Nam-ı diğer Dadaş
Uzun boylu, çatık kaşlı, pala bıyıklı, ayağındaki ayakkabıları sivri burunlu okul müdürümüzdü Dadaş.
Okul asanları, öğretmenlerine saygısızlık yapanları, eğitim yerine haytalığı seçenleri affetmez yakalarına sarılıp:
'Hırt! Ya adam olacaksın ya adam!' Diye uyarırdı.
Van Atatürk Lisesinin Fransızca öğretmeni ve aynı zamana müdürüydü. Erzurumlu olduğu için Dadaş olarak anılırdı.
Makam odasının kapısının ara bölümü içeri girildiğinde dışa, makam odasına girildiğinde de içe doğru açılırdı.
Eğitimde yüz kızartıcı bir suçunuz varsa… Okuldan kaytarmışsanız… Okul disiplinine uymamışsanız… Öğretmenlerinize kabadayılık yapmışsanız o odayı boylardınız. Önce nasihat ve tembih… Tekrarında ise haddinizi bildirirdi.
Disiplinin had safhada olduğu okulumuzda Dadaş lakabının yanına bir de:
'Ğoğu!' Eklenmişti.
Zil çalıp da sınıfa geç kaldığınızda koridorda göründüğünde öğrenciler çil yavrusu gibi:
'Vilennn kaçın ğoğo geliyor!' Çığlığı atarlardı.
Disipline uyan, öğretmenlerine saygı duyan, sorumluluklarını yerine getiren öğrencileri korur kollardı. Aksini yapanlar mutlaka onun hışmına uğrardı.
İki kez öfkesine tanık olmuştum. O yılın soğuk kış günlerinde soğuk algınlığından şişen bademciklerimi korumak amacıyla boğazlı kazak giyerek okul kıyafeti kuralını çiğnemiştim. Zemin kattaki kantinden tam çıktığımda karşı karşıya gelmiş:
'Bu ne hal? Yoksa seni de mi kaybettik kartal görünümlü şahin?' Demişti.
Kem küm ederken şişen bademciklerimden dolayı hırlayan sesimi fark edince:
'Nöbetçi müdür yardımcısına uğra, izin kâğıdı al ve önce doktora sonra da evine gidip dinlen.' Demişti.
İkinci karşı karşıya gelişimizde okulun futbol takımında oynadığım sırada stadyumda olmuştu. Okullar arası futbol karşılaşmasında Atatürk Lisemiz, Sağlık Koleji ile oynuyordu ve takımın sağ açıktaki görevini rahmetli Beden Eğitim Öğretmenimiz Nurullah İvak bana vermişti.
Saha çamurdu… Güzel bir pası on sekiz çizgisinde yakaladığım sırada kolejin bek öğrencisi iki ayağını makas yaparak beni çamurun içine düşürdüğünde öfkeyle kalktığım gibi tokadı yüzünde aksettirdiğimi orta hakem Ahmet(Halterci Ahmet Eriş) görmüş ve anında kırmızı kartı göstermişti. O an içgüdüsel olarak tribünde maçı izleyen okul müdürümüze dönüp bakmıştım. Dadaş üzgün ve mahcup halimi görmemek için başını başka tarafa çevirmişti.
Kırmızı kartın tepkisini azaltmak için saha yan çizgisine doğru koşup hazır ol duruşuna geçip hakemi selamlamış, sonra da dönerek tribünlere selam vererek başım önümde sahayı terk etmiştim.
Dadaş on kişiye düşen takımımızın hesabını sormak yerine:
'Öfke kontrolü yapmanız için sizi ne çok uyarmıştım.' Demiş sonra kulağıma eğilerek fısıltıyla:
'Yalan değil. Bende olsam, oynamak yerine rakibini düşürmeyi tercih eden o soytarıya aynısını yapardım.' Diyerek moral vermişti. Ve bir sonraki final maçında sahada yer almasam da sevgili okul müdürümüz tribünde yanında oturtmuştu beni.
Çok acılar çekti Dadaş… Öğrenciliği, öğretmen korkutmak gibi tuhaflıklarla karıştıran serseri öğrenciler tarafından tehdit edildi ve hatta kurşunlandı. Ama asla disiplinden geri adım atmadı. İyi ve sorumluluk bilincindeki öğrencilerine babalık yapmaya devam etti.
Nam-ı diğer Dadaş yani Servet Aydınoğlu öğretmenimin ölüm haberi ile sarsıldım. Geçtiğimiz yıl yine onunla ilgili bir ölüm haberi düşmüştü sosyal medyaya. Daha sonra bu haberin yanılmadan kaynaklandığını öğrenince sevinmiştik. Ancak bu kez haber doğru…
Vanlıların çok sevdiği, öğretmenlik ve okul idareciliği dışında muhteşem bir folklor oyuncusu olan Dadaş'ı, sevgili öğretmenimi saygı ve rahmetle anıyorum. Anılarıyla yüreğimde yaşamaya devam edecek.