Okurdan Mektup...
Bugün sizinle bir okurumdan gelen mektubu paylaşmak istiyorum.
Merhaba Bedia Hanım ben Van'da yaşıyorum.
Eşim resmi dairede çalışıyor. Eşimle severek ve isteyerek evlendik. İlk evlendiğimizde çok sessiz, sakin bir insandı. Onun sessiz ve sakin tabiatı bana huzur veriyordu. Kendimi onun yanında çok huzurlu hissediyordum. Gel gör ki 1 yıl nişanlılık ve 3 yıl evlilikten sonra bu skinlik beni yormaya başladı. Eşimin bu sakinliği bana umursamazlık olarak gelmeye başladı ve huzursuz olmaya başladım. Biraz değişiklik, romantizm olsun istedim. Oysa kocamın sakinliği, başka bir deyişle vurdum duymazlığı, evliliğimize romantizm katmaması beni aşktan almış, uzaklaştırmıştı.
Sonunda bir gün eşime ondan boşanmak istediğimi söyledim.
Çok şaşırdı ve anlam veremedi.
Nedenini sorduğunda bir neden, bir bahane bulamadım. Çünkü gerçekten sakinliği dışında bir şikayetim yoktu.
Bütün gece ağzını bıçak açmadı. Düşünüyordu. Bu hli kendimi suçlu hissetmemem neden oldu.
Hiç konuşmaması ise kararımın doğru olduğunu anlamama neden oldu. Çünkü duygularını dile getiremiyordu. Duymak istediklerimi duyamamıştım. Belki kızıp bağırmasını, belki seni seviyorum ayrılmayalım demesini bekledim. Ama hiç sesi çıkmadı sadece düşünüyordu.
Ertesi gün uyandığımda bir not bırakıp gitmişti.
Notta 'Seni Çok Seviyorum' yazıyordu ve bir su damlası vardı. Ağladığını düşündüm ve bir kez daha yıkıldım.
Bütün gün evden dışarı çıkmadım düşündüm. Bir ara bilgisayarı açtım. Öylesine gezinirken sizin köşe yazınızı gördüm. Şöyle bir cümle vardı: Sevdiklerimizi kırdıysak hemen gönül almaya çalışır ya da onlara daha çok önem vermeye ve zaman ayırmaya çalışırız. Hayatımızda hep ertelediklerimiz ya da yarım kalmışlarımız mutlaka vardır. Onları tamamlamaya çalışırız.
Yaşama daha sıkı sarılırız.
Sağlığımıza daha çok önem veririz.
Trafikte, yolda, evde başımıza gelebilecek bir kötü durum olasılığını düşünerek önlem alırız. Aslına bakarsanız, bu yapılanlar her zaman yapılması gerekenlerdir. Kendimize çeki düzen verip dikkatli olmak, için illaki başımıza kötü bir şey mi gelmesini mi beklemeliyiz?
Her insan gibi bende kötü bir şey yaşadığımda. hayatımı mutlaka sorgularım. Sonra diğer yazılarınızı okumaya devam ettim. Ve sizin de söylediğiniz gibi hayatımı sorgulama başladım. Kendimle ilk defa yüzleştim. Hata ve kusurlarımı ortaya çıkardım. Sonra eşimin kusurlarıyla kıyaslama yaptım. Ben ne yapıyorum diye karmaşık düşünceler içerisinde akşama kadar muhasebesini yaptım.
Artık çok iyi biliyordum: beni ondan daha çok kimse sevemezdi. Bende onsuz bu hayatta yaşayamazdım. Çünkü hala onu ne kadar çok sevdiğimin farkına vardım.
Evliliğimizde ki heyecanın kayboluşun da benim de çok etkim olduğunu sizin sayenizde anladım.
Akşam eşim eve elinde bir buket çiçek ile geldiğinde evliliğimiz boyunca yapmadığım bir şeyi yaptım boynuna atlayım sımsıkı sarıldım. Hala ona ne kadar çok aşık olduğumu hissettim.
Sizin dediğiniz gibi; Yaşam akıp gidiyor. Tıpkı bir su misali. Peki ya biz, tadına bakarak ve lezzetinin farkına vararak, avuçlayıp içebiliyor muyuz bu yaşam suyundan. Ömür boyu yıldızınız gökyüzünde gülümseyerek parlasın…
Yıldızımız hep parlayacak. Şimdi evliliğimiz balayı misali her şey çok güzel ve çok mutluyuz. Bu mutluluğumuzda sizin de çok etkiniz oldu. Çok teşekkür ederim. Biz artık sevgiyle ilerliyoruz…
Çok teşekkür ederim. Ömür boyu mutluluğunuzun daim olmasını dilerim…
Sevgiyle ilerleyin.... vanhaber, van, haber, van haber okul, mektup, bedia barak, muhasebe
Merhaba Bedia Hanım ben Van'da yaşıyorum.
