Oğlumuz Asil mi Bari?
Dr. Muhammet Veysel Zortul yazdı...
Diyelim ki eski Roma'da yaşıyorsunuz ve bir kıza sevdalandınız. Lokumunuzu, çiçeğinizi alıp gittiniz, istediniz. Eğer aile asilse muhtemelen ilk soru: 'Oğlumuz ne iş yapıyor, asil mi bari?' olurdu. Çünkü asil olmayan bir oğlan, asil bir kızla evlenemezdi. Şimdi düşünüyorum da; o günler ne sevdalar yaşanmıştır.
12 Levha Kanunlarının temel amacı asillerle halk arasındaki eşitsizlikleri gidermekti fakat o levhalar da pek başarılı olamadı. Nasıl olsun ki?.. Örneğin bu kanunlara göre, borçlu biri borcunu ödeyemez ise borçlandığı kişi onu evine götürüp kölesi yapar, dilerse satar, dilerse de alacağı kadar parçalara ayırabilirdi…
**
Uyandıralım mı Abi?
Çok hızlı bir çağın içinden geçiyoruz. Öyle ki her şey değişiyor ve bizler bu değişime ayak uydurmakta zorlanıyoruz. Bugün aldığımız bir telefon birkaç gün sonra demode olabiliyor veya kullandığımız bir bilgisayar, bir süre sonra yeterli gelmeyebiliyor.
Elbette bu hızlı değişimin iyi tarafları da var. Mesela elimizdeki bir telefonla konuşabildiğimiz gibi, mailimize girebiliyor, işlerimizi takip edebiliyor, faturalarımızı ödeyebiliyor, arzu ediyorsak alarmı ile de uyanabiliyoruz.
Saat ve cep telefonlarının olmadığı zamanlarda, alarm vazifesi için parayla tutulan insanlar varmış. Günümüzde yoklar. Demek ki sadece teknolojik aletler değil meslekler de demode olup yok olabiliyorlar. O halde meslek seçerken geleceği de hesaba katmalıyız, haksız mıyım?..
**
Gaspçı İngilizler
1914 yılında halktan toplanan paralarla sipariş verdiğimiz gemilerimize İngilizlerin el koyduğunu biliyor muydunuz? Anlatalım efendim;
O günler şımarık komşumuz Yunanistan; Amerika ve İtalya'dan savaş gemisi almıştır ve buna karşılık Osmanlı da harekete geçer fakat hazine tam takırdır. Hal böyle olunca 'Donanma Cemiyeti' devreye girer ve ülkenin en ücra köşelerine kadar uzanan bir kampanya başlar. Tellallar davullarla kampanyayı duyururken halk öyle coşar ki neleri var, neleri yok ortaya koyarlar. Hele kadınlar; nişan yüzüklerine kadar tüm ziynet eşyalarını verirler.
Nihayet gerekli olan para denkleştirilir ve İngilizlerin hesabına yatırılır. Gemileri devralmak için Rauf Bey başkanlığında1000 kişilik Osmanlı denizcisi İngiltere'ye gider. İsimleri Sultan Osman ve Reşadiye olan gemilerimize Türk bayrağı çekilerek suya indirilir. Gemiler suya indirilirken şampanya kırmak adetmiş. Bizimkiler gülsuyu şişesi kırarlar ve bu işi de Londra elçimiz Tevfik Paşa'nın kızı Naile Hanım yapar.
Artık gemileri alıp geleceğiz, dünya savaşını bahane eden İngilizler gemileri teslime yanaşmazlar. Diplomatik görüşmelerden de bir sonuç çıkmaz. Bu arada paramızı da iade etmezler. Gemilerimizi kendi donanmalarına katarlarken 'Sultan Osman' olur Agincourt, 'Reşadiye' de Erin.. Ne diyelim haram zıkkım olsun…