Mavi Şehrin Kalemleri
Mavi Şehrin Kalemleri
İSTİYORUM
FUAT ARPA
Güneşi avuçlarıma verin
Isınmak istiyorum.
Tomurcukları patlarken körpe çiçeklerin
çiğ düşen bir bahar sabahında
çiçeklerle uyanmak istiyorum.
Yağmuru saçlarıma dökün.
Islanmak istiyorum.
Rahmeti beklerken susamış toprak
engin ormanlar,
ben yağmurlarla arınmak istiyorum,
Yıldızları yollara serin.
Konuşmak istiyorum.
Yolunu yitirmiş kalabalıklar arasında
savrulurken varlığım
ben yıldızlarla yürümek istiyorum.
Yürekler öfkeden usansın
Sükunet istiyorum
Ezel sabahından gelen ruhlar
unutmuşken vefa hissini
ben elest halinde ölmek istiyorum.
KENDİ ŞİİRİNİ YARATAN ADAM MÜŞTEHİR KARAKAYA
RAMAZAN YILDIRIMÇAKAR
Şiire değinmek ya da şiirin değdiği yollardan geçmek kolay görünen fakat zor geçilen bir yol.Bu yolun derdi,çilesi,cefası bitmek bilmeyen bir yazgıdır. Bu yolda yürümek emek ister ,bilgi ister, aşk ister azim ister yetenek ister en önemlisi de şuur ister. Hem imgesiz,ruhsuz,anlamını kaybetmiş bir zaman aralığında var olmak.Hem de taşrada yaşamak ve yazmak bir şair için sancılı bir durum olsa gerek. Çek şair Jan Skâcel “Kendi şiirlerini yaratamayan ve sadece orada bir yerde duran dizelerin keşfi ile uğraşan şairlerin acınası hallerinden” bahseder.
Bilhassa Van gibi bir yerde şair-yazar enflasyonunun yüksek seyrettiği ve orada bir yerde duran dizelerin keşfi ile sözü kalabalıklaştıranların arasında şiirini ve şuurunu diri tutan, aşkla ,şevkle,azimle çırpınan ve kendi şiirini yaratan çok az sayıdaki nadir şairlerden Müştehir Karakaya'nın Şiir değinileri isimli eserinde önemli yer tutan üç önemli kavramı. değerlendireceğiz. Asıl konumuzu ele almadan evvel kitabın içeriğine dair az biraz bilgi vermekte fayda görüyoruz.Kitap bir edebiyat portalında yayınlanmış on üç adet şiire düşülen şerh gibi görülse de şairin poetikasına ve şiirin netliğine dair önemli bilgiler muhteva etmektedir.Bizde bu meyanda kendi şiirini yaratan bir şairin. politikasında üç önemli hususu inceleyeceğiz. Şaire göre poetika ; Bir şairin şiirine nasıl baktığını söyleyen bir saptama dır.Şairin dünya görüşünü yansıtan bir olgudur. Tam da bu noktada üç önemli unsur belirginleşir. Şaire göre poetika ya da şiir bu unsurlar üzerine kuruludur.Ya da bu unsurlar yoksa bir poetikadan bahsetmek mümkün değildir.Şair bunları Cevher ,aşk ve kültür olarak sıralamaktadır. bu üç kavram felsefenin konusu olduğu kadar dinin de konusu olmuşlardır.Üzerinde çok şey konuşulmuş ve yazılmıştır.Bu kavramları sırasıyla ele alacak olursak.Zincirin ilk halkası olarak Cevher ile karşılaşıyoruz.Töz,yetenek vergi,ruh gibi geniş anlamlı bir hususa işaret eder. Aristo'dan önceki Grek yazarlarca Physis yani tabiat karşılığında kullanıldığına rastlanmaktadır. Bu kullanımıyla bir şeyin kökeni,doğal oluşumu,nesnelerin varedildiği madde gibi anlamlar taşır. Farabi'ye göre de. Allah'tır.Sudur teorisi bağlamında düşünüldüğünde; Allah'tan taşan semavi akıllardır denilmektedir.Özetle Cevher kendi başına var olan ve bir konuda bulunmayandır.Başka bir deyişle varoluşu nev'i şahsına münhasır bir orjinaliteye muktedir olma durumudur. Bu taklit edilemez bir durumdur.Her cisimde(varlık)O cismin yapısına,yetisine ve imkanlarına göre dışa vurur kendisini. Şaire göre zincirin ikinci halkası aşktır.Aşk hayatın devam ettiren muharrik güçtür. Aşk Sadece şiir için değil Hayatın ikamesi için gerekli muharik güçtür.
