Mavi Şehrin Kalemleri
Mavi Şehrin Kalemleri
ÇOCUKLUĞUMUN HATIRASI
HATİCE ERDOĞAN
Nasıl bir izdihamda bilsen yağmalanan hatıralarım
O tahta basamak o kerpiçten ev
Her yaz badanası olan o beyaz duvar
Masmavi çerçeveli ahşap camlar
Manzarası söğüt ağacıyla bezeli ahenkli yazlar
Mutfağında terekler,rafına dizilmiş kap kacaklar
Geyikli bize hep manalı bakan ,sanki gülümseyen duvardaki o kilim
Heybesinde huzur ,bohçasında umut
Gecesinde;
Sanki dokunsan avuçlarına dökülecekmiş gibi
Şakaklarına yağan yıldızlar
Ve berrak buz gibi suyu küçük testinin
Kışın nasıl da ninni söyler uğultusu güğümün
Sobanın kıpkırmızı alevi aydınlatır geceyi
Tavana vuran alev çağrıştırır ninniyi
Bitmeyen muhabbete ortak eder nağmeyi
Asılı şuracıktaki tesbih
Yerde kıbleye bakan seccade
Ve annemin dokuduğu yastık minderler
Sedirden köşe,işlenmiş yeşil kanaviçe
Babamın hep yeşil taktığı o takke
Kırmızı kareli yakalıklı bayram elbisesi
Ve dahası dokunan hatıralar silsilesi
Kapısına kurulan bakır kazanlar
Kaynar hala gözümde kurulan konserve
Herkesin ucundan tuttuğu o imece
Ve dem tutan komşuluklarımızı
Unutamam ömrümce
Çocukluğumun son hatırası da gitti böylece…
YALANLAR SÖYLE
FATMA SÜMER
Sen hep yalanlar söyle
Ben inanıp kanayım
Hep yalandan sev beni
Bense mecnun sanayım
Sahte tebessümlerle
Çal gönlümü kul eyle
Ruhumda bir çır yak
Ben tutuşup yanayım
Değdir gözün gönlüme
Dağlasın yre açsın
Hançerle ara sıra
Sızladıkça anayım
Mehtap gibi doğ hep sen
Gecemi aydın eyle
Ben gökkuşağı gibi
Ufkuna uzanayım
Baharda gelinciksin
Gönlümdeki güneşsin
Sen tebessüm ol Ey Cn
Gülmeye utanayım
AMA SEN GİDİYORSUN
CAFER KAYA
Gidişin anlamsız bir ilkbahar ayazında.
Kardelenin baş gösterdiği anda.
Saçlarını saldın deli rüzgarlara,
Sırtını bana dönüp ama sen gidiyorsun.
Bir birimize Soğanlı dağların bağrında,
Yeminler verdik onsekiz çağlarında.
Bağlanmışken ben ölesiye zalim sana,
Vurdun can evimden ama sen gidiyorsun.
Yaktın beni umutlarımı en başında.
Kırdın kol kanadımı her biri bir yanda.
Kopardın bağını yüreğimden can alırcasına,
Ben sudan ayrılmış balık gibi ama sen gidiyorsun.
Yoksun biliyorum artık her yerde bir hatıra.
Sana olan aşkımı yazsam sığmaz bin satıra,
Verdiğin sözler artık etmez mi etmez;beş para.
Bir yanım sende kaldı ama sen gidiyorsun.
Kulak asmadın benden kopan feryada
Hayalin gölgenle bıraktın beni baş başa
Vurdun kapıyı gitin uzak diyarlara
Bıraktın avuçlarımda onca hatıra ama sen gidiyorsun.
BEN OLSAYDIM
NUH ERDOĞAN
Engin olur karşı dağın düzleri,
Yar yolunda kalan yar ben olsaydım.
Şu Dilberin ayaz vurmuş yüzleri,
Yar yoluna yağan kar ben olsaydım.
