Mavi Şehrin Kalemleri
Mavi Şehrin Kalemleri
BİR VİCDAN TAŞIMANIN ZORLUĞU
ESMA GÜLAÇAR
Kolaydır duyarsız olmak, boş vermek, hep kendini düşünmek.Yıkmak kolaydır mesela tahrip ettiğini tamir etmeyi düşünmeyenler için. Kaçmak, yok saymak kolaydır. Zor olanı kim seçer peki?Elini taşın altına koyabilmeyi, yıkılmış olanları yeniden tamir etmeyi, kendinden ödün verip karşılık beklemeksizin fedakarlık yapmayı, yaptığı her hatanın sorumluluğunu alabilmeyi? Tüm bunları yapmayı seçenler elbetteki vicdan sahipleridir. Vicdanlarının yaşatacağı azap vicdan sahiplerini can yakmaktan öylesine güçlü bir şekilde alıkoyar ki onların bir başkasının canını kasten yakmaları mümkün olamaz hale gelir artık.
Vicdan ne güzel bir zırhtır zulme ve adaletsizliğe karşı. Vicdandır kainatın hassas dengesini koruyan, korkudan titreyen yürekleri ısıtan, ümitleri diri tutan. Vicdandır insanı eşrefi mahlukat yapan. Vicdan sahipleri için tarifi imkansız bir azaptır vicdan azabı. Onlar vicdanlarını rahat ettirmedikçe huzura kavuşamazlar. Ancak onlar bilmelidirler ki hata yaptıkça olgunlaşır kemale erer vicdan sahipleri. Çünkü her hata bir pişmanlık her pişmanlık ise vicdanlarını tarumar bir eden bir azaptır. Bu azap, bu acı onu pişirir, onu daha duyarlı, daha temkinli daha hakkaniyetli ve daha dirayetli yapar. Çünkü en etkili dersini almıştır bu azabı yaşarken. Vicdan sahibi bir can yaktığı zaman vicdanının hapishanesindeki bir mahkuma dönüşüverir. Hapishanedeki bir insan ne kadar mutlu ne kadar özgürse o da o kadar mutlu ve özgürdür.
Cezasını hiç gecikmeden çeker vicdan sahibi. Ancak affedildiğini öğrendiği zaman vicdanının hapishanesinden çıkarak hafifleyebilir, huzur bulabilir. Hakikati çok iyi görür vicdan. O yüzden kendini kandırması mümkün değildir vicdan sahibinin. Bu yüzdendir ki rahat bir vicdan onların en büyük hedefidir. Bir insanın hakkına girmemek için ince eleyip sık dokurlar. Bir gün hesabını veremeyecekleri kul hakkından çok korkarlar. Bir yüreğin kırılma, bir canın yanma, bir gözyaşının akma sebebi olmaları onlar için çok büyük bir felakettir. Zalim olmaktansa mazlum olmayı bile tercih ederler kimi zaman. Çünkü zulmetmek onların kendilerine yabancılaşmaları demektir. Vicdan sahibi olmak zordur ama o vicdanı kıblesi bilmek tüm zorluklarına rağmen çok büyük bir kazançtır. Ama asıl mârifet vicdanının kendisini ezip geçmesine izin vermeden, fedakarlığı ve adaleti dimdik ayakta tutabilmek için ümitsizlik kuyusuna düşmeden mücadele edebilmektir.
İnsan, yapılan her hatada ümitsizliğe ve karamsarlığa düşmenin bir tuzak olabileceğini, yaşanan pişmanlığın çoğu insana nasip olmayan ve affedilme vesilesi olan bir nimet olabildiğini, affedilmek için bütün gücümüzle çabaladıktan sonra ümitvar olup sürekli cezalandırılacağımız psikolojisinden kurtulmamız gerektiğini, hata yapmanın insan oluşumuzun kaçınılmaz bir neticesi olduğunu ve hatadan doğan pişmanlık sancısını çekerek o hataya geri dönmeyi imkansız hale getirmenin çok kıymetli olduğunu bilmelidir. Aksi halde hatalar insan için çok büyük bir tuzak çok korkunç bir başlangıç olabilir. Çünkü Şeytan kişinin en zayıf en ümitsiz olduğu o anda onu mücadelesinden çok kolay vazgeçirebileceğini bilir. Bu yüzden farkında olmadan hayatınızı azaba çevirebilir yada en kötüsü hatanızı görmezden gelip onu sürdürmeye devam edebilirsiniz. Burada dengeyi sağlayabilmek çok önemli. Bir insan hatasının büyüklüğü ölçüsünde vicdan azabı çeker ve çekmeli de Ama bu azap onu tamamen pes edecek kadar yenik düşürmemelidir.
