Mavi Şehrin Kalemleri
Mavi Şehrin Kalemleri
NERGİZ'İN ÖLÜMÜ
ŞÜKRULLAH YAVUZER
Gülüşün hangi şiire benzer
Göz yaşın hangi ağıda
Rengin hangi türküye hayat verir
Bakışın hangi şarkılardan kalma
Sıcaklığın hangi cemreye düşer
Hangi yıldızlar göz kırpar sana
Hangi bülbüller seni söyler...
Kim senin gibi dokunur
Kimin serin elleri alır
Alnının ateşini
Kim dindirebilir yüreklerde
Kimsesizliğin acısını...
Güneşe kim uzanabilir
Kim okşayabilir
Alevden saçlarını
Kim tutabilir elleriyle yüreğini...
Acelen neydi Nergiz
Hangi sabahın şafağında
Çıkıp gittin
Hangi cennetin kuytusunda
Açtı çiçeklerin...
Kim hayatla dalga geçer gibi
Böyle Sessiz sedasız ölür
Kim sekeratta
Boncuk boncuk terlerken
Sayıklar adını...
Muhabbet bahçelerinde
Koparıldın Zamansız
Söndü gök yüzünde
Adınla parlayan yıldız
Hala Gülümsüyordun
Albümdeki tüm resimlerde
Öldüğünden habersiz...
KURTULANLARDAN OLABİLME GAYRETİ
TAHİRHAN UYSAL
Mü'minler Bir Vücut Gibi Olmalı
İslam dininde mü'minlerin birbirlerini sevmeleri ve kardeş olmaları çok mühimdir. Nitekim, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:"Mü'minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücut gibidirler.Vücudun herhangi bir azası rahatsız olursa, diğer azaları da bu yüzden ateşlenir ve uykusuz kalır." (Buhari)Nasıl vücutta bir aza ağrıdığı zaman, onun ağrısı diğer azaları da etkiliyorsa, bir mü'minin sevinmesi veya üzülmesi durumunda diğer mü'minlerin hali de böyle olmalıdır.
Hz. Peygamber (sav) diğer bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Bir mü'minin diğer mü'min kardeşlerine karşı ilgisi, birbirini bağlayıp destekleyen bir binanın taşları gibidir."(Buhari)Hz.Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem),verdiği çok güzel misallerle İslam kardeşliğinin boyutlarını bize gösteriyor.Nasıl bir binanın tuğlaları, taşları, üst üste geliyor, birbirine kuvvet veriyor, birbirine yaslanıyor ve bir bina meydana geliyorsa, işte mü'minler de aynı bu binanın taşları gibidir, buyuruyor.
Hepimiz düşünelim; bir binanın malzemelerini konulması gereken yerlere koymayıp, o tuğlaları, o taşları, üst üste dizmezsek, o kumu, o çimentoyu birbirine katıp suya karıştırarak beton hâline getirmezsek, o bina nasıl meydana gelebilir?Onun için mü'min kardeşlerimizi sevmez, onlara kin beslersek, Allah-u Zülcelâl'in katında bir kıymetimiz kalmaz. Aynen harap olmuş bir bina gibi oluruz. O halde, bir binanın malzemeleri nasıl bir araya gelip bir bina oluşuyor ise mü'minler bir araya gelmeli ve birbirlerine destek olmalıdırlar.
Mü'minler Barış halinde olmalılar
Maalesef zaman zaman mü'min kardeşlerimizin birbirleri ile münakaşa ve mücadelelere giriştikleri, bu mücadele neticesinde birbirlerini kırdıkları ve uzun süre aralarına küskünlüklerin girdiği bir gerçektir.Oysa unutmamak lazımdır ki münakaşa, çekişmek,mücadele etmek ve sonunda da mü'minlerin birbirine küsmesi, şeytanın elinde büyük bir sermaye olmaktadır.Hz.Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:"Şeytan Arap yarımadasında, müslümanların kendisine ibadet etmelerinden ümidini kesmiştir.Ama onların aralarında sürtüşme çıkarmaya çalışacaktır." (Müslim)İşte buna bakarak, mü'min kardeşlerimizle aramızdaki küskünlükleri ve küsme sebeplerini ortadan kaldırmaya çalışmamız lazımdır.
Esasen mü'minlerin birbirlerine küsmeleri çok çirkin bir şeydir. Hâlbuki Hz.Peygamber (sav) başka bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Hiçbir müslümana, kardeşini üç günden fazla terk etmesi helal değildir." (Buhari)"Mü'min kardeşi ile bir sene dargın duran,onu öldürmüş gibidir." (Ebu Davud, Beyhaki) "İki müslüman dargın olsa, haksız olanı barışıncaya kadar İslam'ın dışındadır." (Bezzar)"Her pazartesi ve perşembe günleri ameller Allah'a sunulur, Allah-u Teâlâ kendisine ortak koşmayanlardan sadece mü'min kardeşi ile arasında düşmanlık olan kimseler hariç hepsini bu günlerde affeder." (Meleklere de): "Barışıncaya dek onları bırakınız, buyurur." (İmam Malik, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İbn Mace)
Bu hadislerden anlaşıldığına göre, mü'min kardeşiyle konuşmamak, onunla küs durmak, çok çirkin ve kabih bir davranıştır. Kişi ahiretini düşünüyor, cennet nimetlerini istiyor ve cehennem ateşinden muhafaza olmak, Allah'ın rızasını kazanmak istiyorsa, mü'min kardeşiyle küs olmamalıdır. Birbiri ile ilgilerini kesen iki kişinin en hayırlısı, selam vermeye ve konuşmaya ilk başlayan ve bu ayrılığın sebeplerini ortadan kaldıran kimsedir. Müslümanların birbirleri ile üç günden fazla küskün durmaları haramdır.