Bulutlar yağmur la döker içini,
Sevda ayrılıktan çeker göçünü,
Bozkırın dilberi örer saçını,
Yar yoluna giden ser ben olsaydım.
Dalıyor gözlerim gurbet ilinde,
Açmaz çiçeklerim sevda gülünde,
Gitmez kervanım veda çölünde,
Yar yolunda kalan yer ben olsaydım.
Efkarlı akşamlar gizli kaldılar,
Karlı gecelerim izli kaldılar,
Dertli türkülerim sazlı kaldılar,
Yar dilinde kalan sır ben olsaydım.
Nuhani yıllara eder vedayı,
Görünmez yollara eker vefayı,
Kalbimde saklarım sarar sevdayı,
Yar kalbinde yanan kor ben olsaydım.
KİİBRİYA HANIM
GÜLZİRA ŞARİPOVA
Daha çocuk yaşta gelin mi gittin
Analar anası Kiibriya hanım
Babamın köyünü sıla mı ettin
Analar anası Kiibriya hanım
Yükü ağır olur gurbet ellerin
Kokusu hoş gelir gonca güllerin
Duydum ki hoş söyler tatlı dillerin
Analar anası Kiibriya hanım
Sensiz bu ayrılık belimi büker
Kankalemi alıp bedenim söker
Gülzira ardından gözyaşı döker
Analar anası Kiibriya hanım
DURMUŞ EMMİ
FİK KUMRU
dün yolda rast geldim durmuş emmiye
hlini hatırını sordum ayaküstü
biraz mahzun çok da durgundu
yüzünden şakır şakır hüzün yağıyordu
bir emekli maaşı vardı elinde
o da altmışından sonra bağlanmış
kıt kanaat sıka sıka geçimlik
çile hnesinin kırk yıllık çilekeşi
bir de çok sevdiği eşi Fatma teyze
bir Köroğlu bir Ayvaz eski tbirle
el ele baş başa birbirine muhtaç
muhannete olmasın da her neyse
yok devri yaşamış çok şey görmüş
Devlet babayı anlatırdı bzen
derdi ki elinde sopa hep karşımızda
yıllarca dayağını yedim hem de üç öğün
köyümüze Candarma geldi mi
kaçacak delik bulamazdık
tıkanırdı bütün delikler korkudan
yerin soğukluğu kara toprağın siyhı
tenimize sinerdi bütün sene
yatırırdı milleti bir onbaşı falakaya
art ardına sıralanırdı bütün köylü
dilimizi yutar ll olurduk deta
alfabenin harflerini bile unuturduk
Devlet diresine bir girmeye gör
bir kıskaç misli sıkardı içimizi
ha bire memurun yüzüne bakar kalırdık
müsade almadan giremez
içeri girince de izinsiz çıkamazdık
hele bir de mahkemeye yolun düşmeye gör
hem elimiz hem ayağımız kökünden kırılırdı
derdimizi dinleyen hlimizi anlayan bulamazdık
iki elimiz çot sırtımız da kambur
mecalsiz düşerdik toprak damımıza
şimdi eski günlerini özlüyor musun diye sordum
keşke hiç mi hiç sormaz olsaydım
aman oğlum dedi geri dursun gölgesi bile
bir sokum ekmeğe muhtaç olduğumuzu dahi
dile getiremez ifde edemezdik
yasak bile yasaktı gariban tifesine
GÜNE VE DOSTLUĞA MİNNETTARLIK İLE MERHABA
ÖMER SABRİ KURŞUN
Sizce minnettarlık nedir?
2. Hangi durumlarda kendinizi minnettar hissedersiniz?
3. Minnettarlığınızı karşınızdaki kişiye nasıl ifade edersiniz?
4. Minnettarlık, kültürümüze (sosyal yaşama) ne gibi değerler katar?
5. Karşınızdaki kişinin, size karşı minnettarlık duyduğunu nasıl anlarsınız?
6. Birisinin size karşı minnettarlık duyduğunu düşünün. Bu durum, sizde ne gibi duygular uyandırır?
7. Birisine, size karşı minnettarlık duyacağı bir iyilik yaptığınızı düşünün. Bu durumun, o kişiyle olan ilişkinize ne gibi katkıları olur?
