Ne bağ kaldı ne de bostan
Yürekler çölleşti mi doğada çölleşiyor. Hal böyle olunca benim gibiler de köşelerine sığınıp geçmişi hüzünle yâd ediyor.
Size Beşir Dayının bostanını anlatayım mı?
Hadi anlatayım.
Bugün manavda ya da Pazaryerindeki tezgâhlarda domatesi, patlıcanı, biberi gören çocuklardan farklıydı bizim çocukluğumuz.
Öyle pazaryerlerimiz yoktu zerzevat almak için… Ya sebze haliydi ya da bostanlar.
Küçük ama şipşirin kentimizin Eski Vali Konağından çıkan yokuşlu yola vurdunuz mu kendinizi ta uzaklarda Erek Dağının yüce doruklarının görüntüsü düşerdi önünüze. Yol boyunda eski zaman Van evlerinin eşliğinde ulaşırdınız Beşir Dayının bostanına. Güler yüzü ile karşılardı sizi. Yüzünde yeşil yansır, elleri toprak kokardı. Sevecenliğinin de temel nedeni toprakla dost olmasıydı.
Yeni dökmüş biber çiçeklerinin arasına karışıp salatalık, domates toplardık sazlıklardan yapılmış zembil adı verilen sepetlerimize. Nane, dereotu, zeyturun, maydanoz, kişniş otlarıyla bir araya gelen sebzelerin ortak aroması adeta:
'İşte biz tabiat ananının çocuklarıyız.'Derdi.
Her dal ve yaprak Beşir Dayının yavrusu gibiydi. Babalarının ardından yürüyen bizlere seslenir:
'Aman yeni fidelere basmayın günahtır.' Derdi.
Çok sonraları anladım ki sadece Beşir Dayının bostanı yokmuş Van'da. Akköprü Deresinin üzerinde, Turşik Dağının aşağılara doğru salınan eteklerinde de bostanlar varmış. Göz açıp kapatıncaya kadar geçen bahar ve ardından gelen kısacık yaz mevsiminde güzün ilk yarısına kadar bostanlar Mersin'e, Antalya'ya muhtaç etmezdi halkımızı.
Kavunun ana yurdu Sihke şimdiki adı Bostaniçi olan köyde de bostanlar ve bağlar kurulmuştu. Batı Anadolu'da kırlangıç adı verilen küçük kokulu kavunların adına bizim oralarda şamama denilirdi. O şamama ki:
'Kaynanam gider hamama/İster benden şamama' Gibi manilere konu olmuştu.
Şamranaltı Mahallesi de zamanla bereketli bostanlara yurt oldu. Edremit ve Gevaş İlçesindeki ürünü bol bostanlar giderek çoğalan nüfusa katkı sağlardı.
Ne yazık ki kırdan kente yoğun göç, sınır komşularımızdaki sosyal gelişmelerin yarattığı mülteci(sığınma) sorunu güzel kentimizin yeşil örtüsüne bilinçsiz yapılanmanın silindiri olup geçti geriye ne bağ ne de bostan kaldı.
Bugün aynı sorunu Antalya'da Kır Camii yerleşkesi yaşamaktadır. Bir zamanlar Antalya'nın bostanı olan Kırcamii'nin Akadeniz kıyısına yakın olması ve serin hava sirkülâsyonuna sahip olması yapı sektörünün iştahını kabarttı, verimli bostanlara sahip bu küçük cenneti beton cehennemine dönüştürmeye başladı.
İzmir'in Bornova ilçesi de geçmişte Şirin İzmir'in bostanıydı. Şimdi ise beton denizi! Askerliğini Bornova'da yapmış rahmetli Ali Asker amcam o yeşil günleri anlatırken hüzünlenir, gözleri yaşarır:
'Yaratılanlar içinde en acımasız canlı türü insandır.' Derdi.
Dedim ya gönüller çölleşince yaşam alanları da çölleşiyor. Ve geriye kalan ise belleklerimizde iz, yüreklerimizde hoş duygular bırakan anılar oluyor.