Nerde O Eski Günler
Günümüzde teknolojik gelişmeler çık hızlı ilerlemektedir. Artık dostlarımızla ve dünyayla olan iletişimimizin yolları bir kaç yıl öncesine göre büyük bir değişikliğe uğramış durumda. İnternetin baş döndürücü hızla yayıldığı ve cep telefonlarında da kullanılmaya başlamasıyla kendimize ve dostlarımıza vakit ayıramaz olduk. Bundan çok değil on - yirmi sene önce :
Akraba ziyaretlerinin yapıldığı,
yemekli davetlerin tertiplendiği ,
komşuluk ilişkilerinin yoğun olduğu,
en önemlisi de ailecek sohbetlerin yapıldığı,
bir kahvehanede arkadaşların buluşup, muhabbet ettiği bir dünyamız vardı.
Kitap, gazete okur,
beraber gezmelere gider,
izlenilen bir filmin kritiğini yapar,
mahalle aralarında kolasına maç yapardık.
Okul yolları bizim için anılarla dolu olurdu. Derslerde kalem tutan eller not almaktan yorulur, akşamları derse oturuldu muydu bitirilmeden kalkılmazdı. Anne babalar çocuklarına dersini bitirmeden televizyon izlemek yok diye azarla karışık ikazlar yapardı. Zaman delicesine akıp giderken o çocuklar büyüdü. Şimdi çocuklarına dersini yapmadan internet, bilgisayar yasak diyorlar mıdır bilemem ama çocukların artık ellerindeki cep telefonlarından her an internete bağlı olmaları cezanın da şeklini değiştirdi. Aileler artık çocuklarını sana on gün TL yüklemek yok, bu ayki telefon faturanı yatırmayacağız diyerek cezalandırıyorlardır herhalde!.. Çünkü yeni nesil gençliğin terbiye edicisi televizyon, internet ve arkadaş çevresi olmuştur. Sanal dünyanın en sıkı takipçileri olan gençlik, ruhsuz robot gibi yaşamakta; sosyal ortamlara girmekten çekinmektedir. Bir diğer sorun ise artık kendi memleketimizde, en basitinden Cumhuriyet Caddesi'ne çıktığımızda selam verecek ne bir dostumuz, nede o muhabbeti kuracak bir arkadaş ortamımız mevcut. Dünyevileşen kalplerimiz, yitip giden örf ve ananelerimizin ve memleket sevgimizin önüne geçmiş ve bizi 'nerde o eski günler' demekten öteye götürememiştir.
İnternetin fütursuzca hayatımıza girmesiyle değişen biz mi olduk yoksa şartlar mı buna zorladı pek anlamadım ama günlük hayatımızda oldukça yer kaplamaya başladığına göre biz de istedik böyle bir yaşamı. Her vesilede dostlarımız ve büyüklerimizle bir araya gelmek anlatılan meseleleri merakla dinlemek ve arkadaşlarıyla şakalaşan nesiller yerini atılan tweeti, gelen mesajı bile uzun olduğu için okumaya üşenenlere bıraktı. 'Selamun aleyküm'ü s.a., 'Allah'a emanet ol'u aeo, 'Allah razı olsun'u aro, 'kendine iyi bak'ı kib ... yazan ve işin tuhafı bunu benimseyen bir nesil yetişti biz fark edemeden.
Herhangi bir kafeye ya da çay bahçesine gidip grup olarak oturan gençleri biraz inceleyin! Göreceksiniz kulağı arkadaşında, parmakları son model telefonundadır. Kendilerini sohbet etmek için atmışlardır oraya ama gel gör ki sohbet etmek bir yana yüzlerine bile bakmıyorlar. Varsa yoksa telefon!.. Oysa problemler, üzüntüler paylaşıldıkça hafifler, aynı şekilde de sevinçler de paylaşıldıkça daha büyük bir anlam kazanır. Ahlakımız, ticaretimiz, sanatımız, dinlenme ve eğlence kültürümüz, insanî ilişkilerimiz yozlaşmıştır. Bunun en önemli sebebi modern dünyanın bizlere sunduğu hayat tarzı ve kendi değerlerimizden uzaklaşmamız olsa gerek. Sanal alem hayatımızda olması gerekenden daha fazla yer kaplıyor ve bu tehlikenin ta kendisidir. Gelecekte kendine güveni olmayan, iletişim kurmakta zorlanan, bireyselliği ön planda tutan vb. insanların olduğu bir toplum istemiyorsak çözüm üzerinde düşünmeli ve mutlaka bir hal çaresi bulmalıyız!.. Buda dinimizin en önemli emirlerinden olan ve biz dostlarımızı birbirlerine sıkıça kenetleyen sıla-i rahimi (eş-dost, akraba ziyareti) hiç bir vakit terketmemeyi ve bu güzel ibadetin altında yatan hikmetlerin idrakine varmalıyız. Nerde o eski günlerin tek tılsımının bu iki kelimede saklı olduğunu görmeliyiz. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v) 'Sıla-i rahimde bulunmak şehirleri bayındır kılar ve ömürleri uzatır.' buyurmuştur.