Şair eserinde aşkı belirtirken cüzlerinin de olduğunu ele alır ve şu şekilde belirtir ”Sevgi, güzellik,tutku,şefkar,arzu,cinsellik,azim, şefkat”. Bunların hepsi Aşkın cüzleridir. Bunlar aşkı meydana getiren olgulardır.
İşin birde etimolojik boyutu var. Aşk Arapça kökenli bir kelimedir şiddetli,aşırı sevgi demektir.Bir kimsenin sevdiğine tamamen kendisini vermesi demektir.Sevgilisinden başka güzel görmeyecek kadar ona düşkün olmasıdır.İslami literatürde her ne kadar ilahi ve mecazi ya da hakiki ve üzri diye tasnif edilse de. Sonuç yine aynı kapıya çıkmaktadır diyebiliriz.Şimdiye kadar aşka yaptığımız okumalarda bizi en çok etkileyen ve genel bir tanım boyle olur diyebileceğimiz bir açıklama Ali Şeriatiden gelmiştir.Ona göre aşk kişinin bir duygu,düşünce insan eşya ya da dava uğruna kendisini feda etmesi ve kendisine karşı başkaldırma ve ve kendisini inkar etme durumudur.
Bu anlamda fuzuliye değinmeden geçmek sanırım doğru olmayacaktır.
Fuzuli der ki;
ilim kesbiyle pâye-i rifat.
Arzu-i muhal imiş
Aşk imiş her ne var alemde
ilim bir kıyl u kaal imiş ancak.
bu açıklamalardan anlıyoruz ki her şeyin temelinde aşk var.
Örneğin bir annenin uykusunu haram edip yavrusunu emzirmesi.
Bir kaptanın boğulacağını bilse dahi gemisini terketmemesi.Aşk değil de nedir işte aşk muharrik güçtür bu nedenle.Aşk yoksa hayat durur. Burada mühim olan bu gücü ve yetiyi yerinde ve zamanında kullanmaktır. Bunun için de bilgiye ve tecrübeye ihtiyaç vardır. Neyi nerede nasıl yapacağının bilgisine sahip olmayı da zincirin son halkası olan kültür birikimi (bilgi ve tecrübe) diye belirtiyor şair. Bilme eylemini kastediyor. Bir şair neyin nasıl yapılacağının, neyin nasıl olması gerektiğinin bilgisine sahip olmalıdır.Halk için toplum için olması gerekenin ne olduğunu söyleme bilgisine sahip olmalıdır. Çünkü şair bilmiyorsa aşkının olması veya yeteneğinin olması yeterli olmayacaktır. o Cevheri o yeteneği o aşkı doğru kullanabilmeniz için yerinde ve zamanında harekete geçilmesi için genel kültür birikiminin dünyaya,eşyaya,felsefeye,sanata dair bilginizin yerinde ve sağlam bir şekilde olması gerekir.Eğer bu eksiksebyeteneğinizin ve aşkınızın olması tam anlamıyla bir anlam ifade etmeyecektir. Örneğin okyanusta batan bir gemidesiniz yüzmeyi bilmek sizin için önemlidir ve yüzmeyi biliyorsunuzdur. Fakat sahilin hangi yönde olduğunu bilmiyorsanız yüzme biliyor olmanız sizin için bir anlam ifade etmeyecektir.Bu üç hususu birlikte ele aldığımızda. Bir şiir yaratmanın aslında kolay olmadığını görüyoruz.Çünkü şiir yaratmak. Başa çıkılması gereken bir zorluğu ve misyonu yüklenmek demektir. Peşinen benimsenmiş duygu ve düşüncelerden azade olmayı gerektirir. Eskimiş gerçekleri tekrar etmek değil. Herkesin gözü önünde duran doğruları aktarmak degil.
Şair ve şiirin misyonu herkesin bildiği aşikar olanı dillendirmek değildir. İnsanlık için olması gerekeni söylemektir. Şair ideolojik ve tarihsel duvarları yıkandır. İşte bu misyonu yüklenen şiirini yaratmaya başlamış demektir
İşte tam da bu noktada Müştehir Karakaya önem arz etmektedir nice güzel şiirler yaratması temennisiyle.
FECRAMEHEN
CEMRE MİRALAN
Hasret nedir bilir misin?
Kokusunun burnunda tütmesi
Gözlerinin derinliği
Bakışlarındaki güzelliği
Hasreti yaşadın mı ki?
