'Öldürülen Gazeteciler Günü'müz...

BRÜKSEL - Bugün Türkiye'de 'Öldürülen Gazeteciler Günü...' Bu vesilesiyle görev şehidi gazeteci ustalarımızı/arkadaşlarımızı sevgi, saygı ve Rahmet duygularıyla anıyorum.

Mesleğimizin etik kurallarını baştacı yapıp görevi için koşan/koşuşturan arkadaşlarımı alkışlıyor, sevgi ile selamlıyorum.

Türk basını acılı bir gününü daha yaşıyor... Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin verilerine göre geçen yüzyıl başından bugüne ülkemizde 65 gazeteci şehid edilmiş bulunuyor. Bundan 107 yıl önce 6 Nisan 1909 tarihinde Serbesti Gazetesi sahibi Hasan Fehmi Bey İstanbul'da şehit edilmişti. Hasan Fehmi Bey, Serbesti gazetesinde İttihat ve Terakki Partisi yönetimini eleştirmenin bedelini yaşamı ile ödemişti. İşte o tarih, ülkemizde bir acılı başlangıç; 'Öldürülen Gazeteciler Günü' olarak yaşanıyor.

Bu noktada Çağdaş Gazeteciler Derneği, Adana'da yayımlanan Hizmet gazetesinden Tevfik Nevzat Bey'in 19 Şubat 1905 tarihinde şehit edilen ilk gazeteci olduğuna işaret ettiğini de belirtmek isterim.

Hasan Fehmi Bey'den bir yıl sonra Sada-yı Millet gazetesi sahibi Ahmet Samim, daha sonraları Zeki Bey, Hüseyin Kami Bey, Silahçı Tahsin, Hikmet Şevket Bey dahil 11 gazeteci 1930 yılına değin 'şehit gazeteciler' listesinde yerlerini aldılar.

1930 ila 1948 yılları arasında gazetecilere yönelik ölümle sonuçlanan bir saldırı olmadığını basın tarihinden anlıyoruz. 1948 yılında gazeteci/yazar, Marko Paşa gazetesi sahibi Sabahattin Ali hunharca öldürüldü. Dikkatinizi çekmek isterim; 1930'dan 1948'e değin 18 yıl içinde sadece bir gazeteci cinayeti işlenmiştir: Gazeteci/yazar Sabahattin Ali...

Başka bir dikkat daha... 1948'den 1979'a değin geçen 31 yıllık süreçte -Kıbrıs'ta şehit düşen Adem Yavuz hariç- gazeteciler ölümlü bir darp, saldırı ya da suikastla karşılaşmadılar. Ancak ne var ki; 1 Şubat 1979 tarihinde Milliyet başyazarı Abdi İpekçi'nin menfur bir suikast sonucu öldürülmesi acılı bir dönemin başlangıcı oldu. Öyleki, Türk basını 1992 yılında 14 mensubunu görev şehidi vermenin acısını yaşadı. 1993 yılında ise suikast sonucu katledilen 8 gazeteci arasında Uğur Mumcu da vardı.

'Öldürülen gazeteciler listesi' dışında kalan meslektaşlarımız var mı?

1980'li yıllarda menfur bir faili meçhul cinayete kurban giden Trabzonlu Ahmet Temel Aydınoğlu özde gazeteci/hukukçu bir arkadaşımdı. Rahmetli Üniversite öğrenimi yıllarında başlattığı gazetecilik yaşamını Hizmet ve Hakimiyet gazetelerinde sürdürüp, mesleksel başarısı karşılığında TDK'dan ödül de almıştı. Avukatlık döneminde de gazetelere yazılar yazıyordu.

Ülkemizde gazetecilere yönelik suikastler, saldırılar -ne yazık ki- devam ediyor.

Başka bir tanımla gazeteciler - tabiri caizse- kelle koltukta görev yapıyorlar. Üstelik mesleksel sıkıntılarıyla birlikte...

Sermayenin, sendikaya karşı tavır koymasıyla başlayan mesleksel kural zaafiyeti dayanışma anlayışını zedeledi. Arkası malum...

XXX

'Öldürülen Gazeteciler Günü'nde, sadece başkaları tarafından çeşitli yöntemlerle öldürülen gazeteci ustalarımızı/arkadaşlarımızı değil; ayrıca 1930'lu yıllarda meslekte tutunmak isteyip üç-beş kuruş karşılığında aç çalıştırılan, o nedenle hastalanıp veremden ölen Nazım Hikmet'in '............Tutunmak istedi, kaçtılar;/ çalıştı, kırbaçladılar;/ susadı kendi kanını içti O./ Parça parça insan kafası satılan, kaldırımlarında aç yatılan/ bir caddeden/ mukaddes bir ıstırap şarkısı gibi/ gelip/ geçti 0!' dizeleriyle tanımladığı gazeteci/yazar Kemal Ahmed'in anısını da bugün saygıyla, sevgiyle ve Rahmet duygularıyla anıyorum.

Bakmadan Geçme