Mekke’de neler oluyor?

11 Eylül’de Kâbe’de bir vincin devrilmesi sonucu 107 kişi hayatını kaybederken, 238 kişi yaralanmıştı. Olay hafızalarda canlılığını korurken bu kez Kurban Bayramı’nın ilk günü Suudi Arabistanın Mekke kentinin 5 kilometre dışında bulunan Mina'da şeytan taşlama sırasında çıkan izdihamda 769 hacı hayatını kaybetti, 934 kişi yaralandı. Facia nedeniyle tüm ülkelerin hacıları hac ibadetlerini ve Kurban Bayramı’nı buruk bir şekilde geçirdi.

Facia sonrası İslam âlemi ve devletler Suudi Arabistan'ı sert dille eleştirerek hac organizasyonunu Mekke'de devam eden yapılaşmayı tartışmaya başladılar. İran gibi bazı ülkeler Suudi yönetimini eleştirip protesto ederken Türkiye hac organizasyonuna talipli olduğunu açıkladı. Kurnaz hemde cahilleri eleştirerek yanlışlarını söylemek, doğruyu göstermek neyi değiştirir ki?

1920'lerde 58 bin 584, 2012'de 1 milyon700 bin Müslüman Hac'a gitmiş. Son yıllarda bu sayı yaklaşık 2 milyona yükselmiş. Artışla birlikte her 3-5 yılda bir facia yaşanıyor. Yüzlerce insan kazalarda hayatını kaybediyor.

Hac sırasında, daha önce yaşanan felaketler:

2006: 364 kişi şeytan taşlama sırasında çıkan izdihamda öldü

1997:Çıkan yangında 343 hacı aday hayatını kaybetti, 1500 kişi yaralandı

1994: İzdihamda 270 kişi öldü

1990: Kutsal yerlere giden tünellerde çıkan izdihamda 1426 kişi öldü.

1987: İran yanlısı gösterilere Suudi güvenlik güçleri müdahale etti, 400 kişi öldü. Sonuç olarak hac sırasında meydana gelen kazalarda 25 yılda 3 bin 500 kişi hayatını kaybetmiş.

Güzel dinimiz İslam bu görüntüleri, insan kusuruna bağlı vahşice ölüm görüntülerini hak etmiyor. Ortada profesyonel yönetim sorunu var. Farklı ülkelerden, farklı yaş, eğitim ve statü gruplarına mensup 2 milyon insanın sağlıklı güvenli bir şekilde dini görevlerini yerine getirmeleri bu proje ve planlamayla zor görünüyor. Başarı okuryazar olmayanlar ile yüksek eğitim görenleri, yaşlılar ile genç hacıları, farklı dil konuşanları disiplin ve manevi heyecan içinde sevk ve idare edebilmektir. Suudi yönetimi bunun için elbette önlemler alıyor, çaba gösteriyor ama facialar hac organizasyonunu beceremediklerini gösteriyor. Para yetmiyor. Çözüm insan kaynağında.

Profesyonel olmayan organizasyon anlayışı, plansız kalitesi düşük hizmet sunumu, eğitim ve denetim eksikliği devam ettikçe, dünya hacıları da Suudi yönetimini sorgulamadan Hac'a gittikçe hac ölümleri yaşanmaya devam edecektir.

Suudi yönetimince 2009'da Mekke'nin yeniden imarı kapsamında, Kâbe civarında yeni oteller inşa edilmesi kararı alınmış. 5 milyar dolarlık projelerle ek otel ve rezidans yapma kararı verilmiş. İnşaat çalışmalarından sonra ortaya bambaşka bir Mekke çıkacağı, Kâbe etrafında çok katlı 100 otelin yapılacağı açıklandı. Bugün 39 gökdelenden oluşan ve içinde binlerce kişinin hac ve umre zamanı kalabileceği bina, rezidans ve alışveriş merkezlerinin inşaatı sürüyor.2020'de uzay üssü gibi bir başkalaşan manevi özelliğinden uzak Mekke olacak. Uzmanlar, gözlemciler böyle söylüyor.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez Mekke'deki yapılaşmaya değinerek, 'Otellerimiz lüksleşiyor, Kâbe manzaralı odalarımız çoğalıyor. VIP hacı lüks hacı çoğalıyor. Ama haccın ruhu zayıflıyor. Bundan irkiliyorum' diyor.

İlahiyatçı Prof. Dr. Saim Yeprem: “Kâbe'nin görüntüsünü tamamen ortadan kaldıran bir yapılanma söz konusu. Bana göre Kâbe'nin 20-30 kilometre etrafının açılıp bir mabet halinde kalması uygundur. Onun ortaya çıkarılması gerekir. Ticari maksatlar nedeniyle manevi değerler dikkate alınmıyor. Kâbe, dünyada yapılan ilk mabettir. Onu ezen ve baskı altında tutan yapılar maneviyata uygun gelmiyor ”diye değerlendiriyor.

İlahiyatçı Şaban Ali Düzgün de: “Şu anda kapitalizmin sirayet ettiği çok ciddi bir hac ibadeti var. Orada yaratılmak istenen, duyguların tamamını dejenere eden bir sistem var. Suudi Arabistan'ın yarattığı bu duruma İslam ülkelerinin yüksek sesle karşı çıkması gerekir. Kâbe'ye tepeden bakan Zemzem Tower gibi yapılar, maneviyatın önüne geçmiştir”diyor.