Vesselam... vanhaber, van, haber, van haber ömer gündüz, nerde o eski günler, hikmet, şehir
Akraba ziyaretlerinin yapıldığı,
yemekli davetlerin tertiplendiği ,
komşuluk ilişkilerinin yoğun olduğu,
en önemlisi de ailecek sohbetlerin yapıldığı,
bir kahvehanede arkadaşların buluşup, muhabbet ettiği bir dünyamız vardı.
Kitap, gazete okur,
beraber gezmelere gider,
izlenilen bir filmin kritiğini yapar,
mahalle aralarında kolasına maç yapardık.
Okul yolları bizim için anılarla dolu olurdu. Derslerde kalem tutan eller not almaktan yorulur, akşamları derse oturuldu muydu bitirilmeden kalkılmazdı. Anne babalar çocuklarına dersini bitirmeden televizyon izlemek yok diye azarla karışık ikazlar yapardı. Zaman delicesine akıp giderken o çocuklar büyüdü. Şimdi çocuklarına dersini yapmadan internet, bilgisayar yasak diyorlar mıdır bilemem ama çocukların artık ellerindeki cep telefonlarından her an internete bağlı olmaları cezanın da şeklini değiştirdi. Aileler artık çocuklarını sana on gün TL yüklemek yok, bu ayki telefon faturanı yatırmayacağız diyerek cezalandırıyorlardır herhalde!.. Çünkü yeni nesil gençliğin terbiye edicisi televizyon, internet ve arkadaş çevresi olmuştur. Sanal dünyanın en sıkı takipçileri olan gençlik, ruhsuz robot gibi yaşamakta; sosyal ortamlara girmekten çekinmektedir. Bir diğer sorun ise artık kendi memleketimizde, en basitinden Cumhuriyet Caddesi'ne çıktığımızda selam verecek ne bir dostumuz, nede o muhabbeti kuracak bir arkadaş ortamımız mevcut. Dünyevileşen kalplerimiz, yitip giden örf ve ananelerimizin ve memleket sevgimizin önüne geçmiş ve bizi 'nerde o eski günler' demekten öteye götürememiştir.
İnternetin fütursuzca hayatımıza girmesiyle değişen biz mi olduk yoksa şartlar mı buna zorladı pek anlamadım ama günlük hayatımızda oldukça yer kaplamaya başladığına göre biz de istedik böyle bir yaşamı. Her vesilede dostlarımız ve büyüklerimizle bir araya gelmek anlatılan meseleleri merakla dinlemek ve arkadaşlarıyla şakalaşan nesiller yerini atılan tweeti, gelen mesajı bile uzun olduğu için okumaya üşenenlere bıraktı. 'Selamun aleyküm'ü s.a., 'Allah'a emanet ol'u aeo, 'Allah razı olsun'u aro, 'kendine iyi bak'ı kib ... yazan ve işin tuhafı bunu benimseyen bir nesil yetişti biz fark edemeden.
Herhangi bir kafeye ya da çay bahçesine gidip grup olarak oturan gençleri biraz inceleyin! Göreceksiniz kulağı arkadaşında, parmakları son model telefonundadır. Kendilerini sohbet etmek için atmışlardır oraya ama gel gör ki sohbet etmek bir yana yüzlerine bile bakmıyorlar. Varsa yoksa telefon!.. Oysa problemler, üzüntüler paylaşıldıkça hafifler, aynı şekilde de sevinçler de paylaşıldıkça daha büyük bir anlam kazanır. Ahlakımız, ticaretimiz, sanatımız, dinlenme ve eğlence kültürümüz, insanî ilişkilerimiz yozlaşmıştır. Bunun en önemli sebebi modern dünyanın bizlere sunduğu hayat tarzı ve kendi değerlerimizden uzaklaşmamız olsa gerek. Sanal alem hayatımızda olması gerekenden daha fazla yer kaplıyor ve bu tehlikenin ta kendisidir. Gelecekte kendine güveni olmayan, iletişim kurmakta zorlanan, bireyselliği ön planda tutan vb. insanların olduğu bir toplum istemiyorsak çözüm üzerinde düşünmeli ve mutlaka bir hal çaresi bulmalıyız!.. Buda dinimizin en önemli emirlerinden olan ve biz dostlarımızı birbirlerine sıkıça kenetleyen sıla-i rahimi (eş-dost, akraba ziyareti) hiç bir vakit terketmemeyi ve bu güzel ibadetin altında yatan hikmetlerin idrakine varmalıyız. Nerde o eski günlerin tek tılsımının bu iki kelimede saklı olduğunu görmeliyiz. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v) 'Sıla-i rahimde bulunmak şehirleri bayındır kılar ve ömürleri uzatır.' buyurmuştur.
Vesselam... vanhaber, van, haber, van haber ömer gündüz, nerde o eski günler, hikmet, şehir