MAVİ ŞEHRİN KALEMLERİ

Vansesi Gazetesi ile Van Yazarlar ve Şairler Derneği işbirliğiyle mavi şehrin kalemleri yazıyor.

Eski Van'da Kurban Bayramı

Ümit Kayaçelebi

Efendim, eski yıllarda Ramazan Bayramı ile Kurban Bayramı arasındaki tek fark Ramazan bayramında şekerin ön planda kurban bayramında da kurban etinin ön planda olması bir farklılıktı. Yoksa arifeleri, bayramları ve bayram günü yapılanlar birinde ne ise diğerinde de aynı idi. Bu yüzden yukarıda yazdığım bayram kutlaması ile ilgili aynı şeyleri burada tekrarlamayacağım.

Kurban Bayramı'nda Van halkı kendi gücü nispetinde ya tek başına koyun alır veya birkaç kişi ile ortak olarak sığır alıp kurban ederlerdi. Yani o günkü insanlar kurban kesme hususunda çok titizdiler ve kesmedikleri zaman bundan büyük üzüntü duyarlardı. Onun için şartlarını zorlayarak kurban alıp kesmeye çalışırlardı. O zamanlar kurbanlık koyun, keçi, sığırlar ulu orta yerlerde gezdirilmez ve satılmazdı. Eski Van'da kazadan, nahiyeden veya köyden gelen köylüler için onları öküz arabaları, atları, eşekleri ile kalabilecekleri özel mekânlardı. Bunlarla bir yerde kalınabilecek en uygun mekanlarda o zamanki Emer Ağanın, Hancı Mustafa'nın, Hancı Rıza'nın, Mehmet Emin Çelebi'nin, Seyit'in hanları idi.

Köylü kurbanlıklarını buralara getirir ve kurban alıp kesmek isteyenler buraya gelir pazarlık edip kurbanlıklarını alıp götürürlerdi. Hayvanlar şehre girmedikleri için şehirde kirlenmezdi. Kurbanlığı alan kişi aldığı kurbanı yaz ise kendi bahçesine bağlar ve kurban bayramı gelinceye kadar hayvanın biraz semirmesine çalışılırdı. Gece olduğu zamanda hayvan tandır evine katılırdı. Çünkü o yıllarda hemen hemen her evde tandır ekmeği yapıldığı için her evin mutlaka bir tandır evi vardı. Kış olduğu zamanda yine hayvan orada kurban bayramına kadar yemi suyu verilerek bakımı yapılırdı.

Yazın Kurban Bayramı olduğunda haliyle hayvanlar o zamanki bağ ve bahçelere salınır ve çocuklarda adeta onunla arkadaş olur oynarlardı. Hele koçların tos atması da ayrı bir şeydi. Bir yandan toslamasından korkar bir yandan hiç yanından ayrılmazdık. Kurban bayramı gelip çattığında hayvan kurban edilmek üzere götürüldüğünde hüngür hüngür ağlardık. Kurban Bayramı günü bayram namazı kılındıktan sonra doğruca ailece aile kabristanlarına gidilir ölüler ziyaret edilip kabristandan geldikten sonra kurbanlık hayvan sürüklenmeden, incitilmeden, horlanmadan adeta nazlı ve nazenin bir şekilde kesim yapılacak yere getirilirdi.

Kesim yapılacak yerde ufacık bir çukur açılarak hayvan kesildikten sonra kanının burada toplanarak etrafa yayılması önlenirdi. Ve kesim mutlaka bağ ve bahçelerde yapılırdı. Böyle şimdiki gibi caddede, sokakta, beton yollarda kesim olmazdı. Hatta o esnada kadınlar ve çocuklar bile yaklaştırılmazdı kesim yapılan yere.

Önce Kurban sahibi kasaba vekâlet verir ve ondan sonra orada hazır bulunan cemaat hayvanın gözleri bağlandıktan sonra ve usulü dairesinde yere yatılıp yüzü de kıbleye getirilir ve başı da o açılan ufak çukura denk getirilirdi. Hazır bulunanlar tekbir getirirler ve ondan sonra kasap besmele ile hayvanı boğazlardı ve bırakırdı. Hayvan deprendikçe Başından akan kanlar açılan çukura dökülürdü. Ve iyicene bekledikten sonra yüzülür ve evden getirilen bakır sinilere, kaplara hayvanın etleri bırakılırken ayrı bir yere de Kelle, pepik, mumbar da ayrı bir yere bırakılırdı.

Bazen ev sahibi kelle ve sakatatı istemez kasaba verirdi ve kasap vazifesini yaptıktan sonra ücreti verilerek gönderilirdi. Hatta o zamanlar kasaplar ekseriyetle para almaz ve hayvanın derisini isterlerdi Böylece kurban sahibi ile helalleşmiş olurlardı. Kasap gittikten sonra etler genelde üçe bölünürdü. Bir hisse ev sahibine, bir hisse, komşulara, bir hissede bayram günü kapıya gelecek ihtiyaç sahibi fakirlere sunulurdu. Yani ben kestim ben yiyeyim denilmezdi. Etlerde dağıtılırken işte yağlı tarafı kemikli tarafı komşulara ve fakirlere vereyim iyi tarafı da bana kalsın gibi bir düşüncede kimse olmazdı. Etler Allahın rızasına uygun bir şekilde dağıtılırdı.