İngiltere'nin eski Suudi Arabistan Büyükelçisi Sir William Patey ise hacı sayısının fazlalığına vurgu yapıyor.

Biz ne diyoruz?

Kurban edilmiş koyunlar gibi insanların üst üste yığılmış utanç dolu görüntüleri acı verdi, rahatsız etti. Kâbe'de benzer faciaların, korkunç kazaların yaşanmaması Müslümanların dünya karşısında ilkel görüntülerle daha fazla mahcup olmaması için Mekke'de bazı önlemlerin alınması kaçınılmazdır.

Birincisi ve en önemlisi dev binalara, betonlaşmaya, kapitalist kıskaca karşı Mekke'nin manevi ruhu mutlaka korunmalıdır.

İkincisi hacı sayısı kaliteli, güvenli hizmet verilebilir sayıda tutulmalı. Kota bırakılmalı.

Üçüncüsü de hac organizasyonu el değiştirmelidir. Organizasyon İslam'ın aydınlık yüzü, bilgi birikimli insan kaynağına sahip hizmet sektöründe dünya çapında büyük organizasyonları başarıyla gerçekleştirmiş Türkiye'ye verilmelidir.

Bu arada;

Suudi yönetiminin beceriksizliği sonucu meydana gelen ölümlerin bir daha yaşanmaması için hataların akıllıca tahlil edilmesi gerekir. Yaşanan ölümleri “Sefa başlarına “ gibi basit değerlendirmeyle kabullenmek ise ne İslam'a ne Müslümanlığa ne de insanlığa yakışır.

Kara Bayram

Van'ın kuşaktan kuşağa aktarılan halk gelenekleri arasında “Kara Bayram” adeti önemli bir yer tutar. Kara siyahı siyah ise yası temsil eder. Kara ile bayram birleşince “ Kara Bayram” olur. Van'da ölen kişinin ardından yakınlarının “yaslı bayram” olarak kabul ettikleri ilk dini bayrama Kara Bayram denilir. Kara Bayram süresince 3 günlük yasta olduğu gibi ölenin evinde ziyaretler kabul edilir. Ölenin yakınları bayram ziyaretlerine gitmez yas evinde oturur. Gelenler ölenin yakınlarının acısını paylaşır başsağlığı diler, Fatiha okur. Kara Bayram nedeniyle yas evinde tatlı yapılmaz. Gelenlere tatlı, çikolata, şeker yerine yalnızca çay ikram edilir. Din adamları tarafından Kara Bayram'ı “ haram” olarak değerlendirilerek sürdürülmemesi tavsiye edilmesi üzerine bu adet eski gücünü kaybetmiştir. Ancak Kara Bayram geleneği ölene duyulan saygı ve hissedilen derin acı, üzüntü nedeniyle Van'da geleneksel kültüre bağlı ailelerde devam etmektedir.

“Kara Bayram tutulmasın” demekle olmuyor.

Kurban Bayramı süresince genç ölümler nedeniyle her yerde 'Kara Bayram' yaşandı.

Küslerin barıştığı, acıların, mutlulukların paylaşıldığı kutsal bayram gününde dahi analar ağlatıldı. Barış sözleri anlamını bir kez daha yitirdi. Evlatlarını genç yaşta toprağa veren ailelerin yuvalarında bayramlar yasa dönüştü. Bayram barıştan, kardeşlikten uzak acı, gözyaşı hüzün içinde geçti.

Bu bayram acılı anaların gözyaşı sel oldu.

Ocaklara ateş düşünce Kara Bayram ritüeli Vanlıların adeti olmaktan çıkarak yüreği yanan yaslı ailelerin, memleketlerin ortak âdetine dönüştü.. Anaların, babaların, çocukların, bacıların, kardeşlerin bayram günü yüreklerinin dağlandığı yerde bayramlar Kara Bayram oluyor.

Eksik fotoğraf

Kitlesel buluşmalar seçim sürecinde önemli fırsatlardır.

Partiler ve adaylar için toplu bayramlaşmalar siyasi kaynaşmaya, dayanışmaya dönüşür.

AK Parti de bayramlaşma bayramın 3. günü yapıldı. Bayramlaşmadan objektiflere manidar fotoğraflar yansıdı. Ankara'da aday tanıtımı platformunda görünmeyen Fatih Çiftçi ve diğer milletvekili adayları Kayhan Türkmenoğlu, Vahdettin İnce, Ferman Yıldırım en önemlisi Beşir Atalay bayramlaşma fotoğraf karesinde yoktu! Geçmiş yıllarda seçim dönemine denk gelen bayramlaşmalar AK Parti ve diğer partiler gövde gösterisi yaparlardı. Bu bayram öyle olmadı. Ya bayram buluşması önemsenmedi, ya da verilecek fotoğraf.

Neden?

Eskiden Türkiye'de yurtsever solcuların en önemli tepkisi “Kahrolsun emperyalizm” sloganıyla olurdu. Duruşu simgeleyen slogan şimdi söylenmez, duyulmaz oldu. Neden?

Mülteciler ölümü göze alarak karadan, denizden Avrupa ülkelerine ulaşmaya çalışıyor. Neden?

Taşeron örgütlerin Suriye'de toprak paylaşımına yüklenici devletlerden ABD, Rusya ani kararla el koydu. Neden?

Başbakan Angela Merkel'in ardından Almanya'da 'Beşar Esad'la da görüşülsün' diyenlerin sayısı artıyor. Neden?

Bakmadan Geçme