8. Sizce insanların, birbirlerine karşı minnettarlık hissetmelerinin önündeki engeller nelerdir?
İşte dostlar yıllar yıllar önce bir federasyonun çatısı altında birlikte mücadele verdiğimiz ve o birliktelikte unutulmaz dostluğunu kazandığım değerli dostum/kardeşim/ arkadaşım şıklık geleneğini dünden bu güne taşıyan, şık Salim Gülbahçe Başkanım;
Programı Yapımcısı ve Sunucusu Sn. Zeliha İlhan Doymuş hanımefendinin sunduğu TRT Haber de Ömür Dediğin 202. Bölümünde yapmış olduğumuz şahsımı tanıtım programını baştan sona kaydedip türkülerle süsleyip, birde şahsıma şiir hediye edip sunmuştu.
İşte bu gün bana yaptığı bu ömrümün sonuna kadar unutulmayacak dostum şık Salim Gülbahçe'nin muhteşem jesti anılardan buraya düştü. Bu dostluğun güzelliğinin ifadesini tekrar sizlere izletmek bu gün ki amacım…
Ben değerli şahsından memnunum, Rabbim de kendisinden razı gelsin, yüreğinin ışığı hiç sönmesin diyor, insanlığa, sevgiye, saygıya, Yaradandan ötürü, yaratılmış her şeye merhamet duyan, güzel insana şükranlarımı arz ederek sevgilerimi iletiyor ve gönül derunundan en derin saygılarımı sunuyor, sağlıklar, engin mutluluklar diliyorum değerli kardeşim/dostum/arkadaşım/ Başkanım şık Salim Gülbahçe…
İnsan kendi varoluşunun farkına, hatırlandığını ve sevildiğini duyumsadığında varır. Çünkü hatırlanmak ve sevilmek bir başka benlik tarafından onaylanmaktır, onun karşısında bir varlık olduğunu anlamaktır. Halk tabiriyle insan 'adam yerine konulduğunda' fark eder, fark edildiğini.
Bu anlamda fark edilmek, kendi varlığının farkına varmayı sağlar. Hatırlanarak ve sevilerek kendi öz varlığını onaylar. Bu yüzden insan yaşamı içindeki tüm çabasını fark ediliş çabası olarak ortaya koyar.
Dostluk hatırlanmak ve sevilmek demektir daha da önemlisi hatırlanma ve sevilmenin güven zemini üzerine kurulması aynı zamanda güven ile ayakta kalması anlamına gelir. Bu yüzdendir ki güven zarar gördüğünde dostluk sona erer.
Bazı insanlar vardır ki yaşam içinde unutulmuşlardır. Sahipsiz yetimler, fakir düşmüş insanlar, yardıma muhtaç kişiler, hayatın ve kalabalığın içinde seslerini duyuramayan, talihsizliklerle boğuşan insanlardır onlar. Onları hatırlamak ise iyilere ve erdemli insanlara mahsustur. Bu tür bir hatırlama, en insani yapıcı ve sevgiyi artırıcı olandır.
Hatırlamak, farkına varmak; sevgi ile hatırlamak farkına varılanı olumlamak ve onu kalpte yaşatmaktır.
Hatırlanmak insan için bu kadar önemli olunca unutulmak da bir o kadar da önemli haline gelir. Unutulmak insan için gerçek ölümdür bu bakımdan en büyük korkulardan birinin de çekirdeğidir. İnsanın ölümü bedensel varoluşunun yok olması ile değil unutulmasıyla gerçekleşir. Unutulan kişi ölmüştür hakiki manada diğerleri için. Bu yüzden tarih boyunca büyük krallar kendi adlarına anıtlar, eserler yaptırmıştır. Bu kudrete sahip olmayanlar ise çareyi arkalarında sanat ve yazılı eserler bırakmakta bulmuşlardır. Yazının kalıcılığı sanat eserinin ölümsüzlüğüne tutunan insan eserleriyle var olmayı denemiştir.
