Mavi Şehrin Kalemleri
Mavi Şehrin Kalemleri
İNSANOĞLUNA
DEM KILIÇ SERHEDİ
Bir gece vaktinde düşerken yola
Menzil uzak olur insanoğluna
Bu gidişin sonu bilemem n'ola
Nefsi tuzak olur insanoğluna
Gönül hasret iken bir damla suya
Yollar yürümekle biterdi güya
Yaşanılan her şey birer duş rüya
Visal firak olur insanoğluna
Garibin hanına göz dikilmesin
Safi gönüllere dert ekilmesin
Allah'tan gayrısı bel bükülmesin
Namaz burak olur insanoğluna
Dünya semasında hızla dönerken
Şu yıldızlar birer birer sönerken
Boş bir ömür için dizin döverken
Elbet yazık olur insanoğluna
Söyle hekim var mı derde bir çare?
Günü gelir beden atılır nare
Beyhude gezinip durdun avare
Hayat azık olur insanoğluna
Katlanır nimetin helal kazancı
Gönüller müreffeh diller duacı
Hoş bir muhabbettir derdin ilacı
Her nan rızık olur insanoğluna
Bir sabır gerekir ekin eken de
Hasat günü geçte olur erken de
Her şeyiyle güzel gülü diken de
Buğday başak olur insanoğluna
Bir gece ki hüzün giymiş sanırsın
Bülbül ahvalinde güle konarsın
Sevda dehlizinde kimi anarsın
Yollar ışık olur insanoğluna
Ansızın ölümle can çekişince
Beden yalnız kalıp ruh çekilince
Ölüm ferişteği başa dikilince
Mezar beşik olur insanoğluna
Şu zamanın lahze lahze geçerken
Ölüm hakikatı nabzın ölçerken
Beşer birer birer konar göçerken
Kabir durak olur insanoğluna
Haktan gelen kader baş göz üstüne
O dar günde nazın geçmez dostuna
Her bir ruh cekilir kendi postuna
Mahşer konak olur insanoğluna
GÖNÜL DOSTUM ARKADAŞIM
BİLAL SİLİ (AŞIK ALEMİ)
Bir senin yokluğuna üzülürüm
Bir sana Akar su gibi gözyaşlarım
Bir sana dökülürüm
Bir sana yorulurum böyle
Yastığa düşer başım
Yok ki benim senden başka
Gönül Dostum Arkadaşım
Bir seni düşünürüm sabahları
Gün ortası gece yarıları
Sanadır tüm iyi dileklerim dua'larım
Mutluluğundur tek temennim
Gülüşündür beni mutlu kılan
Daha o kadar çok şey var ki 'demek istediğim
Diyemediğim içimde kalan
Bir sevdandır gerçek gerisi yalan billahi yalan
Bilsem ki bu hasret bitecek
Bilsem ki kader bizi güldürecek
Ah ah neler vermezdim neler
Bilsem ki bu rüya hiç bitmeyecek
Gönül Dostum Arkadaşım
Bilirsin sen beni, yüreğimdekileri
Bir dünya kurmak isterim, sana bir dunya
''Toplayip tüm melekleri '
Sevdana coşup sana koşup gelmek isterim
Elimde tüm dünyanın çiçekleri
Belki Tanrının gücüne gidecek
Belki beni sınamaya devam edecek
Sitem edişimi yollara yıllara sensizliğe
Belki affedecek yüzüme gülecek
Bir senin yokluğuna üzülürüm
Bir sana Akar su gibi gözyaşlarım
Bir sana dökülürüm
Bir sana yorulurum böyle
Yastığa düşer başım
Gönül Dostum Arkadaşım
BİR KĞIT BİR KALEM
HAMİYET SU KOPARTAN
Yine hazan, yine yaprak dökümü,
Hayat ağacımın kökten sökümü,
Bilmem diri miyim yoksa ölü mü?
Geriye kalan: Bir kğıt, bir kalem.
Ruhum engin denizlere dönüktü.
Dilim elemini döktükçe döktü.
Lakin mavinin rengi de sönüktü.
Derya yerine: Bir kğıt, bir kalem.
Rûz-gra yakışan esip geçmektir.
Aşığın murdı sevd çekmektir.
Çölde bir yudum suyu beklemektir.
Benim yağmurum: Bir kğıt, bir kalem.
Ay güneşe, gün geceye yanaştı.
Ak karaya, kara aka karıştı.
Tüm yumaklar birbirine dolaştı.
Düğümü çözdüm: Bir kğıt, bir kalem.
Nevşehrî'yim, bir canım var, bir ismim.
Ne duyulur ne de görülür cismim.
Cebimde bozuk param, eski resmim,
Hicran sermyem: Bir kğıt, bir kalem.