Uzakta olduğu gelir aklına
Yanında olmak istersin yine de
Gark olursun gönül denizinde
Özlemek isterken delicesine
Aniden aynı gökyüzünü
Paylaştığın gelir aklına
İçin ısınır durup dururken
Tekrar hasret çekmeye meyillenirsin
Gözünün feridir
Canın gibi bakarsın ona
Bir gelir pir gelir sana
Öyle hissedersin ki derinden
Dünyalar senin olsa kafi olmaz
Evet, öyleymiş
Mesafeler, sevmeye engel değilmiş
Akşamları sizin için ağlayan birisi varsa
Mesafeler hiç de zor gelmiyormuş.
Sever insan,
Hiçbir sebep aramadan
Hem de fütursuzca sever.
CAN AŞI SEVGİ
İHSAN ÜNLÜ
Kullarının gönlüne koydu Yaratan
Onun iksiridir cümle alem yaşatan
Durmadan yedi iklim yürekleri ısıtan
Can aşı sevgidir cana can katan.
Onun oduna yandı nice aşıklar
Canlarını verdi uğrunda maşuklar
Onu heceledi leyla Mecnunlar
Can aşı sevgidir cana can katan.
Onunla geldi bahar, açtı çiçekler
Gülzar eyledi onu öttü bülbüller
Renk kattı mor menekşe sümbüller
Can aşı sevgidir cana can katan.
Onun ilhamıyla doğar yıldızlar
Güneş, ay büyüleyip yaldızlar
Nerden bilsin onu nadan olanlar
Can aşı sevgidir cana can katan.
Ondan ilham aldı nice rehberler
Onunla oluyor onulmaz işler
Şifa buldu onunla biçare dertliler
Can aşı sevgidir cana can katan.
Yokluğunda öldü çaresiz kalpler
Varlığınla gül açtı bahtiyar yüzler
Seninle anlam buldu cümleler
Can aşı sevgidir cana can katan.
GAMZELİ TEBESSÜMLER
CEVDET ALTAY
Kurumaya yüz tutmuş, gazel döken dalımdan,
Filiz vermiş yeniden, tomurcuk açıyorsun,
Kervan geçmez, kuş konmaz, sarpa saran yolumdan,
Bir sülün edasıyla, salınıp geçiyorsun .
Tene mana katıyor, yeşil ipek gömleyi,
Mahsus iliklememiş, yakadan üç düğmeyi,
Temaşa dile geldi görünce gül sineyi,
Ab-ı sevda misali, içime akıyorsun.
Bir yokuşta bıraktım, elvan güllü yazları,
Son deminde dolaşır , aşkın ayak izleri,
Unutmak ne mümkündür, çakmak çakmak gözleri,
Kahvenin en acayip tonunda bakıyorsun.
Kırık iki gönülden, sen bir sevda yarattın,
Biraz aşkı muhabbet, birazda işve kattın,
Bahçemizi özveri, gülleriyle donattın,
Sevgiye kanat açıp, civelek şakıyor sun.
Gamzeli tebessümler , mimikler sevabına,
Dilinden bal akıyor, vuslat ın icabına,
Hangi yürek dayanır, bu nārın azabına,
Tutuşmuş fakirhanem, canımı yakıyorsun.
SEVDİĞİM ADAM DEDİM
SEVDA ZENGİN
Sevdiğim adam...
İzin vermemeliydi bana
Beni kelimelerimden tutup
İzin vermemeliydi
Ona yalvarmama...
Annesinin hatrına
Kadınların hatrına ,onuruna
Değer verdiğim her şeyi
Öyle sermeme izin vermemeliydi
Ayaklarına .
Güzel cümleler kurmaya yüreğim yetmeliydi.
Ben yetmeliydim
Her gün sana defter dolusu
Şiirler çıkartmaya
Şiirden kilimler dokumalıydım
Ve ya başka bir şeyler
Bir şeyler yapmalıyım ama ne
Bir şey olsun anladın mı
Yazı yazmak bitsin istiyorum
Ama ...
Sevdiğim adam dedim
Sevdiğim adam...
İzin vermemeliydi bana
Beni kelimelerimden tutup
İzin vermemeliydi
Ona yalvarmama...
Annesinin hatrına
Kadınların hatrına ,onuruna
Değer verdiğim her şeyi
Öyle sermeme izin vermemeliydi
Ayaklarına .
Güzel cümleler kurmaya yüreğim yetmeliydi.
Ben yetmeliydim
Her gün sana defter dolusu
Şiirler çıkartmaya
Şiirden kilimler dokumalıydım
Ve ya başka bir şeyler
Bir şeyler yapmalıyım ama ne
Bir şey olsun anladın mı
Yazı yazmak bitsin istiyorum
Ama...