Mavi Şehrin Kalemleri
Mavi Şehrin Kalemleri
AHDIM OLSUN!
BAHAR BÜKE
Zaman avuçlarıma yağmurlar dökerken
Bahara niyetliydim
Acı bedenimde can çekişirken
İlham nakışlı hikmetinden
Tefekkürüm aşkı irdeliyor
Ve ahdım olsun ki
bir bahar sabahı, okunurken ezan-ı muhammedi
Tüm üzüntülerin, kaybedişlerin
Sehpasını kuracağım
Bir tekme ile dar ağacında
Hak etmedim dediklerimin canına okuyacağım
Kırları papatya kokusu sardığında
Damardan vereceğim nabzıma,ruhuma
Yeniden çiçeklenmek için aşka
Dimdik hayata.
Zübde-i alemdir ya insan
Vardır O nunda iklimi
Bahar boşuna gelmiş olamazdı
Uyandırırken toprağını
Vardır bunun da bir hikmeti
MUKAYESE
BARIŞ ÖZMEN
İnsan mı bilmem ki, zaman mı hayıf
Merhametten yoksun, çağ hasta sanki
Hasat mı kesildi olta mı zayıf
Sularda boğulan, ağ hasta sanki
Alemin yükü doğanın sırtında
Hesabı sorulur Rabb'in katında
Düzeni bozdular renk gri tonda
Ovası perişan, dağ hasta sanki
Kimileri var yıkmanın derdinde
Sanırlar ki her şey yerli yerinde
Ruh kalmamış bedenlerin ferinde
Yatalağı geçtim, sağ hasta sanki
Nisan'a ne oldu yağmur yağmıyor
Sulak topraklar suya mı doymuyor
Damaklar kurudu tat alınmıyor
Üzümler ekşidi, bağ hasta sanki
KÖMÜRLE YAZDIM
TUBA DEVRİM
Duvara yazarken kömürle aşkı
Unufak dağıldı elim yetmedi
Yıkıldı yıllarım kalbimde kuşku
O düzelir diyen dilim yetmedi
Bağrıma taş basıp örüpte geldim
Kader defterini dürüpte geldim
Sol yanıma derdi veripte geldim
Gerçeğe çektiğim tülüm yetmedi
Karanlık rüyalar içine daldım
Her yanım kirlendi yaralar aldım
Ardından giderken ben kalakaldım
Umutsuz bükülen elim yetmedi
Gökte parlak yıldız oldum sönerken
Hayat fırtınayla beni yenerken
Yıkılan dünyamda acım dinerken
Sevgiye uzanan kolum yetmedi
Pınardım sevinçle dolup taşardım
Umutlar peşinde gülüp coşardım
Hergün ağlasamda zoru aşardım
Şimdi anlatmaya halim yetmedi
BEKLER DURURUM
MELEK ODABAŞI
Yıllar yılı dağa taşa seslendim
Geleceksin diye bekler dururum
Umut ettim yüreğime yaslandım
Adını dua'mda saklar dururum
*
Yokluğunda bir köz düştü bağrıma
Hiç bir merhem kar etmedi ağrıma
Ses vermedin feryadıma çağrıma
Yorgun düştü kalbim tekler dururum
*
Sordum nerelisin kimin yurdundan
Öğrendim ki yedi dağın ardından
Yandı yürek hasretinden derdinden
Günleri aylara ekler dururum
*
Uzatsam elimi tutamıyorum
Ne yapsam aklımdan atamıyorum
Sensiz ben kendime yetemiyorum
Dert üstüne derdi yükler dururum
*
Serbade yim buldum yar yapısını
Neyleyim ki dünyanın tapusunu
Gönlümde açtığım dost kapısını
Günde kırk bir kere yoklar dururum.
GEL GÖR HÂLİMİ
SONGÜL ALTINKAYNAK
Nokta koysan çektirdiğin çileye
Ettirmesen gam yüküne talimi
Aylardır hasretim, mutlu cümleye
Attırmasan hicranına çalımı
Seninle yaşanır hayal ve rüya
Umurumda değil sen yoksan dünya
Yokluğunla geçen her gün angarya
Azrail gelmeden tutsan elimi
Feleğin cilvesi, sebebi Hak'tan
Vuslatınla kurtar, çektiğim yükten
Ayıramaz oldum, karayı, aktan
Bozar oldum sen gideli aklımı
Sensin hayatımda eşsiz kahraman
Sensiz her nefesim ecele idman
Bayram edeceğim geldiğin zaman
Birleştirsen yollarınla yolumu
Sessizliğin aldı aklımı rehin
Gözlerimde donar, masum hayalin
Olmadıkça senden Gülvani emin
Nasıl, ne haldeyim, gel gör hâlimi
HEYKELTIRAŞ
KEMAL GÜLER
bugün de bekledim seni
bir ümit çıkmadık candan içeri huzme gibi girdi
çıktısında kocaman bir boşluk urbalı
güneşi sırtında gölgesi ham
gelemedin ya yine bir nisan uzanırken mayısa…
gelmedin
olmazlarını kırpıp
kırk dağda çiçek açtı ağaçlar
sanrısında bir kentin kapıları açıktı ağzına kadar
olsun kiraz dudaklım olsun!
erik ağaçlarından saydım yoksunluğu
kiraz ağaçlarına toz kondurmadım nedense
dudaklarındı
kıpkırmızıydı güneş
kulaklarımı da tıkadım duymayışına rüzgârın, nidalarımı…
ve de denizin
ayrılık mavisine uladım gözlerimi uzunca
üzülme yarın da gelmeni beklerim
bende bu inanç varken
kendime kötülüklerinden iyiliklerini
yontarım hep günlerin