Daha kurban kesilmeden önce ocak yandığı ve için hayvanın etleri kazanda pişirilirdi. Bu arada hayvanın kuyruk tarafında olan yağları hemen pişirilerek sofraya gelirdi. Çıtıt çıtır çıtır olan bu kuyruk tarafından pişirilen tarafa da bu yörede' Cızlığ' denirdi ve biz çocuklarda o sabah kahvaltıda büyüklerle birlikte kemali afiyetle cızlık yerdik. Böylelikle kurban kesimi bittikten sonra herkes kahvaltısını yaptıktan sonra Kurban Bayramı kutlamalarına geçilirdi. İşte bir zamanlar Van'da böyleydi bayramlar diyerek 'Van'da eski bayramlar' şiirimizle son noktayı koyalım.

*************

Van'da Eski Bayramlar

O günleri anlatmak zor olsa da

Çok güzeldi Van'da eski bayramlar

Geçmiş günler anılarda kalsa da

Çok güzeldi Van'da eski bayramlar

Çikolata yoktu alırdık şeker

Balalar yığılır kapıda bekler

Biraz harçlıkla fındık isterler

Çok güzeldi Van'da eski bayramlar

Mirav kazar fındıkları atardık

Tek atınca biz bir anda batardık

Bazı günde yükümüzü tutardık

Çok güzeldi Van'da eski bayramlar

Çok erkenden gider idik camiye

Hepimiz alışmıştık Hafız Hemdi'ye

Zaten çok yakındık Küçük Camiye

Çok güzeldi Van'da eski bayramlar

Dolup taşardı misafirlerle evler

Karşılıklı içilirdi kahveler

Derken sürüp giderdi sohbetler

Çok güzeldi Van'da eski bayramlar

Uzak yakın gidilirdi her yere

Hatır çok mühimdi onlara göre

Bayram havasını yaşardı yöre

Çok güzeldi Van'da eski bayramlar

Bizim mehle insanlarla kaynardı

Çocuklar melikan, kupa oynardı

Kimisi de sinemaya koşardı

Çok güzeldi Van'da eski bayramlar

Toprak evler tertemizdi her zaman

Hele bayramlarda görseydin aman

Misafirle kaynayıp taşardı her an

Çok güzeldi Van'da eski bayramlar

Nenem bize ayran aşı yapardı

Hane halkı kaşıkları kapardı

Tuzlu balık sofraya tat katardı

Çok güzeldi Van'da eski bayramlar

Nerde o eski bayramlar nerde?

Bütün güzellikler kaldı mazide

Toprak damlı bizim o eski evde

Çok güzeldi Van'da eski bayramlar

Yıllar

Mehmet Muhlis Şepik

Hayli zaman oldu yârdan gideli

Hasretimi hüzne vurmayın yıllar

Şu zalim gurbeti bir yurt edeli

Özlem çekmek neymiş sormayın yıllar

Düşünce ayrılık günü önüme

Ağladım sızladım geçen Dünüme

Anılar çıkıyor her bir yönüme

Vuslata set kurup durmayın yıllar

Güzeldi sılamın çamurla taşı

Unutmadım asla dostu sırdaşı

Ararım babamı anne gardaşı

Çaresizim beni yormayın yıllar

Gücendi dediler eş dost akraba

Sandım ki kanarım öyle seraba

Mavi düşlerim bak döndü haraba

Benim için hayal kurmayın yıllar

Ağladım yalnızken böyle çaresiz

Kimseyi etmesin rabbim yöresiz

Hüküm giymiş gibi hem de süresiz

Üstüme üstüme varmayın yıllar

Şepik der ki Erciş, yeşiller şehri

Akıyor içinde bendiyle nehri

İnci kefaliyle ödenmiş mehri

Şu halimi garip görmeyin yıllar

Güzel Van

Adnan Özkan

Gelmediysen, görmediysen gel hele

Neredeymiş, neresiymiş bil hele

Kalesini, ovasını gör hele

İlhamını o'ndan almış güzel Van

Hep güneşli yazı-kışı dinlemez

Gelip o'nu görmeyenler bilemez

Güzellikte başka il'e benzemez

İlhamını o'ndan almış güzel Van

İlçeleri birbirinden güzeldir

Hele Erciş güzellikte özeldir

Gevaş desen güzelliği ezeldir

İlhamını ondan almış güzel Van

Edremit'in çarşısına var hele

Selam verip VanGölü'nü sar hele

Artos Dağı başlarında kar hele

İlhamını o'ndan almış güzel Van

Akdamar'ın destanını gel oku

Gürpınar'da desen desen çul doku

Dağlarında kekik, sümbül, mis koku

İlhamını o'ndan almış güzel Van

Erek Dağı kartalların otağı

Özalp dersen koyun-kuzu yatağı

Ne güzeldir Bahçesaray, Çatak'ı

İlhamını o'ndan almış güzel Van

Bardakçıdan beri Zeve dur! hele

Bura şehit yatağıdır bil hele

Ruhlarına bir Fatiha ver hele

İlhamını o'ndan almış güzel Van

Mollakasım meyve- üzüm bağları

Kurubaş'ın cacık, tereyağları

İhya eder hastaları, sağları

İlhamını o'ndan almış güzel Van

Bahçıvan'ı, Ğarabas'ı, Erek'i

Çavuşbaşı belkemiği, direği

İskele 'de atar Van'ın yüreği

İlhamını o'ndan almış güzel Van...

İnsanoğlu

Seyran Kartal

Kızardı insan kendine,

Hani nerede kötü de iyi de

Karıştı birbirine duygu da düşünce de

Azrail bile aldı genç canları eline

Ne sen sor gizlice

Ne ben söyleyeyim kötüce

Seviyorum denildi yalan dolan

İnandı buna sevgisi ve ümidi olan

Yürekler kırıldı cam gibi paramparça

Hiçbir şey olmadı ki ümitsize

Geçip oturdu bir köşeye

Her şey güzel dedi sevince.

Bakmadan Geçme