Nere gidisen yegen

Ben o gün değerli Vanlıların ne kadar misafirperver ve yüksek bir medeniyete sahip olduklarını yaşayarak görmüştüm.

Bir yeri, bir şehri, bir insanı sevmenin orada doğup büyümekle alakalı olmadığını anlatmaya çalışıyor, yolu bu topraklara düşenlerin, burada emeği, yüreği, dostu, izi, eseri olanların Van dostları olduklarını sık sık dile getiriyor ve Vanlı gibi Van'a sevgi ve özlem duyduklarına dikkat çekiyoruz.

Biz bunları yazıp çizerken hafta sonu telefonla arayan bir dostumuz gazetemizin önceki yazı işleri müdürü Ali Laleci beyin selamlarını ileterek araştırdığı bir konuda kendisine yardımcı olmamı istedi. Selam gönderende iletende sağ olsun diyerek elimizden geldiği kadar içtenlikle yardımcı olacağımızı belirttik.


Van sevdalısı olarak yıllardır içinde uhde olan bir düşünceden bahseden, Ziya Şahin, Van Kız Öğretmen Lisesinde okuduğu yılları ve okulda yaşanmış hatıralarını yazarak kitaplaştırmayı düşündüğünü söyledi. Van hafızasına, şehrimizin eğitim tarihine katkı sağlayacak kitabın yazılmasından memnuniyet duyduğumu ifade ederek nereli olduğunu ve Van sevgisinin nerden kaynaklandığını sordum.


Van'a hayranlık derecesinde sevgi duyan bir Kayserli olduğunu söyleyen Ziya Bey aradan 40 yıla yakın bir zaman geçmesine karşın Van'a ilk defa geliş öyküsünde geçen diyalogları, cadde ve sokakları Van şivesinin orijinal haliyle anlatınca dedim ki sen Van dostusun.


40 yıllık Van dostu Ziya Bey'in lezzetli anlatımıyla yol öyküsü:


"Bu sevda öyle bir sevdadır ki üzerinden kırk yıl geçse bile hiç azalmadan Şamran suyu gibi çağlar durur. Bizim Van ile irtibatımız aslında bir sarı gelin hikâyesidir. Anadolu'da en çok sevilene sarı derler. Çünkü sarı rengi en büyük sevdaları gölgesinde barındırır.
Bizim sarı gelinimizde ablamdı. Nereden geldiler nasıl buldular takdiri ilahi demek ki 1976 yılında Vana gelin oldu. Ablam ailemiz den ilk ayrılan ve gurbete çıkanımızdı. Üstünde gelinliği ile kapıdan çıkarken bütün köyü ağlatmıştı.


Aradan günler aylar su gibi akıp geçti. Ablamın hasreti hepimizin yüreğini yakıyordu. Bir ara özlem dolu mektuplar sıkça gelmeye başladı. Bunun üzerine annem beni karşısına alarak; "Bak oğlum uzak diyarlara gelin giden kızlar aranıp sorulmazsa sürgün derler. Bir an önce hazırlıkları yaparak yola çık ve ablanı ziyaret et" dedi. Tamam dedim ama ben o güne kadar Kayseri'den hiç dışarı çıkmamış, uzun yollara gitmemiştim. Cesaretimi toplayarak hazırlandım ve köyün önünde petrol ofisinde mola veren Van Gölü otobüslerine bindim. Sanırım saat öğleden sonra onyediye geliyordu. Aksam hava kararana kadar camdan dışarıyı seyrettim. Daha sonra bütün geceyi sabah olması için çekmeye başladım.


Ertesi gün öğle oldu ama biz halen gidiyoruz. Allah'ım bu Van denen yer neresi bu yolculuk bitmeyecek mi diye söyleniyorum. Biraz sonra Tatvan levhasını görünce sevindim. Tamam dedim ne var Van'ın önüne Tat koymuşlar Tatvan olmuş. Sonradan yolun bitmediğini en az üç veya dört saatimizin olduğunu öğrendim.


Bir saatlik molanın ardından otobüsümüz yeniden hareket etti. Yalnız bizim otobüsteki yolcuları aktarma var diye Taç otobüsüne aldılar. Yeniden yola çıktığımızda vakit öğleni geçiyordu. Bu sefer yanıma orta yaşlarda kır saçlı güzel giyimli bir bey amca oturmuştu. Kendisi ile güzel bir sohbete koyulduk.

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Bakmadan Geçme