Eşim resmi dairede çalışıyor. Eşimle severek ve isteyerek evlendik. İlk evlendiğimizde çok sessiz, sakin bir insandı. Onun sessiz ve sakin tabiatı bana huzur veriyordu. Kendimi onun yanında çok huzurlu hissediyordum. Gel gör ki 1 yıl nişanlılık ve 3 yıl evlilikten sonra bu skinlik beni yormaya başladı. Eşimin bu sakinliği bana umursamazlık olarak gelmeye başladı ve huzursuz olmaya başladım. Biraz değişiklik, romantizm olsun istedim. Oysa kocamın sakinliği, başka bir deyişle vurdum duymazlığı, evliliğimize romantizm katmaması beni aşktan almış, uzaklaştırmıştı.
Sonunda bir gün eşime ondan boşanmak istediğimi söyledim.
Çok şaşırdı ve anlam veremedi.
Nedenini sorduğunda bir neden, bir bahane bulamadım. Çünkü gerçekten sakinliği dışında bir şikayetim yoktu.
Bütün gece ağzını bıçak açmadı. Düşünüyordu. Bu hli kendimi suçlu hissetmemem neden oldu.
Hiç konuşmaması ise kararımın doğru olduğunu anlamama neden oldu. Çünkü duygularını dile getiremiyordu. Duymak istediklerimi duyamamıştım. Belki kızıp bağırmasını, belki seni seviyorum ayrılmayalım demesini bekledim. Ama hiç sesi çıkmadı sadece düşünüyordu.
Ertesi gün uyandığımda bir not bırakıp gitmişti.
Notta 'Seni Çok Seviyorum' yazıyordu ve bir su damlası vardı. Ağladığını düşündüm ve bir kez daha yıkıldım.
Bütün gün evden dışarı çıkmadım düşündüm. Bir ara bilgisayarı açtım. Öylesine gezinirken sizin köşe yazınızı gördüm. Şöyle bir cümle vardı: Sevdiklerimizi kırdıysak hemen gönül almaya çalışır ya da onlara daha çok önem vermeye ve zaman ayırmaya çalışırız. Hayatımızda hep ertelediklerimiz ya da yarım kalmışlarımız mutlaka vardır. Onları tamamlamaya çalışırız.
Yaşama daha sıkı sarılırız.
Sağlığımıza daha çok önem veririz.
Trafikte, yolda, evde başımıza gelebilecek bir kötü durum olasılığını düşünerek önlem alırız. Aslına bakarsanız, bu yapılanlar her zaman yapılması gerekenlerdir. Kendimize çeki düzen verip dikkatli olmak, için illaki başımıza kötü bir şey mi gelmesini mi beklemeliyiz?
Her insan gibi bende kötü bir şey yaşadığımda. hayatımı mutlaka sorgularım. Sonra diğer yazılarınızı okumaya devam ettim. Ve sizin de söylediğiniz gibi hayatımı sorgulama başladım. Kendimle ilk defa yüzleştim. Hata ve kusurlarımı ortaya çıkardım. Sonra eşimin kusurlarıyla kıyaslama yaptım. Ben ne yapıyorum diye karmaşık düşünceler içerisinde akşama kadar muhasebesini yaptım.
Artık çok iyi biliyordum: beni ondan daha çok kimse sevemezdi. Bende onsuz bu hayatta yaşayamazdım. Çünkü hala onu ne kadar çok sevdiğimin farkına vardım.
Evliliğimizde ki heyecanın kayboluşun da benim de çok etkim olduğunu sizin sayenizde anladım.
Akşam eşim eve elinde bir buket çiçek ile geldiğinde evliliğimiz boyunca yapmadığım bir şeyi yaptım boynuna atlayım sımsıkı sarıldım. Hala ona ne kadar çok aşık olduğumu hissettim.
Sizin dediğiniz gibi; Yaşam akıp gidiyor. Tıpkı bir su misali. Peki ya biz, tadına bakarak ve lezzetinin farkına vararak, avuçlayıp içebiliyor muyuz bu yaşam suyundan. Ömür boyu yıldızınız gökyüzünde gülümseyerek parlasın…
Yıldızımız hep parlayacak. Şimdi evliliğimiz balayı misali her şey çok güzel ve çok mutluyuz. Bu mutluluğumuzda sizin de çok etkiniz oldu. Çok teşekkür ederim. Biz artık sevgiyle ilerliyoruz…
Çok teşekkür ederim. Ömür boyu mutluluğunuzun daim olmasını dilerim…
Sevgiyle ilerleyin.... vanhaber, van, haber, van haber okul, mektup, bedia barak, muhasebe