İki mü'minin arasındaki küsmenin üç gün ile sınırlandırılmasından maksat, birbirlerine küsen kimselerin, bu müddet içinde daha iyi düşünüp, hatalarını anlamalarını temin ve kalplerindeki kini yok etmek içindir. Zaten mü'min kimse, kin tutmaz ve hemen barışmaya yanaşmak suretiyle, faziletli davranmayı tercih eder.
Mümin müminin varsa ayıplarını örtmelidir.
Başkalarının hataları ile meşgul olmak; karşısında bulunan kimseyi hor görmek, daima kendisini diğer mü'min kardeşlerinden üstün tutmak ve onların çok küçük kusurlarını bile mesele yapmaktır.Allah-u Zülcelâl ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Birbirinizin kusurunu araştırmayın." (Hucurat; 12)Hâlbuki insan, diğer insanların kusurunu araştırmak, onların kusurlarıyla meşgul olmak yerine kendisine baksa, o kişilerde bulunan hatalardan daha büyük hataların kendisinde olduğunu görecektir.
Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:"Allah-u Zülcelâl bir kuluna hayır dilerse, onu kendi hata ve kusurları ile meşgul eder. Allah-u Zülcelâl,bir kuluna da şer dilerse, daima kendi hataları ile meşgul olmayı bırakıp, başkalarının hatalarıyla meşgul olmasını nasip eder."Ma'ruf-i Kerhi (kuddise sırruhu) da şöyle demiştir: "Allah, bir kuluna hayır dilediği zaman, ona salih amel kapısını açar. İnsanlarla mücadele ve münakaşa etme kapısını kapatır. O kimse, daima salih ameller ile meşgul olur ve kimseyle mücadele etmez. Allah-u Zülcelâl bir kimseye de şer murad ederse, onu azabına uğratmak ve cehennem ateşine atmak için salih amel kapısını ona kapatır ve salih amel yapmayı o kimseye nasip etmez. Münakaşa ve mücadele kapısını o kimseye açar."Demek ki küsmenin birinci sebebi, kişinin kendi hatalarını bırakıp başka insanların hataları ile meşgul olmasıdır.
Örneğin bir adam diyor ki: "Ben filan cemaate sohbete gidiyorum. Fakat oradaki insanların yaptıkları hatalardan dolayı, ben o cemaatten soğudum. Filan adam şu hatayı yapıyor, filan adam bu hatayı yapıyor. Onun için namazı bile terk eder hale geldim."İşte bu adam, o kişilerin hatalarına bakmak yerine kendi hataları ile meşgul olsa, onların hatalarını görmez bile. Hâlbuki kişi, biraz derin düşünerek nefsinin kendisini nelerden mahrum bıraktığını anlamaya çalışmalıdır.Rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (sav) mescitte minbere çıkarak yüksek bir sesle şöyle seslenmiştir: "Ey diliyle ikrar edip kalbiyle iman etmeyenler! Müslümanlara eza ve cefa etmeyin, onları küçümsemeyin, aşağı görmeyin, kusurlarını araştırmayın.Çünkü bir müslüman kardeşinin ayıplarını araştıran bir kimsenin ayıplarını da Allah araştırır. Hak Teâlâ da bir kimsenin kusurlarını tetebbu ederse (araştırırsa) onu rezil rüsvay eder." (Tirmizi, İbn Hıbban)
Bu hadis-i şerifteki emir, kişinin başkalarının kusurlarına ve ayıplarına bakmamasına işarettir. Kul böyle yaparsa, Allah-u Zülcelâl de onun ahiret günü ayıplarını örtecektir. Kul başkasının ayıbına bakmadığı zaman, kendi kusurlarıyla meşgul olup kendisini düzeltmeye başlayacaktır. Allah-u Zülcelâl bir kuluna hayır dilediği zaman, o kimse kendi ayıplarıyla meşgul olacak başkasının ayıplarıyla uğraşmayacaktır. Eğer biz başkasının ayıplarını araştırırsak, Allah da bizim ayıplarımızı araştıracaktır. Eğer Allah bir insanın ayıplarını araştırırsa, o kişinin işi çok zordur. Bu kişi perişan olacaktır. Bunun için hiç kimsenin ayıbını araştırmayalım. Daima kendi hatalarımızla, eksikliklerimizle meşgul olalım. Hata ve eksikleriyle ilgilenen kullardan olma dileğiyle
Selam ve dua ile
MÜFLİSE...
