pencerene
İçinde dünyaları barındıran
Bir bakışınla beni
Bir ömür kendine rapteden
O koca gözlerinle
Gönlüme açan pencereni
Yaralı yüreğimi
Kırık kanatlarımı
Sana hasret biçare halimi görüp
Alsan beni avuçlarına
Nefesini ensemde
Sıcaklığını tenimde hsem
Bir anlığına da olsa
Yeryüzündeki cennetimi yaşasam
Bir kul olup omzuna konmaya
Uçsam sana doğru