Mavi Şehrin Kalemleri
DÜŞÜNDÜKÇE
FURKAN TOPRAK
Ne kadar sussam
Bağırıyor arkamdan yapmak istediklerim.
Ben ne kadar bağırsam
Susuyor bu zamana kadar yaptıklarım.
Ben ne kadar düşünsem
Var oluyor aklımdan geçmeyenler.
Yaşamak için ölmek
Ölmek içinse yaşamak
İşte
Bütün çözüm bu olsa gerek.
KIRIK ZAMAN
YAŞAR ADIYAMAN
eti ve kemiği ile çürümüş hayat
karanlık zamanı hapsediyor
çıkmaz, her açık kapı dışarıya
labirenti kesilmiş köşe başlarında
bekleyen ve bekleten insan yığınları
çürümüş etleri bir mezar bulmak için
bahara duruyor kırık zaman
duru bir kalbe kendini anlatırken
öğretici sıfatı ulu ortaya nakış işliyor
aldatıcı ihanetler rıhtımında
kendi resmini çekip, çizmekte
zamanın kırık kalbine doğru
karanlık adımlarla
yaratılış tohumunu içine çekiyor
bahar delice ve umutsuzca beklerken
ruh ölümü düşünmekte
kırmızı renkleri üstünde
beyaza vuruyor bakışını
zirvelerde kendini anlatırken
kalbini keşfeden mumyalara ağlamakta
yolculuk albeni bir hayat kavşağında
sahili aşk kokan bir köy kasabasında
geceye susamış bir yaban gülüne
hayat vermekte
gece yolculuğu sarhoş bir ikilem
ertesi güne arzuladığı erteli düşlere
zerre dökülmekte, ten'den güne
beklemekte yorgun bahar
kalbin bütün masumiyetini
dansa kaldırmakta
geceye dört duvar yalnızlığı
hasret ikilemi
ve kırılmış zaman eşlik etmekte
sanki ,
hayallere yeşil çizgi çeken
sokağın başı boş duruşuna devrilmek istemekte
çürümüş hal yasaları karşısında
zaman kırık
gece olunca üşüyen alev
turnalar için umuda çare aramakta.
LEYL-LÂ
LEYLA MİHRİNAZ ENGİN
-ismi konulmamışa gider mektup döner gelir mektup alabildiğince mahcup-
Can azizim
Düğümlenip duran bir şeyler var içimde. bir çözülsem leyl olacağım azizim leyl. Çisil Çisil yağacak yağmur, toprağı söküp götürecek bir tufan, çözülsem akıp gideceğim…
Sağımda solumda ürküten ve kirpiklerini kırpmayan gözler var. Milyon tane göz. Gözler diyarı oldum azizim.
Bir yanım leyl diğer bir yanım lâ. Savurdum alemi savrula savrula…
şu cehennem kızılı yalnızlık… Ellerin bu gece ne kadar soğuk… Bu gece tüm geceler adına konuşuyorum. yokuz aslında koca bir hiçiz…
Fırlattım bir dalını yaşamın. Can-dı/ bit-ti(m) /yol-du/ yit-ti(m)
bitti azizim!…tapmalarım, tapılmalarım hepsi lâ…demiştim ya bir yanım lâ!…
Çıplak çırılçıplak bir ceren gibi düşüyoruz döşünden hayatın ve hayatın sadece ağaran saçları var…
Düş ertesidir;
Vakuma tutulur leyl / ağlaşır peşinden lâ.
Bire bin katar leyl / mavide tebessüm arar lâ.
Şarap kokan muhabbet demini arar leyl/ bir türlü gözlerini bulamaz lâ.
Ah azizim! Okyanusun orta yerinde çırpınan bir yürek kadar asil, kayalara vurup başını, gerisin geri dönen dalgalar kadar asiydi ömrüm…
Ah ah milyon tane ah! Geriye pörsümüş bir yürek, viran olmuş bir bağ, bir el ve de kalem var… leyl-lâ ettin ve sonra
Ley-la.
Maviye hasret salmak. Maviye özlem şu eylülün eşiğinde, beni biraz daha şair biraz daha deli biraz daha Kays biraz daha Leyla yapan hoyrat yalnızlığım… eylüledir düşkünlüğün bilirim.
Ayak dirersin mevsime/mevsim dokuz doğurur.
Aşındırırsın yeşili/dayanamaz yeşil sarı olur, kudurur.
Meyil verirsin kırlangıca/ dayanamaz kırlangıç kapılır da sürüye, göçer de gözden kaybolur.
Ne can ne de canan
Ne dizgin ne de tay
Sırt dayamış göğe leyl/
lâ gözü melül bakar toprağa.
Bekler de dolunayı leyl/
lâ geceye sevda salar.
Yok azizim yok. Ne ilk ne de son tılsımı yok. Kulağını, gözünü dilini yitirmiş hayat, kuyruğu bile yok.
