MAVİ ŞEHRİN KALEMLERİ
Vansesi Gazetesi ile Van Yazarlar ve Şairler Derneği işbirliğiyle mavi şehrin kalemleri yazıyor.
Van'da Halk İnanışları
Ümit Kayaçelebi
Halk inançları deyimi toplum tarafından kabul edilmiş ilâhî bir dinin bilinen hükümleri ve öğretileri dışında kalan fakat halk arasında yaygın bir şekilde yaşatılan, itibar gören ve bir sonraki nesle aktarılan inanmalardır.
Halk arasında yaygın olan toplumsal kabullenmeler, benimsemeler, âdet-gelenek olarak varlığını sürdüren bir takım folklorik uygulama ve pratikler halk inançları şeklinde emen her ünitesinde yer almıştır. Teknik gelişmelerden tutun da, evlenmeden, doğumdan, ölümden, sosyal hayatımızdaki her türlü etkinliklere kadar benimsenen halk inançları vardır.
Dinen İslam tarafından yasaklanmış ve İslam'a ters düşen inançların halk arasında yaşatılması; eski inanç, kültür, örf, âdet ve folklorun tesirine bağlanabilir.
Ancak zaman geçtikçe İslam'a ters olan inançlar yavaş yavaş terk edilmekte, bazı halk inanışları azalmakta, bazıları tamamen yok olmakta, bazıları ise Türkiye genelinde olduğu gibi hâlâ varlıklarını devam ettirmektedirler.
Bu inanışların zamanla görülemez olması eski kültür, örf ve âdetlerin zayıflamasına, İslami eğitim-öğretim, bilgi ve şuurun artmasına, bu sahada bilgili kişilerin, eserlerin çoğalmasına; yol, araç, hastane, okul vb. imkânların yaygınlaşmasına bağlamak mümkündür:
* Anne, çocuğunun üzerindeki gömleğinin düğmesini dikerken çocuğun aklı dikilmesin diye ya ağzına kibrit çöpü verir ya da bir eliyle yakasını tutturur.
* Avuç kaşınırsa para gelecek demektir.
* Ayakta su içilmez.
* Bebeğin kırkı çıkmadan çatıya çıkılmaz.
* Ceviz ağacının altında yatıp uyunmaz. (Uykusu ağır olur, baş ağrısı yapar.)
* Cuma akşamı soğan sarımsak gibi şeyler yenmez...
* Dolu yağışı dursun diye saç ayağı, dolu yağışı altına atılır.
* Ekmek pişerken ilk pişen ekmek yenmez. (Yiyenin kadını ölür.)
* Eli olan biri, siğili olan birini okursa iyileşeceğine inanılır.
* Ezan okunurken iş bırakılır, iş yapılmaz.
* Gece aynaya bakılmaz.
* Gece bulaşık suyu dökülmez.
* Gece ev süpürülmez.
* Gece ıslık çalınmaz. (Uğursuzluktur, şeytan çağırmaktır.)
* Gece köpek uluması pek hayra yorulmaz.
* Gece kül atılmaz.
* Gece tırnak kesilmez. (Kesenin boyu kısa olur.)
* Gelinin ayağına damat basarsa, damat kılıbık olur..
* Giden yolcunun arkasından bir tas su dökülür.
* Güvercin vurulmaz, eti yenmez.
* İki dini bayram arasında nikâh kıyılmaz.
* İnsanın sol kulağı çınlarsa kötü, sağ kulağı çınlarsa iyi haber beklenir.
* İstenmeyen bir olay anlatılırken tahtaya el ile tokmak gibi üç kez vurulur.
* Kadınlar erkeklerin, bilhassa yaşlıların önünü kesip geçmez.
* Kapı eşiğine oturulmaz. (Oturan iftiraya uğrayabilir.)
* Kötü bir şey konuşulduğunda, şeytan kulağına kurşun denir.
* Kuş yuvası bozulmaz. (Bozan kişinin yuvası bozulur.)
* Makas ve bıçak istenirse elden verilmez yere konur.
* Sabun isteyene, sabun elin tersiyle verilir.
* Sağ gözün seğirmesi iyiye yorumlanır.
* Sol gözün seğirmesi kötüye yorumlanır.
* Sofra başında türkü çağırılmaz (söylenmez).
* Yakına konan karganın ve baykuşun ötmesi de hayra alamet sayılmaz.
* Yatan çocuğun üzerinden atlanmaz. (Atlanırsa büyümesi durabilir.)
* Yatırların çevresinden ağaç kesilmez.
* Yatırların çevresindeki ağaçlara bez ve çaput bağlanarak dilek tutulur.
* Yolcunun ardı sıra ev süpürmek uğursuzluk sayılır
* Evde kırık ayna bulundurmak uğursuzluğa alamettir
* Evde süpürgeyi ters bırakmak uğursuzluktur.
* Gece aynaya bakan genç kızların bahtı bağlanır.
* Kara kediye karışmak, dövmek cin çarpmasına sebep olur.
* Yere besmelesiz kaynar su dökmek cin çarpmasına sebep olur.
* Ayakkabıların ters dönmesi veya uç uca gelmesi evde kavgaya sebebiyet verir.
* Misafirin tez gitmesi için ayakkabısının içerisine tuz atılır.