LUTUF VELİ
Gölgesi sağır olan nuru ayındır.
Sırtında yağır olan kelbi hayındır.
Mükellefse sofrası sanma bayındır.
İmsakı karanu imbatı müflise.
Devlet çün hoş idi muhabbet bahane.
Şehin şahın mülkü yıkılmış son hane
Geldik ağlayarak hitam yane yane.
Şarkı viraneydi şol batı müflise.
İmdi ecel koronaydı çaldı ruhumuz.
Hedef ezel Turanaydı çaldı mı kopuz.
Demir erit, yaran aydı aynı soy sopuz.
Vermem acuna ol kıratı müflise
Lutuf hükmün söyler gam olsa terane.
Benden bilirim hiç naz etmem verene.
Baharı yaşarız direne direne.
Kim ki meftun olmuş sıratı müflise.
YORGUNUM BUGÜN
ARİF KUŞ
Yorgun ve halsiz hissediyorum
Bilmem ki sonum ne olur benim,
Ne akrabam var, ne de dert ortağım,
Yorgunum bugün, değmeyin bana.
Başım dumanlı fırtınalar kopuyor,
Beni almış mazi, yorgun suda boğuyor,
İblis fırsat için kolluyor beni,
Yorgunum bugün, deymeyin bana.
Korona geldi bahaneler oluştu,
Dost akraba, hepsi, evleriyle buluştu,
Çaresizlik içinde hasta bitkin konuşur,
Yorgunum bu gün, deymeyin bana.
Elinde yumurta, güneşte pişse,
Elinle beslesen, kendin yedirsen,
Ekmeği dizinde nankör insanın,
Yorgunum bu gün, değmeyin bana.
Dizlerim çökmüş, kalmadı gücüm.
Yatağa uzanmış, hasta ve suskun,
Nefesim çıkmıyor, yardım Allah'ım
Yorgunum bu gün değmeyin bana.
Arif kuş, der Allah kerimdir,
Bu dünya geçici, kabir evimdir,
En büyük zenginlik Allah sevgisi,
Gerisi boş değmeyin bana.
KİBİR
ABDULNASIR TUNÇ
Sen ki; et ile kemikten bir beden
Canında kibri öldür,ruh can bulsun.
Tevazu varken ,kibirlilik neden
Canında kibri öldür,ruh can bulsun.
Yıkılsın candaki kibir sarayı
Küçümseme mum, kandille çırayı
Edeple oku yazılan yazıyı
Canında kibri öldür, ruh can bulsun.
Kaktüs, güller edasında nazında
Söylenir büyük benim, nebat bazında
Kahrolur güller, dikenli dalında
Canında kibri öldür,ruh can bulsun.
Bir nefesliksin ,ey şaşalı hayat
Dönüşsüz geçmişe ,heyhat ki heyhat
Tek çaren,Allah'a sadakat
Canında kibri öldür,ruh can bulsun.
Mal varlığıyla olunmaz zengin
Mal biter, can gider,solar rengin
Gönlünü eğleme dar, ol hep engin
Canında kibri öldür, ruh can bulsun
Ey eşref-i mahlukat namlı insan !
Unutma, imanlasın en büyük can
Damarlarında aksın İslam'ı kan
Canında kibri öldür, ruh can bulsun.
Aşkı belledik gönül eğlencesi
İğrenç kokar , aşksız aşkın nefesi
Yıkılsın ,gönülsüz sevdanın hanesi
Canında kibri öldür, ruh can bulsun.
Kelimeleri süzdürün elekten
Noktayı, virgülü ayırın benekten
Mihnet eylenmez insan- ı kelekten
Canında kibri öldür, ruh can bulsun.
İçinde yok ise imanın özü
Dinlenmez asla, itibarsız sözü
Ateşin özünden, tercihtir közü
Canında kibri öldür, ruh can bulsun.
Tunç der ki; ruhumda sıkıntı,eza
Bedenime kestim ölümlü ceza
Feryadım anlamsız, söylerim hakeza
Canında kibri öldür, ruh can bulsun.
ZAMANA VEDA
NURULLAH AĞRI
Zehrini akıtırm yüreğime zamanın
Yıkanırken günahlar kiri düşer zamanın
Arşa uzanıyorken dualarla zamanın
Gün geceye yüz tutar an kayar ellerimden
Nuruna sığındığım yâr tutar ellerimden
Gözlerinden kıvılcım düşmedikçe yanmıyor
Vakit vuslata gebe hâle can dayanmıyor
Himmeti yetişmeden seyir tamamlanmıyor
Gün geceye yüz tutar an kayar ellerimden
Nuruna sığındığım yâr tutar ellerimden
Şimdi dönüp sırtımı gidiyorum ya senden
Artık içmem sâhbânı içi parlak kasenden
Baksana geçiyorum ruhumdaki busenden
Gün geceye yüz tutar an kayar ellerimden
Nuruna sığındığım yâr tutar ellerimden