CİNNET
LEYLA MİHRİNAZ ENGİN
Sanki bu değil
Gök yırtılmalı kinatın sahibi oradan kamçı sallamalı
Toprağa gömdüğümüz ruhlar ruhumuza darbe indirmeli
Bu değil sanki
Kan yüzümüzden gözümüzden akıp kan gölü olmalı
Ve zomlar kürek çekmeli kayıklarda
Sanki bir fırtına bir deprem bir yanardağ güreş tutmalı
Ve dünyanın sırtı yere gelmeli
Bir şey eksik bir şey
Bir mana bir renk bir algı bir pencere bir çeşme
Aklımın almadığı bir şey
Belki buz belki tuz belki naz belki haz çamur belki
Kuyu zincir belki
Ayak kendini gökte aramalı
El kendini ayakta
Beden bir tenekedir belki
Kibrit çakıp tümünü yakmalı
Duyguları cinler bahşetti
Cinleri periler
Perileri kalem tutan şizofren beyinler
Bir yol olmalı
Yolun dibi har olmalı
Ya da tüm yollar yılan gibi bizi sarmalı zehirlemeli
çaparivari dilimize bir kilit bir hançer bir bilye bir salya bir hiç asılmalı
Evet!
Bir hiç eksik
Hiçliğe giydirilecek bir aba
Bir hırka
Yamalı sadaka eksik
Dünyanın tüm süslü kelimelerinin tutuşturamadığı bir perde
Kaldıramadığı bir duvak
Ressamın bozduğu bir tablo
Şairin tükürdüğü kan
Yazarın çılgın düşü
Ayağı yerden kesik bir rakkase
Tarihin çeken cilvesi iten badiresi
Anın kendine yetmez an'ı
Bir yalan eksik bir doğru
Bir çıngıraklı yılan
Gururlu akrep ve çıyan
Ulumayı unutan kurt
Çakalın baykuş gözü eksik
Tam olmayacak biliyorum
Kalemimden kelamımdan umut eksik
Uff!
Uyan şair uyan
Hummalı nöbet geçsin
GENÇ KUŞAĞA MEKTUP
LOKMAN TEKİN
Sevgili arkadaşım…
Bir gün daha doğuyor. Yeni ve taze bir gün…
Yeni günler, beraberinde yeni umutlar getirir. Capcanlı…
Kim bilir, bekli de bu gün senin için doğuyor. Belki bu yeni günde en iyisini sen yapacaksın. Buna inan!
Neden mi? Çünkü hayat, senin verdiğini sana verendir. Hayat, cesur ve amacı net olanları yüceltir, korkak ve dayanıksız olanları savurur.
Gel şimdi seninle hayatı anlamaya çalışalım…
Diyelim ki bir nehirde yüzerken, sulara kapıldın ve sürükleniyorsun. Tutunacak bir dalın yok. Ne yaparsın? Söyleyeyim: Sadece çırpın.
Yüzmeyi bilmediğin halde bir havuza düştün. Seni kurtaracak bir el vardır, uzat ellerini…
Bir dağa tırmanırken ayağın kaydı. Düşmek üzeresin. Bedenin boşlukta sallanıyor. Tırnaklarını kanatırcasına geçir dağın sırtına, tırman. Unutma, düşersen tırnaklarının güzelliği bir işe yaramayacak. O tırnaklar, sen hayata tutunabilesin diye var.
Hayat iki yönlüdür: yanlış ve doğru. Bazen yanlış yaparak doğruyu bulacaksın. Yanlış yapma hakkından vazgeçmemelisin. Sen insansın ve korkabilirsin. Ama unutma, heyecanlarını ve korkularını göğüslemelisin. Yaşamdaki bütün engellere karşı göğsünü siper etmelisin.
Bazen her şeyin bittiğini sanırsın. Tükendiğini, her şeyin anlamsız kaldığını… Ama unutma, her şeyin bittiğini sandığın yerde, senin inancın, bileklerin ve alın terin var.
Bir insan hayatta güzel şeyler başarır. Yeter ki hayatta 'ben de varım' desin. Kendini asla yaşamda fazlalıkmış gibi görmemelisin. Sen dünyanın ve yaşamın tam kalbindesin.
Dünya dönüyorsa, dünyanın dönmesinde senin payın var. Güneş doğuyorsa, güneşin doğmasında senin de etkin var. Rüzgr esiyorsa, rüzgrın esmesinde senin de payın var.
Düşün… Sahildesin. İki grup insan var. Sol yanındakiler giden gemiye bakıyor. Onlar denize açılan gemiye el sallayarak veda ediyorlar. Gemi yalnızca yelken direği görünene kadar uzaklaşırken, direk de kaybolunca, solundaki grup bir şey mırıldanıyor: 'Gitti.'
Evet, 'gitti' diyorlar ve hepsi sessizce uzaklaşıyor oradan.