Unutulmamalıdır ki ancak kafirler Allah' tan ümidini keser. Bu yüzden de Ümitsizlik ve karamsarlık bizim eksenimizde yer almamalıdır. Bununla beraber vicdanımıza vazifesini unutturup onu köreltmemeye de dikkat etmeliyiz. Evet vicdan ağır bir yük ama bizler o yükü gururla, gocunmadan ve zorlanmadan taşıyabilecek kadar güçlü ve yenilmez olmayı öğrenmek zorundayız. İrademiz bizim en güzel pusulamızdır. İrade olmazsa duygular sadece acı verir. Akıl ve kalp arasındaki dengeyi sağlayabilmekle huzur ve hakikati bulabiliriz. Bugün irade ve mantık devre dışı bırakılarak tamamen duygusallığın yüceltildiği bir zihniyet kadar duygusallığı, vicdanı yok sayarak sadece akıl ile hareket etmeyi telkin eden zihniyette sadece ve sadece zarar getirir. Biz insan kalabilmeyi bizi insan yapan unsurları koruyarak onları yerli yerinde kullanarak başarabiliriz. Biz insan olmaya niyet ettiğimiz sürece niyetimiz bize gerçeklere giden yolu gösterecektir…
YOL HÂLİ
SÜREYYA ŞAHİN
yol hâli ne olur olmaz diye
kendim için şiirler koydum.
bir poşette ağzı sıkıca bağlı düşler.
biraz leblebi tozu
ve tebeşir ..
yol hâli belli mi olur?
açılmış ama okunmamış mektuplar koydum.
haa unutmadan
ceblerime de bozuk para,
malum kağıt para geçmeyen yerler var.
pencere kenarı almayı ihmal etmiş hayat.
koridorun soğuk yüzüne bakarak geçmez bu yolculuk diye kendim için
bir tane de pencere kenarı koydum...
bol susamlı simitler,
içinden kuş geçen kelimeler,
yalnızlık ve kitaplar...
malum yol uzun
okuyup bitsin istemediğim üç kitabını koydum.
çay almadım bu sefer
üzerime döküp duruyorum çünkü
bir avuç karanfil
ve gözlerinin renginde yeşil kalemler koydum.
senin bana söylediğin
üç beş güzel sözünü koydum.
çekirdekle aran yok biliyorum
vişne mevsimi de değil.
ben de
bize yetecek kadar vişne reçeli koydum.
şiirlerini yazmak için onlarca kurşun kalem
ve sararmış kağıtlar koydum..
sadece senin sözlerini yazdığım
bitmiş onlarca kalemi de koydum..
ölünce yıkayacakları son suyumu ısıtsın diye ...
ÖLÜM KİMSEYİ KAYIRMIYOR
MERAL BAYAT
Gaflete kapılıp nefsime uydum
Cahildim dünyanın rengine kanıp günaha daldım
Yazık ki bu dünyayı baki evim sandım
Meğerse ben ne çok yanılmışım
Azrail başa geldiğinde
Can bedenden ayrıldığında
Ruh arşa yükseldiğinde
Anladım ama geç artık ne çare
Beyaz kefene sardılar
Musalla taşına uzattılar
Dostum ve düşmanım aynı safta namaza durdular
Sonramı? Tabiki yalnız kalacağım kabre koydular
En sevdiklerim sırayla birer birer
Bir kürek toprak attılar
Son görevlerini yerine getirip
Ruhuma fatihalarını okudular
Küreklerini alıp evlerinin yolunu tuttular.