Yalnızlık, inadına fingirdeyip durur aysız, dostsuz ve sessiz gecelerimde.
Yalnızlığın diğer bir adı olta ve hayat kendi girdabında bir avuç su.
Yalnızlık çaparı oldu azizim, yalnızlık çaparı.
Yalın oldu leyl
Yalnız oldu la
Geriye
Gülerim hâlâ…
MUKATTAA DİZELER
RAMAZAN YILDIRIMÇAKAR
Dalıyorum seyrine gözlerinin
Bir bitimsiz gecenin darında
Alfabelerden toplanmış muhreç harflerle
minör kelimeler türetiyorum
Say ki
Bu adam yeniden doğdu
Yeniden öğreniyor yazmayı
Büyük cümlelere gücünün yetmeyişi bundan olsun
Sana mukattaa harflerinden şiirler yazmaya geldim.
Herkesin hakkında yorum yapacağı şiirler.
İmla kurallarının hiçe sayıldığı şiirler
Fakat kimsenin anlamayacağı türden
Aykırı dizelerden örülecek sana olan sevgimin tarifi
Biliyorum
yazgısı vardır bazı cümlelerin
Kiminin kara
Kimisinin hiç anlaşılmayacak üzere yazgılandığını
Gott ist tot
Ya da şöyle söyleyeyim
La comprensión es el comienzo del amor
Neyse bunları bir kenara bırak
Sen değişime bak.
Kelimeler gibi bir de benim yazgıma
Yiğitlik bize dededen kalmaydı
Bu yüzden meydanlardan kaçmadım.
geri adımı olmadı kavgamın.
Olmayacak geri adımı kavgamın.
kaçmaya yeltensede gölgem
düşmanı bırakıp ona doğrultuyorum namluyu.
Ay şavkında her şey belirgin kaçmıyorum
Her şey denk getirilmiş aksilikler yumağı gibi
Neye hiddetlensem yakama yapışıyor
Hayatım yıllanmış takvim yaprağına dönüyor
Tarihte bu gün ibaresi düşüyor anıların başına
Baka kalıyorum
Harflerin insicamına
Ya mağrur bir vaka
Ya da hayıflatan kayıpların dizgesi
Kimi devrik
Kimi sıralı
Kiminin aklı karışık.
Dedim ya herkes yorum yapacak
Kimse anlamayacak
YASINI TUTMAYI ÖĞRENDİM
SEVDA ZENGİN
Sen yokken.
Nasıl ağlanır, nasıl susulur ,nasıl ölünür
Hepsini öğrendim.
Üç günlük taziye ritüellerini
Bir ömür boyu tekrarlayarak
hep seni hatırlatacağım kalbime.
Şiirlerin diliyle konuşmayı öğrendim.
Kelimelerin yerini değiştirince
Cümlelerin
Hep aynı anlama geldiğini
Beni hep korkutan şeylerin
iyileştirdiğini ,
Karanlıktan korkuyorken
Kendimi karanlıkta bulduğumu anladığımda .
Öğrendim ...
Büyüdüm...
Gördüm...
Sevdim...
Ben dünyanın en güzel çirkin adamına aşıktım.
Ve sanki her şiirin yolu
ona çıkıyordu
Kelimeler biriktirmeyi onun için
öğrendim.
Kum saatine sıkıştırdığım zamanı
Kırdığımda
Durduramadığımda
Öğrendim
Sensiz geçen günleri
Takvimden saymadığımda
Öğrendim.
Yolunu gözlerken
Nerde duracağımı ,
Hangi yola bakacağımı
Seni nerde bekleyeceğimi
Gelmemenden öğrendim...
Yokluğunu en çok
Var olduğun andan öğrendim.
Sesini duymayı
Sağırken öğrendim.
Aşk için yazılmış
Bir şiirin ayaklarına kapanmayı
Seni sevmeyi yine senden öğrendim.
UZAK GÖKYÜZÜM
İKRAM POLAT
Ne mahzenler birikmiş bu davalık cenazemde,
Baş başa kalabalıklar ortasında kalan şehrimde,
Gönlümde sabahlayan bir mülteci gülüşünün gerçeğinde,
Bak gökyüzüne sarılıp gitti yine o çocukluk.
Hayale aldanıp yaşanır mı şifasız ayrılık zehrinde,
Babasız dalıp gitmek var mı sahi ıssız geçmişe,
Bir vedaya emanet ederek kaybolmak sınır tellerinde ,
Bak gökyüzüne sarılıp gitti yine o çocukluk.
Etrafımda kapana kısılmış gözü yaşlı kutsal emanetler,
Koşarken takıldı kulaklarıma annemden dert türküler,
Neye sahibim unuttum, bakıyorum karşımda cesetler,
Bak gökyüzüne sarılıp gitti yine o çocukluk.