O halden bu hale
Batı illerinde yaşayan dostlarla konuşuyoruz. Darbe kalkışması ile ilgili, herkesin düşüncesi, analizi ve ruh hali aşağı yukarı aynı. Toplum darbe travmasından yeni yeni çıkıyor.
Önceki gece Milli Güvenlik Kurulu'nun tavsiyesi, Bakanlar Kurulu kararıyla 3 ay süreyle Türkiye genelinde Olağanüstü Hal (OHAL) kararı alındığı Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklandı.
25 Eylül 1983'de çıkarılan OHAL yaşamımıza yeniden girdi.
Biz o hali de, bu hali de gördük.
35 yıldır silahların, bombaların, ölümlerin, acıların gözyaşlarının olağan olmayan koşulların içinde yaşamaya çalıştık/çalışıyoruz. Ruhumuz daraldı, nefesimiz kesildi. Ömrümüzün en güzel çağları heder oldu.
O hal bize biz de ‘o hale' yabancı değiliz.
Terör olaylarını, insanların yanı başımızda yaşamlarını yitirişlerini, susmayan silahları, sokak kalkışmalarını, yakıp yıkmaları, korku sarmalını, baskıları iyi biliriz. O nedenle OHAL ilan edilmesini pek garipsemedik. Olağan dışı yaşama karşı adeta şerbetlenmiş sayılırız. Günlük yaşamımızda, OHAL'ın ne gibi değişiklikler yaratacağını geçmişten gelen tecrübelerimizle merak etmedik. Ne yapıp yapmayacağımızı, yani haddimizi biliyoruz.
Dostlar…
Hepimizin özlemi barış, kardeşlik, huzur ve güven içinde kendi vatanımızda, memleketimizde olağanüstü değil, olağan yani insanca normal demokratik koşullarda yaşamaktır.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş,” Türkiye onlarca OHAL ilan etti, onların çoğu millete karşıydı. Şimdiki OHAL millete karşı değil devletin içindeki bu yapılanmaya karşı ilan edildi. Millete karşı hiçbir şey olmayacağının sözünü veriyoruz” dedi.
Bende diyorum ki; millete, demokrasiye, cumhuriyete karşı olanlar, yeni rejim arayışına kalkışanlar çıkmaza düşer.Dün olduğu gibi.Az gittik uz gittik cumhuriyet, demokrasi sokağından saptık; o halden bu hale geldik.
O hal rozeti
Türkiye tarihinde üç kez genel olağanüstü hal ilan edildi. 1978 ila 1983 arasında sıkıyönetim olağanüstü hal ile değiştirildi ve Kasım 2002'te kadar yürürlükte kaldı. 19 Temmuz 1987'de Diyarbakır, Hakkari, Siirt ve Van ilerindeki sıkıyönetimin kaldırılmasıyla birlikte olağanüstü hal yürürlüğe girdi. İlk Olağanüstü Hâl Bölge Valisi, Hayri Kozakçıoğlu oldu. Daha sonra bu görevi Necati Çetinkaya, Ünal Erkan, Necati Bilican, Aydın Arslan ve Gökhan Aydıner yürüttü. Olağanüstü hal 30 Kasım 2002 tarihinde kaldırıldı. 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle 20 Temmuz gecesi olağanüstü hal bir kez gördük.
Olağanüstü ilan edilince o günlerde kalan bir anımızı hatırladım.
Bölge valilerinden Ünal Erkan'ın halkla sıcak ilişki kurabilen sempatik bir özelliğe sahipti. Sanırım 1993'tü. Valiler toplantısına katılmak üzere ilimize gelen Ünal Erkan çarşıda esnaflarla, vatandaşlarla sıcak keyfili diyaloglar kuruyordu. Vaspor'un parlak günleriydi. Beşiktaşlı olan ve bu özelliğini vatandaşlarla spor sohbetinde paylaşan Ünal Erkan cebinde taşıdığı Beşiktaş rozetini kimi zaman Vanlıların yakasına takarak Beşiktaş'ı desteklemelerini istiyordu. Çarşı gezisine bizde Valilik Basın Ve Halkla İlişkiler Müdürü olarak eşlik etmiştik.
Valiliğe döndüğümüzde ,“ Sayın valim siz Vanlılara Beşiktaş rozeti armağan ettiniz, Vanspor yöneticisi ve bir Vanlı olarak izinizle bende size Vanspor rozeti armağan istiyorum” dedim ve yakamdaki Vanspor rozetini Ünal Erkan'ın ceketinin yakasına taktım. Erkan'da cebinden çıkardığı Beşiktaş rozetini ceketimin yakasına takarak rozetimize karşılık verdi. O haleden geriye bu kaldı.
Neler oldu!
Darbe girişiminin ne denli tehlikeli boyutlarda olduğu anlaşıldı.
Dün mağdur edilenlerin feryatları bugün hüzünle dile geldi.
“Biz demiştik, uyarmıştık” diyenlerin haklı olduğu ortaya çıktı.
İkiyüzlü olanların gerçek yüzleri göründü.
Kendisini o tarafta gösterip bu tarafta olanlar gün yüzüne çıktı.
Darbe girişimi aslında bize yapıldı diyenler oldu.
Militarist hasta ruhluların umutları yıkıldı.
Dün tahrik nedeni sayılan bayrak bugün simge, dün öcü gösterilen demokrasi bugün sığınak oldu.
Demokrasi durağına uğramayanlar durak satın aldı.
Farklılıkları ötekileştirmeye kalkanlar kötü yanıldı.
Toprağ başa
Darbe girişimi sonrası nüktedan Vanlılar da boş durmuyor. Neler üretilmiyor ki.
Vanlılar darbe girişimi sonrası diyor ki: “ Ya devlet başa ya toprağ başa” Yani ya devlet başa geçsin, ya da ölelim başımıza toprak atılsın.