Giderken yolda dünyanın fani olduğunu unuttular.
Bir söz ondan bir söz bundan hemen gıybete başladılar.
Oysa onların da gelecekleri yer burası idi ne çabuk unuttular.
Çok korkuyorum ya verilirse amel defterim sol elime
Çünkü ben nefsime uyarak günaha dalmıştım ondandır güvenmiyorum kendime
Yazık kulluk görevimi hakkıyla idrak edemedim Rabbime
Tek umudum kaldı işim alemlerin Rabbi Rahmân ve Rahime
Bugün bana yarın sana ne çabuk unuttun
Er ya da geç kaçarı yok insan sende bu yola revan olacaksın.
Yani senin anlayacağın ölüm kimseyi kayırmıyor.
Uyan insanoğlu uyan gaflet uykundan sıra sana geliyor.
UYKUSUZ GECELER
MELEK BAYKARA
Sahil kenarında oturup baktım
Yine kaçtı uykum gün ağarırken
Uzak ufuklara çizgiye daldım.
Uykusuz geceler gün ağarırken
Geçen vapurların sirenli sesi
Rüzgâr uğultulu melodi sesi
Gökyüzü denizin gri mavisi
Uykusuz geceler gün ağarırken
Dağın eteğinde doğan güneşi
Günün aydınlığı Işık saçışı
Kendini ellere sorgulayışı
Uykusuz geceler gün ağarırken
Etrafı her şeyi seyrettim durdum
Aklıma geldiler kendime sordum
Dram yüklü sahne hayalden kurdum
Uykusuz geceler gün ağarırken
Kimisi ağlattı kimine güldüm
Çıkar rolleri ne oyunlar gördüm
Zehirli zemberek duvarlar ördüm
Uykusuz geceler gün ağarırken
Saadet mutluluk sizlere gelsin
Yeryüzü belası toprağa gelsin
Gökyüzü mavisi gönüle gelsin
Uykusuz geceler gün ağarırken
Iyi insanlar kalmadı fani dünya'da
Uykuda uyandım kaldım rüyada
Enginlere gittim derin hülyada
Uykusuz geceler gün ağarırken
BİLEMEM
NAZMİYE ÇELEBİ
Dalgın dalgın ufuklara bakarken
Birden bire efkar basar bilemem
Hasret özlem ateşini yakarken
Yüreğimde rüzgar eser bilemem
Yıllar yılı devşirdiğim gülleri
Gördüm goncasını yolan elleri
Ahuzar da koydu tüm bülbülleri
Ötmez oldu neden susar bilemem
Omuzladım nadanların derdini
Namert çokmuş bulamadım merdini
Mesken ettim elalemin yurdunu
Yüreğimde koymuş hasar bilemem
Hayallerim düşlerim var ahtım var
Ne sarayım oldu nede tahtım var
Nazmiyeyim iflah olmaz bahtım var
Neden felek bana küser bilemem…
BİR BAŞKA ÖLÜM
GÜLNİHAL BAKİ
Ölüm nedir bilir misin?
Bir göğe bakma sanatıdır.
Yeryüzündeki curcunaya kulak tıkamak,
Bulutlara tutunmayı başarmak,
Taşlarını boşluğa dizme ustalığıdır.
Dünyadan gidenler ölmez sadece...
Bakışlarına hükmedemeyen kırık kalpler,
Çoğu zaman kendi sesini tanımayanlar,
Anlattıklarına yabancı dinleyiciler,
Gitmişlerdir, gittiklerini görmezler.
Ölüdürler , dirilmeyi bilmezler.
Ruh boşalması yaşar onlar
Çoklu duyma yetmezliği,
Duygu sektesinden gitmişlik.
Ölüm nedir bildin mi?
Bir tazeciğin, için için küflenip
Bir dirinin , leş gibi çürümesi
En acı ölüm işte böyle;
Kefensiz topraksız, fatihasız vedasız gitmektir .