* Gece köpeklerin acı acı ulumaları zelzeleye delalettir.
* Cuma akşamları iş yapmak günah sayılır.
* Bir kişinin un değirmeninde yalnız yatması cin çarpmasına neden olur.
* Çift aksırık uğur, tek aksırık uğursuzluk sayılır.
* Süpürgenin elbiseye değmesi iftiraya uğranılacağına delalet eder.
* Soğan sarımsak kabuğu yakmak günah sayılır.
* Zemheri kışta evin tozunu almak günah sayılır.
* Karadut ağacını kesmek günah addedilir.
* Ev içerisinde yün çorap sökmek iyi sayılmaz.
* Rüyada diş çektirmek ölüm haberi almaya delalet sanılır.
* Elbise sırtta iken düğme ve sökük dikmek iftiraya uğramaya neden olur.
* Gelinlerin eve ilk gelişlerinde kuzu gibi olmaları için ayaklarının altına kuzu postu serildiğinde kuzu gibi bir gelin olacağına inanılır.
* Gelinin eve gelip ilk oturuşunda ilk çocuğunun erkek olması için kucağına erkek çocuk bırakılır.
* Gelin geldiğinde ağzına bir parmak bal verildiği takdirde bal gibi ağzının olacağına inanılır.
Yaşama dair
Nurgül Akbaş
Çökmüş gözaltlarının arkasına saklanmış ama anlatmak istemediği her şeyi gün ışığında istemsiz yeşerten aciziyetimle tanıştım. Yalın haliyle terk edilmeye yüz tutmuş karanlıkla ışığın varlığını sahiplendim yüreğimde.
Yere göğe sığmayan kudret, yumruk kadar olan kalbe sığarken nokta varsayılıp göze değen hiç bir varlık, yer bulamıyordu sıcağın gölgeli sokaklarında. Gelişi güzel denilen her şeyboş vermişliğin pençesinde kıvranırken hayallerimi ufak çaplı yolculuklara uğurladığımı söyleyip aslında hepsinin vazgeçişin gizemli yüzü olduğunu içten içe biliyordum.
Kalem yazması istenileni çoktan yazmıştı belki de. Teslim olmak gerekiyordu. Teslim olmak isteyen ruhuma istediğini ne kadar verdiğimi bilemeyecek kadar aynasızdım oysaki. Dudaklarıma yakıştırdığım şeyler farkına vardığım zamanlarda fazlasıyla kısıtlı. İçinde şükrün huzurunu, tövbenin kabul olabileceğinin umudunu ve geceyi sahiplenişin getirdiği ufak bir tebessüm bırakıyorum hayat anılarımın yanına. Toplanmak bana göre değildi.
Olmadığında bir şeyleri değiştirmeyi çok yenilerde öğrendim. Kaldığım yerden devam ediyordum geçmişimde. Çünkü hiç bir zaman ikinci bir seçeneği hak etmedi göz pınarlarım. Şimdiyse yalnızlığı kazanmışken kaybetmeyi kabullenecek yüreğe sahip olmadığımı belki de hiç bir zaman olamayacağımın farkında olarak sessizce fırtınanın dinmesini bekliyorum.
Kuşlarımın özgürlüğü ile özgür kalacak tüm sorumluluğum.
Umarım hiç bir zaman mavimi kaybetmem...
Yok
Kenan Gezici
Selam sanan ömrümün yarısı
Gönül nehrimi coşturan güzel
Sonbahara mecbur dal
Yağmura hasret kalan toprak
Gökyüzüne hasret iki çift göz
Sen geçerken aklımdan
Zühtte sığınan kul gibiyim
Ne sabahımdan hayır
Ne akşamında muhabbet
Yanımda sen yoksan
Yediğim içtiğimde yok meymenet
Ben seni yalnızlığımın okyanusunda
Fikirlerin yokluğunda bulup da sevdim.
Niyaz
Merve Beyaz
Uzak diyarlar çekti içim
Sinsice uzandı kelimeler
Yutkundum harf harf
Gitti içim uzaklara
En uzaklara
İzleriydi
Ekmeği alnına koyanların
Saklıydı bir yerlerde
Üşüyene sarılan insanlar
İçimden geçti
İçim geçti
Umudun gülümsemesiydi
Karla oynayan çocukların gözleri
Kuruduğu halde ağacı sulamaktı,
Sevmek ve inanmak
Kalbin inanmasıydı
Niyaz.
Söyle ceylan gözlüm
Bekir Acemioğlu
Yorgunum bedenimin ilacı sensin
Deli gönlümün bir tek ilacı sensin
Sol yanımın yarası, dermanı sensin
Söyle ceylan gözlüm şimdi nerdesin
Gözlerimde sadece o güzel halin
Dilimde iki hece sen ve hayalin
Beni hülyaya saldı güzel gözlerin
Söyle ceylan gözlüm şimdi nerdesin
Gönlüme umutsun unutma bunu
Eksik etme benden hayat suyunu
İnanma senden daha güzel olduğunu
Söyle ceylan gözlüm şimdi nerdesin
Tatlı dilli, güler yüzlü, şirin kız
Beni diyar diyar gezdiren cankız
Ay gibi güzel yüzünle ah peri kız
Söyle ceylan gözlüm şimdi nerdesin.