Sanıyorum her kültürün özünde bir 'iyilik' kavramı vardır. Bir arada yaşamak zorunda olan biz insanlar için yardımlaşma, iyilik yapma, duygudaşlık, hoşgörü, güven, dostluk, paylaşma gibi değerler toplumların sağlığı için vazgeçilmezdir. Minnettarlık ise bu değerlerin yaşaması için önemli bir besin kaynağıdır.
Minnettarlık ve sonuçları, toplumlar için önemli birer sosyal rol oynamaktadır. Diğer insanlar için gösterdiğimiz çabalardan ve harcadığımız kaynaklardan dolayı teşekkür almayı, takdir edilmeyi ve ödüllendirilmeyi beklediğimiz gibi benzer şekilde bizim de diğer insanlara karşı aynı minnettarlık yükümlülüklerini taşıdığımız unutulmamalıdır…
Kendime veya çevreme yapılan en küçük iyiliklerde, hayatımda güzel olan şeyleri gördüğümde, fark ettiğimde ve anladığımda minnettarlık duyarım.
Eğer bir kişi bana yapmak zorunda olmadığı halde bir iyilik yapıyorsa ona karşı minnettarlık hissederim. Günlük işlerde ya da mesleki işlerimde işimi kolaylaştıracak ya da pozitif katkıda bulunulacak durumlarda hissederim.
Çok küçük şeylerden dahi minnettarlık duyarım. Mesela sokağa çıktığımda, dip komşumuzun bana tebessüm ederek selam verdiği zaman kendimi minnettar hissetmiş olurum. Bir sıkıntımda ya da bir problemimi çözemediğim durumlarda karşımdaki kişinin beni can kulağıyla dinlemesi, beni anladığını hissettirmesi bile kendimi minnettar hissetmemi sağlar…
Her ne kadar yalan da olsa bu dünya, yaşamaya değer güzelliktedir sevilince yaşadığımız ve nefes aldığımız sürece bu hayat… Biraz güleceğiz, bazen hüzünlenip, biraz ağlayacağız, biraz sevineceğiz ve biraz da kahkahalar atacağız ama ömür sürecek son ana kadar, sonra unutulup geçecek, sırasını başkasına verecek. İşte böyledir hayat... Böyledir 'Ömür Dediğin.' Bir varmışla bir yokmuşun arasında geçen süre. Önemli olan bu sürede yürürken iyi iz bırakmak ve alkışlarla hatırlanmak…
Her ne kadar yalan da olsa bu dünya, yaşamaya değer güzelliktedir sevince hayat… Biraz güleceğiz, biraz ağlayacağız, ömür geçecek. İşte böyledir hayat... Huzur içinde, mutluluk içinde, sevinç içinde, sağlık içinde bir gün geçirmeniz dileğiyle gününüze sevgi ve muhabbetlerimi iletiyorum…
Yeni gün, iyilikten, güzellikten yana ne varsa getirsin. Umudunuz, mutluluğunuz ve dahi sağlığınız daim olsun… Yeni günde de dünyanız gülistan, ömrünüz gül gibi güzel olsun, kalbiniz sevgiyle dolsun. 'İyi ki var' dedikleriniz yanımızda 'Keşke' dedikleriniz uzağınızda, 'Eksik Olmasa' dedikleriniz kalbinizde olsun değerli dostum Salim Gülbahçe Başkanım…
Sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir…
Gönül soframdan gönül sofranıza sevgi ve muhabbetler gönderiyorum… Hoş kalın, hoşça kalın, sevgiyle hep dostça kalın, bir gün bir yerlerde, yeniden görüşmek ümidiyle…