Ama tam o sırada, sağ yanındaki başka bir grup insan ufku tarıyor ve direğin yüksekliğini görüyor. Onlar da gülümseyerek bir şey mırıldanıyorlar: İşte geldi…
Hayat bir 'gitti' ve 'geldi 'den ibarettir!
Hayatta gelen gemilerin her zaman çok olsun.
Aslında hayat bizden, onunla oyun oynamamızı bekler. Karşısında güçlü bir rakip ister. Onun rakibi sensin. Ama sen, hayatın en güçlü tarafısın.
Ona doğru atılmalısın. Unutma, en kötü şey yerinde saymaktır. Sevdanı korkmadan söylemelisin. Çünkü sevda kavga ile güzeldir.
Düşün…
Bir yokuşu tırmanıyorsun. Ayağın kayıyor, düşüp kalkıyorsun. Çok terliyorsun. Bu defa düştüğünde yuvarlanıyorsun. Tırnaklarını toprağa geçirmeye çalışıyorsun ama parmakların kanamış. Hiçbir yere tutunamıyorsun. Kendini çok çaresiz hissediyorsun. Bir an başını koyup uyumak istiyorsunuz ama korkunç bir gürültü ile sarsılıyorsun. Üzerine doğru büyük bir sel suyu akmakta… Yerinde dursan seni yutacak. Göz bebeklerin büyüyor ne yapağını bilemiyorsun.
Yaşamak hiç bu kadar güzel olmamıştı. Birden çok güçlü olduğunu hissediyorsun ve bir çırpıda dimdik ayağa kalkıyorsun. Kollarını açıyorsun ve üzerine doğru akan sel sularına karşı savaşıyorsun. Ayağın o kadar sağlam ki, seller seni kıpırdatamıyor dahi. Bütün güçler sende toplanmış sanki. Kendini çok güçlü hissediyorsun. Sel suları akıp gidiyor. Sen oradasın.
Güçlü kalan sensin.
Sevgili arkadaşım…
Seni alnı açık, başı dik görmek istiyorum. Ne olursa olsun, alnı açık ve başı dik. Unutma! Sen bütün gecelerin beklediği yıldızsın. Gökyüzünün göğsünde yatıyorsun ve yeryüzünü aydınlatıyorsun.
Hayata karşı ezilmemek ve kendini en iyi şekilde ifade etmek için şimdiden daha güzel bir zaman yoktur. O halde atıl, bağır, çağır, çağla ve coştur kendini. Berrak ırmaklara doğru, en yüksek dağlara doğru, özgürlüğün mavisine doğru, umudun yeşiline doğru sür umutlarını.
Yaşam senin, yaşamak senin. En derin okyanusların ardında, henüz keşfedilmemiş ülke senin.
Aç kollarını yarınlarına arkadaşım. Göğüslerini ört gökkuşağının, gökyüzü üşümesin. Sarıl fırtınada savrulan yağmur damlalarına. Gün kendine inanma günüdür. Gün, yaşam öykünü yeniden yazma günüdür. Gün, herkese ne kadar güçlü olduğunu gösterme günüdür.
Gün, yumruğunu masaya vurup, yüreğini ortaya koyma günüdür.
Şimdi güne çevir yüzünü, aydınlat toprağın narin yüreğini. Sıklaştır adımlarını.
Dar meknlar ve beton yığınlardan kurtarıp bedenini, koş; umudun yeşiline, özgürlüğün mavisine.
En güzel yaşam ırmağına…
LÜTFUNLA AYAKTAYIZ
RAMAZAN ŞAŞMAZ
Ey tenlere can veren; gözlere ziya çalan,
Çamur, balçık içinden; varlık leme alan,
Vicdanlara rahmetten; esintileri salan,
Lütfunla ayaktayız; gönlümüzü mamur kıl.
Dua dua yakarış; cevabı bekliyoruz,
Hazinelerin geniş; sevabı ekliyoruz,
Şayet bağışlamazsan; yollarda tekliyoruz,
Lütfunla ayaktayız; gönlümüzü mamur kıl.
Senin engin rahmetin; başlarımıza bir taç,
Kurak yüreklerimiz; yağmurlarına muhtaç,
Kapında dilenciyiz; engin rahmetini saç,
Lütfunla ayaktayız; gönlümüzü mamur kıl.
Kömür ruhlara göster; elmas olma yolunu,
Muhabbetle güçlenir; müminlerin kolunu,
Güzel güne eriştir; vatanın sağ solunu,
Lütfunla ayaktayız; gönlümüzü mamur kıl.
Baş açık, yalın ayak; yürekler sana muhtaç,
Kapının sadık kulu; Beraat müjdene aç,
Şah damarımdan yakın; kulluğum başımda taç,
Lütfunla ayaktayız; gönlümüzü mamur kıl.